içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Darbeye Karşı Darbe

Türkiye’de demokrasi çetin bir imtihandan geçti. Daha önce hiç yaşanmayan olaylar ilk kez bu darbe teşebbüsünde yaşandı.  

 

Daha önce yaşanmayan darbe girişimlerinde neler yaşandı?  Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları rehin alındı. Meclis bombalandı, medyaya baskınlar yapılarak bir kısmı susturuldu. Hava limanları ve köprüler kapatıldı. Tanklar şehir merkezlerine girdi.

 

Milletin Meclisinin bombalanması sadece hükümete yönelik bir kalkışma değil, aynı zamanda tüm milletimize yönelik bir savaş ilanıydı.

Sürekli darbeler ve sonrasında yapılan zulümlerle sindirilen Türk halkı, ilk kez bir darbe girişimine karşı meydanlara iniyordu.

 

Demokrasi zaferine giden yolda neler yaşandı?

 Darbenin gerilemesine sebep olan gelişmeler nelerdi?

 

Kişisel düşüncem darbecilerin en büyük yanılgısı Türk halkının geçmişte olduğu gibi bu darbeye de ses çıkarmayacağı, herkesin evine çekileceği ve meydanlara çıkmayacağı düşüncesiydi. Sokaklar ve meydanlar boşalacak sanılıyordu.

 

Darbeciler bu düşüncesinde haklı olabilirlerdi. Zira, geçmişte halk meydanlara inmemiş, tepki vermemişti. Darbeciler bir direnişle karşılaşmamış, halk, tankların üstüne çıkmamış, paletlerin altına yatarak darbeye karşı göğsünü siper etmemişti.

 

Ancak bu sefer durum değişmişti. Millet akın akın meydanlara inmeye başlamış, bununla da yetinmeyip, kışlalara yönelmiş, tankların üstüne çıkmış, askeri sevk araçlarını durdurmuş, darbeye karşı sivil direniş başlatmıştı. Sonunda  milletin dik duruşu ile zafere giden yollar açılmıştı.  Darbeye karşı darbe yaşanıyordu.

 

Milletimiz bir destan yazmıştı. Çünkü, Genelkurmay başkanı dahil tüm komuta kademesini rehin alan, kurumları ele geçiren ve göreceli bir zafer havasında olan darbeciler; halkın yoğun tepkisi ile gerilemeye başlamış, psikolojik üstünlüklerini de kaybetmeye başlatmıştı.

 

MEDYANIN DABEYLE İMTİHANI

Psikolojik üstünlükten bahsedip özel medya kuruluşlarının rolünden bahsetmemek olmaz. Bu zaferde en büyük paydan biri halkımızın direnişi ise, diğeri de Polis teşkilatı ve özel medya kuruluşlarıdır. Kamu kurumlarına ait yayınlar sınıfta kalmış, bir varlık gösterememişti. Özel TV’ler, haber siteleri ve radyolar ise darbe karşıtı yayınları ile milletin ve demokrasinin yanında yer almıştı. TRT gibi binlerce kişinin çalıştığı bir kurumun, CNN Türk’te çalışanlar kadar direnç gösterememesi halkın yoğun tepkisine neden olmuştu.

 

Medyanın darbeye karşı tavır alması, sürekli canlı yayınlar ile neler olup bittiğini an be an aktarması tüm Türkiye’de topyekün bir mücadele fitilini ateşlemişti. Medyanın darbeyle imtihanı ilk kez başarıyla sonuçlanmıştı.

 

 

KRİZ YÖNETİMİ VE DARBECİLERİ

KORKUTAN AÇIKLAMALAR

Darbeyi başarısızlığa mahkum eden en önemli gelişmelerden birisi de hükümetin kriz yönetimiydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın özel televizyonlara çıkıp, darbe kalkışmasına karşı halkı meydanlara ve direnişe çağırması işin rengini değiştiren, darbecileri korkutan en önemli etkenlerden birisiydi. Çünkü, darbeciler daha önce olduğu gibi siyasetçilerin hemen sinerek ortadan kaybolacağını sanıyorlardı. Cumhurbaşkanı ve başbakan hiçbir şekilde geri adım atmadılar. Dik durdular ve milletimize güven telkin ettiler. 

 

 

28 ŞUBATÇILARIN KORKUSU GERÇEK OLDU

Darbecilerin unuttuğu; ama bizim unutmamamız gereken çok önemli bir kurum daha var ki; onların hakkını teslim etmek gerekir. Darbecilerim hafife aldığı polis teşkilatı da bir destan yazdı. Darbeci askerlerin karşısına çıkarak beklemediğimiz ölçüde cesur bir mücadele verdi. Bu nedenle de en çok kayıpları da polis teşkilatı verdi. Darbecilerin bombalamasına maruz kalan, Darbecilere karşı çarpışan, onları karargahlarında basan ve teslim olmaya zorlayan en önemli unsurlardan birisi de emniyet teşkilatımızdı. 28 Şubat döneminin figürlerinin emniyet teşkilatının elinden ağır silahlar başta olmak üzere tüm teçhizat ve donanımlarını niçin almak istedikleri bu darbe girişimiyle daha iyi anlaşıldı. Onların polis teşkilatı adına ne korkuları varsa bu darbe teşebbüsünde yaşandı. Bu nedenle hükümetimiz; demokrasi dışı girişimlerin önünde ki en büyük engel olan bu teşkilatımızın ağır silah ve mühimmat kullanma hakkını yeniden gündeme getirmelidir.

 

 

DARBEYE GİDEN YOLDA EN KRİTİK GELİŞME

Darbecilerin başarılı olması noktasında en büyük engelleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Bu nedenle de hesaplarını yaparken ana hedeflerini saptadılar. Cumhurbaşkanının nerede olduğu istihbaratını alarak harekete geçtiler. Çiğli’den hareket eden helikopterler Marmaris’e doğru yola çıkmıştı. Askeri helikopterlerin içinde Bordo bereliler vardı. Hedefleri Cumhurbaşkanını ya bir suikastle yok etmek, ya da rehin alarak progandayla tüm Türkiye’nin teslim alınmasını sağlamaktı. Bu şekilde hem başardık görüntüsü vereceklerdi, hem de diğer askeri unsurların kendilerine teslim olmalarını sağlayacaklardı.

 

Ama yaptıkları hesap tutmadı. Onlar geldiğinde Cumhurbaşkanı Marmaris’te bulunduğu otelden ayrılmıştı. Cumhurbaşkanının özel koruma güçleriyle çatışmaya girdiler. Burada iki polisi şehit ettiler. Cumhurbaşkanının bazı yardımcılarını rehin aldılar. Ama en önemli hedeflerine ulaşamamışlardı. Başaramadılar! İşte bu olay bütün gelişmelerin en kritik noktası idi.  

 

 

İKİ YÜZLÜ AMERİKA KINAMAK İÇİN NEYİ BEKLEDİ

Hiç kuşkunuz olmasın ki, Türkiye’de yapılan bütün darbelerde Amerikan parmağı vardır.12 Eylül’de Amerikan yönetimi arasında geçen konuşmada 12 Eylül askeri darbesi için ne diyorlardı: “Bizim çocuklar başardı.” 15 Temmuz darbesi için Amerika’nın darbeye yönelik tepkisi sorulduğunda ne diyorlar. Sadece, “İzliyoruz” açıklamasını yapıyorlar. Yani kınamayıp sessiz kalıyorlar. Peki ne zaman kınıyorlar. Gün ağarıp ortalık aydınlanınca; darbenin başarısız olduğu anlaşılınca, Amerika darbe girişimini sözde kınıyor. Hükümete destek veriyor. Peki olayın başında ABD darbe teşebbüsüne neden tepki vermedi. Çünkü ABD’de ilk haberlerde ‘bizim çocuklar başardı’ havası hakimdi. Sonrasında bu işin onların istediği gibi sonuçlanmayacağını anlayınca sözde demokrasi ve hükümete destek yapar gibi görünmek zorunda kaldılar. Ama olayların başlangıcında darbe girişimini kınamaktan şiddetle kaçındılar. ‘İzliyoruz’ demekle yetindiler.

 

Türkiye’yi; ‘Mısırlaştırma, Suriyeleştirme, Iraklaştırma projesi çöktü.  Bundan sonra daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Unutmayalım bizim başka vatanımız yok. Orta Asya’dan, Balkanlar’dan Ortadoğu’dan gerek köklerimiz nedeniyle gerekse yaşanan baskılar, savaşlar nedeniyle barış ve huzur ortamı için bizim vatanımıza gelebilirler. Ama Allah korusun; millet olarak başımıza bir şey gelirse, bizim gidebileceğimiz başka vatan yok. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum