içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Fıkıh Despotizmi mi?

Bir fetvayı neden tartıştık bu kadar, havsalama sığdıramıyorum.

Toplu Konut İdaresi TOKİ, farklı bir kampanya başlatmış.

“100 Bin Sosyal Konut Projesi”, programında hedeflenen kitle düşük ve orta gelir düzeyine sahip aileler.

Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dini hükmü nedir?

Bazı vatandaşlar bu projeden yararlanıp ev sahibi olmak istemişler. Mamafih takdir edilecek bir hassasiyet olan “faiz şüphesi” bazı vatandaşlarımızda hala mevcut olduğundan konu dini otoritelere arz edilmiş. Belli ki kalplerin mutmain olması için buna ihtiyaç hissedilmiş. Eyvallah.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’na tevcih edilen soru şu:

TOKİ tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dini hükmü nedir?

“İslam'da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir.

TOKİ aracılığıyla devreye alınan son uygulama ise devletin, alt veya orta gelirli vatandaşlarına yönelik olarak ürettiği bir sosyal konut projesidir. Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır.

Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir.”

Diyanet tarihinde ilk defa faize cevaz verdi diye feveran etmeden önce istenen fehvaya verilen cevapta bazı detayları nazara vermek gerek.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşüne göre faiz kesinlikle haram.

Zaruret olmadıkça faiz alıp-vermek caiz değil.

Herhangi bir şekilde nemalanmak için de faiz caiz değil.

TOKİ’den alınacak konutların ücretinin peşinattan sonraki bakiyesi bankalar dışında başka bir yolla ödenemiyor.

 Devlet iyi niyetli olduğu için vatandaşından faiz geliri elde etme peşinde değil tam aksine ödeme güçlüğü içine girebilecek vatandaşına yardımcı olmayı amaçlıyor.

Görüldüğü gibi Din İşleri Yüksek Kurulu, dünya hayatının kolaylaştırılması için olsa gerek bireyin sistem karşısındaki maslahatını gözetir bir tavırla gerekçelerini sıralayarak bir görüş belirtmiş.

Şahsen bu gerekçeler ışığında beyan edilen fehvayı masumane bir kanaat olarak görüyorum.

Konuyu daha ileri boyuta taşıyarak oluşan vasatı değerlendirmek için “Diyanet faize cevaz verdi” diye feveran eden kişilerin maksatları muhtemelen farklı. Grup aidiyetinden kaynaklanan bu ithamlar halk indinde FETÖ ile kirlenen dini oluşumların imaj tazelemesi faaliyeti gibi görünüyor.

Dikkat edilirse bu dini oluşumlar Diyanetin mevcudiyetini ve tasarruflarını ta kuruluşundan beri hiç benimsemediler. İstiyorlar ki vatandaşların dini hayatı onların inhisarında olsun. İnsanlarımız onların sınırlarını çizdiği bir hayatı yaşasınlar. Kimin neye inanıp nasıl amel edeceğine onlar karar versin.

***

Berlin’den Ne Çıkar?

Büyük ihtimalle mevcut durumdan daha iyi bir durum çıkmaz.

Nasıl mı, şöyle izah edelim.

1-Türkiye adına Akdeniz’in güvenliği ve ekonomik çıkarlarımız açısından Libya’nın hâlihazırdaki Serrac Hükümetiyle yapılan anlaşmadan feragat etmemiz söz konusu bile olamaz.

2- Buna bağlı olarak anlaşmanın yürürlükte kalması için UMH yönetiminin ayakta kalması zaruri.

Bu iki maddeyi isyancı Hafter’e kim kabul ettirebilir?

Hiç kimse.

Zaten kabul etseydi Moskova’da masadan kaçmaz, Berlin’e de Libya meselesini götürmeye gerek kalmazdı.

 Bu yüzden Berlin’den çıksa çıksa mevcut durumun devamı çıkar.

Bunun anlamı şu.

Libya’da sonuç alıcı ve kısa sürede tamamlanan büyük bir operasyon yapılmalıdır.

Operasyon süresinin uzaması Suriyeleşmek demektir.

Geç olacak ama bari temiz olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum