içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Af ve İdam

Devletin toplumsal barışı esas almak dışında esas temel görevlerinden birisi de suçu üreten ekonomik ve toplumsal koşullara ilişkin politikaların üretilmesidir. Devlet bu fonksiyonlarını yeteri derece yerine getiremez duruma geldiğinde sosyal devlet olma fonksiyonlarında meydana gelen yetersizliklerden toplumlarda olumsuz etkilenir.

Bu noktada sosyal barış ve sosyal adalet duygusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulur. Devlet bu konularda çok olumlu uygulamalara imza atsa da henüz ‘Hak, Hukuk, Adalet’ kavramları toplumda tam olarak yerini bulamadı.Yani ‘hukuk, yargı, adalet’ gibi kavramlar toplumun zihninde güven noktasında istenilen noktaya erişemedi. Bu alanda hala toplumda bir güven eksikliği var.

Güven eksikliğinin toplumda bir karşılığı var. Bütün suçu yargıya yüklemek büyük haksızlık olur. Bunun içinde toplumsal, kültürel, sosyal ve ekonomik birçok boyutu var. Adil yargılama hükümleri bunlarda sadece bir boyutu.

Adalet duygusunun zedelenmesi ve adaletin tam olarak işletilememesi nedeniyle öyle durumlar yaşanıyor ki suçlular dışarı da aramızda rahat rahat dolaşırken, masumlar içeride olabiliyor. En azından toplumda bu duygu hali ağır basıyor.

Ancak benim amacım ne yargıyı eleştirmek, ne de suça iten sebepleri tartışmak. Sosyal adaleti sağlama ve sosyal barışa giden yolda af ve idam kavramlarının yeniden gündeme gelmesine yönelik kendi bakış açımla tartışmalara katkıda bulunmaktır.

100. YILDA AF BEKLENTİLERİ

Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünde sosyal ve toplumsal barış için af beklentileri daha fazla gündeme gelmeye başladı. Kuşkusuz bu beklentiler artık görmezden gelinemez.

Hazırlanacak olan bir af taslağının gerekçesi ‘toplumsal barışı sağlama’, ‘beyaz sayfa açma’ olduğu için önce ‘af, hangi şartlarda toplumsal barışa hizmet eder’ şartları da önemli vakıadır. Bu nedenle de çıkarılacak olan bir afta çok dikkatli olunması; toplumsal barışı sağlamak için yapılan bir çalışmanın, toplumsal barışı bozacak bir affa dönüşmemesi içinde azami hassasiyet gösterilmelidir.

Hemen belirtmeliyiz ki, son zamanlarda gündeme gelen veya konuşulan; hükümetin cezaevinde bulunan adli tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak kısmi af girişimi düşüncesinde olması, kapsamı bilinmese de olumlu bir girişimdir. Bu nedenle vicdanları yaralayan değil, vicdanları rahatlatan bir af çıkarılması olumlu bir adım olacaktır.

Türkiye’nin 100'ncü yılında beklentilerin arttığı bu süreçte bir af çalışması olur mu?

Hükümlüler ve hükümlü yakınlarının bu konuda beklentileri çok yüksek.

Ancak şunu ifade etmek gerekir ki kader kurbanlarının topluma kazandırılması ve bunun da ötesinde toplumsal barış ve kardeşlik için af konusu gündeme alınması doğru bir karar olacaktır. Çünkü af talebi insani ve vicdani bir çağrıdır.

Bazı suçlar hariç genel af hayata geçirilmelidir. Devletimiz her vatandaşımızı suçsuz kabul ederek yeniden doğmuş gibi bir şans vererek,  beyaz sayfa açılmasını sağlayarak bunları topluma kazandırabilir.

Haksızlık hukuksuzluğa uğrayan insanlar var.

Mesela küresel krizle birleşen ve pandemi koşulları ile ödeme güçlüğü yaşayan binlerce esnaf mağdur oldu. Çeklerini senetlerini ödeyemedikleri için cezaevine düşenler oldu.

Şu anda cezaevlerinde binlerce çocuk var. Anneleri doğumlarını orada yaptı. Ama hayatla buluşamadılar. Günahsız masum çocukların babasız büyümesi var.

Sadece bu mu gencecik binlerce gencimiz kandırılarak uyuşturucu gibi meşru olmayan işlere bulaştırıldı. Bunların büyük bir çoğunluğu kader mahkumları oldu.

Vatandaşın şikayeti olmamasına rağmen mahkemenin kamu davası diye en üst sınırdan ceza verdiği mağdurlar var.

Mesela ülkemizde 6284 sayılı yasa nedeniyle suçsuz insanlar dahi kendini temize çıkaramıyor.Delil ve tanık olmasına rağmen kadının beyanı esastır deyip suçsuz yere insanları cezalandırılmaktadır.

Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.Hayatında hata yapmış, yanlışa düşmüş pişman olmuş binlerce insanımız, gencimiz var.

İDAM GERİ GELMELİ Mİ?

Diğer taraftan af ile idam konusu da birbiriyle eşdeğer olarak gündeme getirilmelidir. Ancak bu konu afla dengelenebilir. Cezaların aynı zamanda caydırıcılığı olması açısından afla birlikte idam konusunun da tartışılmasının olumlu bir adım olacağını düşünüyorum.

Bu nedenle de af ve idam konusu eş zamanlı olarak gündeme gelmelidir. Kimler idam cezası konusu da çok geniş bir çerçeve de konuşulmalı.

Ancak en başta insanlığa karşı işlenen suçlar, savaş suçluları, devletin bekası ve milli güvenliğine yönelik suçlar, devletin ortadan kaldırılmasına yönelik terör faaliyetlerine, casusluk faaliyetlerine, canice işlenen cinayetlere, uyuşturucu üretenlere, organize suç çetelerine mafyalara vb. yönelik idam kararları toplumda olumlu karşılanacaktır. 

KİMLER AFTAN MUAF OLMALI

Toplumsal barış kadar toplumsal güvenin esas alınması da af kapsamında dikkate alınmalıdır.

Çıkacak olası bir afta hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, uyuşturucu üretimi, insan kaçakçılığı ve benzeri adi suçlarda sabıka kaydı kabarık olan, suç işleme amacıyla oluşturulmuş, organize çeteler mafyalar, 1 den fazla cürüm işlemiş olan kişiler vb. bu aftan muaf olmalıdır. Çünkü bunlar toplumsal barışa hizmet etmez. Toplumsal güveni zedeler.

HÜKÜMLÜLER ÜRETİME

KAZANDIRILMALI

Bir diğer önemsediğim konuda hükümlülerin üretime kazandırılmasıdır.Hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması ve meslek sahibi olmalarının sağlanması için bu uygulama son derece önemlidir.

Devlet bunu belli ölçülerde yapmakla birlikte Türkiye’de mevcut hükümlü sayısına göre bu çok küçük bir orandır. Daha çok hükümlünün üretime kazandırılması ve meslek edinmesi sağlanmalıdır. Hükümlülerin çalışarak hem meslek sahibi olmaları sağlanmalı hem de çalışmaları karşılığında günlük ücret verilerek sigortaları yapılmalıdır.

Bu nedenle cezaevindeki üretim atölyelerine ilişkin faaliyetlerin alanı genişlemelidir. Devlet gerekirse işgücü açığının büyük çoğunluğunu hükümlüler üzerinden karşılamalıdır. Yaptığı işlerde başarılı olanları da sürekli istihdam edebilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum