içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İki Önemli Mesele

Bu gün mübarek Kurban Bayramı ama gündemdeki iki önemli mesele ülkemizin bekası ile doğrudan ilgili olduğundan üzerinde durmamız gerektiğini düşündük. Öncelikle tüm okurlarımızın, tüm milletimizin mübarek Kurban Bayramını içtenlikle kutluyor, sağlık ve huzur dolu nice bayramlar diliyoruz. Meselelerden birisi Yunanistan’ın Adalar Denizinde (Ege’de) 21 adaya asker yerleştirmesi ve silahlandırması meselesidir.

Bugün Ege denizindeki adalarda çok ciddi sayıda askeri birlik ve ağır silah mevcuttur. 1923 Lozan Anlaşması 12. Maddesi gereği Yunanistan’ın kullanımına verilen bu 21 ada yine Lozan ve Paris Uluslararası Anlaşmaları gereği gayri askeri statüdedir ve hiçbir koşulda asker ve silah bulundurulamaz.

Yunanistan bu adalarda sadece güvenlik sağlayacak küçük bir polis gücü bulundurabilir. Bunun ötesinde Yunanistan EGAYDAAK diye kısaca tanımlanan yani “Egemenliği Antlaşmalar ile Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar”dan da 18 ada ile 2 kayalığı da işgal etmiş bulunuyor. Medyada bu ada ve adacıkların Türk toprağı olduğu, statülerinin ise Gökçeada ve Bozcaada ile aynı olduğu uzmanlarca ifade ediliyor.

Zaman zaman bu adalara Yunanistan Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı ziyarette bulunuyor ve dünya kamuoyuna işgal ettikleri bu adalar için “buralar bizimdir” mesajı veriyorlar. Dikkat çekici noktalardan biri de işgal ettikleri adaya hemen askeri birlik konuşlandırıyorlar ve derhal bir “kilise” yaparak üzerinde de Yunan bayrağı ve haç işareti resmediyorlar. Bunun anlamı yarın Türkiye adasını geri almak için bir askeri seçenek kullanırsa “Türkler mabetlerimizi yıkıyorlar, Hıristiyanlığa saldırıyorlar.” diye dünyaya ciyaklamak içindir.

Yunanistan’ın adalarda konuşlandırdığı askeri gücü çok yüksektir. Şöyle ki; Midilli ve Rodos adasında birer Mekanize Tümen, Limni , Sakız ve Sisam ve İstanköy’de birer Mekanize Tugay, Taşoz, Semadirek, Bozbaba, İspara, Ahikerya, Batnos, Lipso, İleriye, Sömbeki, Kelemez, İstanbuliya, İncirli, İleki, Kerpe ve Meis’e de birer Alay ve Tabur çapında birlik konuşlandırmış bulunuyor. Öte yandan Midilli, İstanköy ve Rodos adalarında uçakların yakın hava desteği sağlaması için havaalanları inşa etmiş bulunuyor. Görüldüğü gibi Yunanistan adalarda neredeyse üç kolordu yani bir ordu çapında birlik yerleştirmiş bulunuyor. İyi de neden ve kime karşı? Açık ve net söyleyelim; kendisine göre uygun koşullar oluştuğunda öncelikle “karasularını 12 mile çıkarmak için” sonrasında da yine kendisine göre uygun koşullar oluştuğunda “Türkiye’ye taarruz ederek Batı Anadolu’yu yani Küçük Asya’yı ele geçirmek ve Megalo İdea hayalini gerçekleştirmek için” Kendisine göre uygun koşulları da “Türkiye’nin en zayıf halde olması hali” biçiminde değerlendirdiği düşünülebilir.

Kısacası Yunanistan bu askeri birlikleri Türkiye’ye karşı kullanmak için adalara yerleştirmiştir. Türkiye ciddi bir devlet anlayışı ve kararlı bir tutumla Yunanistan’ın esasen Türkiye’ye ait olduğu vurgulanan bu işgal ettiği adalardan çıkmasını sağlamalı, anlaşmalara aykırı biçimde silahlandırdığı adaları da boşalttırarak silahtan ve askerden arındırmalıdır. Bu gün kamuoyunda pek konuşulmuyor ama gelecekte “ülkenin” gerçek beka sorunlarından biri bu olacaktır. Bizden söylemesi. 

                                                          ********

Ülkemizin bekası ile ilgili diğer bir çok önemli konu da “mülteci göçü” konusudur. Dün Suriye’den geldiler, geliyorlar bu gün de Afganistan’dan. Suriye’den gelen göçmenlerin sayısının 6-7 milyona dayandığı sıkça ifade ediliyor. Suriye bir Ortadoğu Arap ülkesidir ve bu ülke insanlarında üreme yani çocuk sayısı çok yüksektir. Her ailenin 7,8,10 çocuğu var ve bu çocukların önemli bir kısmı da Türkiye’de doğdular. Birçok ilde gettolaşmış durumdalar ve hangi iş olsa yapıyorlar. Hatta suça bulaşanların oranının da giderek yükseldiği sözkonusu. Çünkü büyük çoğunluğu vasıfsız ve eğitimsiz kişiler. Zaten Suriye’den ilk göçler başladığında çok iyi eğitim görmüş nitelikli kişiler ABD ve Kanada’ya gittiler. Bir alt iyi eğitim görmüş vasıflı kişiler Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelere gittiler. Bize ise vasıfsızlar kaldı. Bazı illerimizde ciddi yoğunluk oluşturdular, örneğin Gaziantep gibi. Nitekim Gaziantep’te mülk sahibi olan Suriyelilerden bir Türk vatandaşı mülk kiralamaya kalktığında Türk vatandaşına “biz yabancıya kiraya vermiyoruz” dedikleri kulağımıza geldi. Şaka gibi.

Şimdi de Afganistan’dan büyük bir göç dalgası başladı. Türkiye’ye yönelik bu göç dalgası dünya basınında da yer alıyor. Türkiye’de 400bin Afganlının yaşadığını belirten Çin haber ajansı Xinhua “Türkiye Afgan mülteci akını ile karşı karşıya” diye yeni göç dalgasına işaret ediyor. France 24’e göre ise her gün ortalama 500 Afgan mülteci İran üzerinden Türkiye’ye giriyor. Sahadan bilgilere göre ise bu sayı aslında 1500 civarında. Ayda ortalama 30-35 bin kişi oluyor. Bu senede 400 bin, beş senede 2 milyon insan yapar. Öte yandan Taliban’ın tüm Afganistan’ı ele geçirmesi halinde bu sayının günde 5 bin ile 7bin arasında olacağı da söyleniyor. O durumda da 2 milyon sayı 7-8 milyona çıkacak demektir. 6 milyon Suriyeli, 7 milyon Afgan eder 13 milyon. Türkiye nüfusu 1 milyar, toprakları Rusya kadar geniş olan bir devlet olsa idi bu sayıdaki göçmen nüfusu tolore edebilirdi. Ama 85 milyon nüfuslu Türkiye böylesi büyük bir mülteci nüfusu tolore edemez. Üstelik de üreme hızları çok yüksek olan iki halk. 5-10 yıl sonra bu ülke için çok büyük bir demografik değişime sebep olurlar ve ülkenin tamamen etnik ayrışmasına neden olurlar.

Bunun üzerine bir de işsizlikten doğan iş kavgaları binerse işte o zaman pirincin taşını ayıklamak mümkün olmaz. Öte yandan gelen Afganların kimlikleri Türkiye’ye girmeden insan kaçakçıları tarafından toplanıp alındığından bu kişilerin güvenlik soruşturması açısından büyük güvenlik tehdidi oluşturacağı kuşkusuzdur.

Reina katliamı unutulmasın. Çünkü içlerinde radikal İslamcı unsurların da giriş yapması çok yüksek ihtimaldir. Biz asla Afgan halkına yardım edilmesin demiyoruz. Tarihsel bağlarımız var, tabii ki yardımcı olalım ama esas ve öncelikli olan ülkemizin, milletimizin bekası ve güvenliğidir. Bu hususu sürekli göz önünde bulunduralım ve daha farklı yardım yollarını deneyelim, ancak öyle her önüne geleni de ülkemize alarak ülkemizin geleceğini tehdit altına sokmayalım. Politikalarımızı bu esasa göre kurmalıyız. Tekrar bayramınız kutlu olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum