içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Kıssadan Hisse HZ. Ömer’in Adaleti

Değerli okuyucularım gündemdeki gelişmelerin vicdanları rahatsız ettiği mübarek Ramazan ayında dini menkıbeleri hatırlayalım ve kendimizi gözden geçirelim.

 

Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam valisi olan Sad B. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister ve  caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve  camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali, arsasını kamulaştırır,  arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.

 

Arsasını kaybeden Yahudi, komşusu olan bir Müslüman’a derdini anlatır. Sızlanır. Bana zulmedildi, der. Müslüman vatandaş da kendisine, Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer, son derece adildir, elbette seni dinler, der. Şamlı Yahudi Medine’nin yolunu tutar. Yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye ulaşır. Halifeyi sorar. Vatandaşlar bir hurma ağacının gölgesinde dinlenen halifeyi gösterirler. İşte halife bu zattır, derler. Adam Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deriye kemik parçasıyla şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.” Kısa ve özlü bir cümle.

 

Bunu al valiye götür. Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ama yolda giderken de kendi kendine şöyle konuşur: “Şam’daki idarecilerin giyim, kuşam ve oturdukları yerdeki ihtişam ve debdebe nerde, Medine’deki halifede bulunan tevazu nerde. Şam’dakiler şu mütevazı halifeyi ciddiye alırlar mı? Hiç sanmıyorum.” kendi kendine böyle konuşur. Sonunda Şam’a varır. Doğrusu Vali’ye gitmek de istemez. Çünkü sonuç alamayacağı kanaatindedir. Bununla beraber, mademki yorulup da oralara kadar gittim, bari halifenin şu yazdığı cümleyi valiye vereyim, der. Valinin huzuruna çıkar ve deri parçasını uzatır.

Medine’deki halifenin size mesajıdır, der. Vali bu cümleyi okuyunca, sapsarı kesilir. Uzun müddet başını yerden kaldıramaz. Sonra endişe içinde, başını kaldırıp şöyle der; arsanız size geri verilmiştir.

Yahudi vatandaş hayret eder. Şaşırır. Bir tek cümlenin vali’yi bu kadar sarsacağını hiç tahmin edememişti. Merak ve dehşet içinde sorar. Lütfen bana bu cümlenin neden sizi bu kadar dehşete düşürdüğünü anlatır mısınız der.

 

Şam valisi Hz. Sad, bak der, sana bu cümlenin hikayesini anlatayım.

İslam’dan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Yanımıza 200 deve almıştık. İran’a vardık. Orada cirit oynayan gençleri seyrederken, birileri zorla elimizdeki develere el koydular. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Elimizde para da kalmamıştı. Üzgün bir şekilde, geceleyeceğimiz bir eski han bulduk. Hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam iyi biriydi. Bize yardım etti. Sonra da; gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder, dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikâyetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi.

 

Biz tekrar Han’a döndük. Ama doğrusu sonuçtan çok da memnun olmamıştık. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve burada bir hata var, dedi. Gelin beraberce gidelim, ben size tercümanlık yapayım, teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık.

Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yeri anlattı. Dikkat ettik, Nuşirevan’ın yüzü sapsarı kesildi.

Bir gün önceki mütercimi çağırttı. Ona sorular sordu. Sonra ayağa kalktı, her birimize 2 şer kese altın verdi, akşama kadar develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin dedi. Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın, talimatını verdi. Bizler de bir şey anlamadan huzurundan çıktık.

Akşamleyin 200 devemiz kapıya geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. Hancı şöyle dedi: Sizin develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir.

 

Bunlar bir çete kurmuşlar. Garibanların mallarına el koyuyorlar. Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız, dedi. Hz. Sad, anlatmaya devam ediyor: Ertesi gün ben doğu kapısından çıktım. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördüm.

Halk toplanmış seyrediyordu. Sordum kim bunlar ve suçları ne, diye. Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir. Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.

Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bizim şikâyetlerimizi yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin asılı olduğunu gördük.

İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözüyle bana bunu hatırlatıyor. Halkına zulmedersen seni darağacına çekerim diyor.

Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?

Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi vatandaş, hem arsasını hibe etti ve hem de İslam’a girer. (ALINTI)

**

Bu menkıbe anlamak isteyene çok şey anlatmaktadır. Bu menkıbeyi tamamladığını düşündüğüm,  güzel bir atasözü vardır. Atasözü kısaca şöyle denmektedir “Keser döner sap döner bir gün bu hesap döner”.

 

Hz. Ömer adı anılınca akıllara ilk gelen, adaleti ve mütevaziliğidir. Fakat günümüzde İslam ülkelerinin yaşamlarına bakınca, saraylar, şatafatlar, lüks, israf ve gösterişte adeta birbirleriyle yarışıyorlar.  Bir de yaşayanan adaletsizlikler eklenince  “Adalet Mülkün temelidir” sözü kulaklarımızda çınlıyor, gözümüz ve gönlümüz de  Hz. Ömer’leri arıyor.  Bu bir kıssadan hisseydi. Umarım herkes payına düşen mesajı almıştır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erhan Özgür / 04-05-2020 21:44

Erhan Özgür islamı anlamak ashabı kiramı anlamaktan geçer onlar hulef-i raşidi aşerei mübeşeredir ashabı kiramdir şimdiki mealciler peygambersiz bir islamı yaşamak istiyor o sebeple kuran bize yeter diyorlar onlar kendilerine bildirilen değil ken inandıkları islamı yaşamak istiyorlar bu ve bunun gibi paylaşımlara ihtiyacımız var çalışmalarında başarılar diliyorum

FACEBOOK YORUM
Yorum