içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Denizlili'nin Kanada Günlüğü

Sanırım 4 yıl kadar oluyor, Kanada`ya ilk getirdiğimiz yatırımcılardan bir tanesiydi. 40 yaşlarında, Denizli taraflarında, zeytinyağı imalatı ile uğraşan birkaç zeytinyağı ve şişeleme fabrikası olan, çok sevecen bir yatırımcımızdı.


Artık baba mesleğinden soğumuş, Türkiye dışına çıkmak istiyordu. Fakat sorun şu ki, yaşadığı Denizli civarından dışarı bile pek çıkmamıştı. Çocukları tahsillerini Kanada`da devam ettirmek isteyince, o da ne yapsın bize gelmiş, Kanada`da hayvancılık ile ilgili bir yatırım işi yapmak istediğini söylemişti.

Sattı savdı bütün mal varlığını, 3 milyon dolara yakın bir birikim ile, Ontario`nun kuzey kısımlarında bir çiftlik aldık, 100 büyükbaş, 50 küçükbaşın olduğu harikulade bir tesis kuruldu. Ne yalan söyleyeyim, çok eğlenceli,  çok içten bir beyefendiydi kendisi.

Her söylediğimizi dinledi ve uyguladı. Fakat kuralları ve kanunları anlamadığını, cok saçma olduğunu düşünür, “Bir salsalar insanlar daha rahat olur bence”  der, dururdu.

Tesis kuruldu, her şey harikulade, tertemiz ve kanunlara uygundu. Eh, artık bizim işimiz bitti diyerek son ödememizi aldık. Son bir kontrol kalmisti hayvanlar ile alakalı: Yerleştikleri yeri göreceklerdi hükümetten birkaç kurum, hepsi bu.

Tam 2 gün sonra feryat figan bir telefon ile irkildim, bizim Denizlili yatırımcı acil olarak beni tesise çağırıyordu, apar topar gittik tabi.

Gidince ne görelim! Çalışanlar dışarıda, kapıda kocaman bir mühür, tesisin girişinde bir ateş, üstünde kuzu çevirme, masalar kurulmuş, üstü gazlı içeceklerle donatılmış, tabaklar çanaklar…

Hayırdır demeye kalmadan, telefonu uzattı bana.Telefonun ucundaki denetçilerden biri tesisin kapatıldığını, içeride canlı hayvan olduğu için yarından itibaren eyalet görevlileri tarafından işletileceğini, bu durumun getirdiği cezaların bize iletileceğini ve mahkemede kendimizi savunmamız gerektiğini söyledi ve kapattı.

Tüm bu olanların sebebine gelirsek;

Bizim Denizlili yüreği temiz yatırımcımız, hem kutlama olsun diye, hem de kontrole gelecek devlet çalışanları aç gelir diye, yatırıp kuzuyu kesmiş. Eh, bunu gören Kanadalılar hem şok geçirmiş, hem de sadece hayvan yetiştiricilik belgesi olduğu ve kesme yetkisi olmadığı için,  tüm tesisi kapatıp, cezasını da yazmış.

Yatırımcımız sinirli bir şekilde hala “ Bunu Türkiye`de yapsam bana madalya verirlerdi, şu düştüğümüz hale bak “ derken...

Yakın bir zaman sonrasında kendimizi mahkemede savunma yaparken bulduk.
Agresif bir şekilde suçlamalarda bulunan davacı taraf, yatırımcımızın Kanada’ya yatırımcı göçmenlik programına başvurduğunu, ileride Kanada Vatandaşı olabileceğini ama bu olayın gösterdiği üzere kendisinin yalancı ve güvenilmez biri olduğunu, kesme yetkisi olmadan kestiği bu hayvanı, envanter listesinden ölüm yada kayıp olarak düşeceğini, bunun da muhasebe defterinde yolsuzluğa yol açacağı için şimdiden yakalanmış olduğunu vurguladılar.

Maalesef bu görüş kabul edildi ve yatırımcımız yatırdığı ücreti geri alıp, tesisleri eyalete devredip, bütün haklarından vazgeçip, herhangi bir ceza almadan fakat hayallerini bırakmak zorunda kalarak, sınır dışına çıkmaya bir nevi zorlandı.

Hiç unutmam bütün bu olanlara rağmen mahkemeden çıkarken, “Adam bey, ben 13 yaşından beri kesiyorum, kesmeye de devam edeceğim evvel Allah” demisti..

Yıllar gecti, arada bir arayıp konuşuyoruz, bu hikayeyi yazmak için izin istemem gerekti, aradım. İsmimi kullanma dedi, öyle yaparım dedim. Avusturalya`ya yerleştiğini söyledi, küçük bir kasap dükkanı açmış, orada yaşıyormuş artık.

Sanırım hayatta en önemli yeteneklerden bir tanesi uyum sağlama yeteneğidir. Ve maalesef herkeste bulunmuyor.

Ahh Kanada ahh bir koyun için üzdün bizi...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum