içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Devlet Baba

Bilinen tarihte, dünya üzerinde kurulmuş ilk devlet M.Ö. 4000 yılında yaşamış Akadlardır. Mezopotamya’da kurulan bu kadim krallığa, ilk düzenli ordu sistemini ve ilk imparatorluğu kurmaları açısından aşinayız. Mimari ve tarım alanlarında da harika işler çıkarmış Akadlar; M.Ö. 4000 yılından günümüze kadar uzanan süreçte halklarını korumak ve refah seviyelerini artırmak üzerine düzenlemeler ve düzeltmeler yaparak günümüz mükemmeliyetine ulaşmıştır.

Devletler, dünyanın birçok yerinde ana ya da baba olarak sıfatlandırılırlar. Korur, kollar, besler, büyütür ve pek tabii ki eşit haklar sunarlar. Günümüzde bunu başarabilen birçok devlet olduğu gibi bu noktada başarısız addedilen onlarcasına da dünya üzerinde rastlamak mümkün. Bu noktada; vatandaşları ile karşılıklı sevgi ve saygı bağını oluşturmuş devletlerden birinde yaşayan bir arkadaşımın anısını paylaşmak istiyorum:

İyi niyetli bir arkadaşım, kuzey ülkelerinin birinde çalışırken parası kalmadığı için yıl sonunda ödemesi gerekenden biraz daha az vergi ödemiş. Anlattığına göre, 1,200 dolar devlete eksik vergi ödemiş. Yani, düpedüz vergi kaçırmış. Fakat bu zarûret onu öyle derinden sarsmış ki kendine “Bana tümüyle sahip çıkan, geldiğimde kışlık eşya yardımı yapan, kiramı ödeyen, bana hastalandığımda dahi ücretsiz bakan, beni güvende yaşatan bu ülkenin ben parasını çalamam, öyle ya da böyle bunu yapamam.” demiş. Ve bir sonraki sene, kazancı olmadığı halde gelirini olduğundan yüksek gösterip 1,200 dolarını geri ödeyene dek kendini yemiş bitirmiş. Aradan 4 yıl geçtikten sonra, Asya ile Avrupa arasında bir yere ofis açtı ve inanır mısınız o 1,200 dolar için içlenen, duygusal bunalıma giren adam, yerine ofisini stopajdan sakınmaya çalışan, eksik ofis kirası gösteren, yüzde yüz kırk dörde varan vergileri anlamaya uğraşan, teşvikler peşinde koşturan ve en acıklısı, sigortaları az ödensin diye çalışanlarının maaşını düşük gösteren bir adama dönüşüverdi.
 

Bir yemek sırasında kendisine sorduğumda, duyduğum cevap ilginçti: “Cebimdeki parayı çalmak istiyorlarmış gibi hissediyorum ve korumak için onlar gibi savaşmam gerekiyor. Öyle ki devlet yanımda değil de karşımdaymış gibi hissediyorum.” Bu sözler, yazarken bile beni etkiler çünkü devlet ile iş birliği içerisinde olmayıp karşılıklı dolandırma, kandırma ve nemalanma üzerine bir sistem kurulduğu anda, tarihi süreçte maalasef Akadların bile gerisine gitmiş oluyoruz.

Küreselleşmenin bile artık sona erdiği ve evrenselleşme politikalarının çoğaldığı bu dönemde, devletler kendi vatandaşlarından değil de dışarıdakilerden para kazanmaya çalışsa çok daha iyi olacağı kanaatindeyim. Bunun da yolu, markalaşmadan ve inovasyondan geçmekte.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum