içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Le Point Dergisinin Rezalet Kapağının Perde Arkası

Fransa’da yayınlanan Le Point dergisi geçen hafta iğrenç ve aşağılık yalan bir kapak haberi ile çıktı. Kapakta açıkça Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan savaş çıkartmaya çalışmakla itham ediliyordu. Öncelikle altını kırmızı ile çizerek söyleyelim ki bu aşağılık ve iğrenç yalanı kabul etmemiz mümkün değildir.

Dışişleri Bakanlığı da bu rezilliğe gerekli tepkileri verdi. Kapağın üzerinde Donanmamıza MİLGEM Projesi çerçevesinde ülkemizin ürettiği gemilerden olan Kınalıada Fırkateyninin teslimi sırasında Bahriyelilerimiz ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması resmedilmişti ve başlık olarak “Saint-Sophie, Syrie, Libye, Mediterranee…Erdoğan La guerre a nos portes. ”Türkçesi “Ayasofya, Suriye, Libya, Akdeniz... Erdoğan, Kapımızdaki Savaş” başlığı atılmıştı. Dış politika çok değişik bir alandır. Dış politikada birçok mesaj simgelerle verilir. Bu kapak da Fransa Devletinin Türkiye ile olan güncel düşüncelerinin fotoğrafı verilmiştir. Çünkü Le Point dergisinin editörünün bunu kendi kafasından düşünüp kimseye sormadan basması mümkün değildir.

Fransa demokrasiyi Fransız İhtilali ile bedel ödeyerek kazanmış, demokrasiyi ve özgürlüğü benimsemiş bir halk yapısına sahiptir. Basın da özgürdür, doğrudur. Ancak tüm büyük devletlerde olduğu gibi devletin milli çıkarları sözkonusu olduğunda basın kendi kafasına göre haber filan yapamaz.Yine milli çıkarlar için devlet tarafından talimatlandırılmış haber ve yazıları yazdıklarını biliriz. Diğer bir deyişle bunun Fransız halkı ile bir ilgisi yoktur, hükümeti ve devleti ile vardır. Yani Le Point editörü Fransa devletinin (sadece hükümetinin değil devletinin) talimat ve onayı olmadan bu kapağı basamaz. O zaman ortaya çıkan Fransa Devletinin Türkiye ile ilgili düşüncesidir. Peki neden? Açık seçik anlatalım. Bütün mesele Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları yüzünden çıkmaktadır. Daha da doğrusu Libya’dan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’tan Irak’a, Ege’den Karadeniz’e ve Kafkasya Hazar bölgesine kadar tüm kavga bu bölgedeki enerji kaynaklarının kimin ne kadar kontrol edeceğinden çıkmaktadır. Fransa başta olmak üzere ABD, Rusya, İsrail ve Fransa’nın kuyruğuna yapışmış Yunanistan, Mısır, GKRK diyorlar ki; Türkiye bu bölgedeki hiçbir hakkına sahip çıkmasın, Antalya ve İskenderun körfezine çekilsin, bütün pastayı biz kendi aramızda bölüşelim. Yok ya, ne güzel bir dünya bu! Adamlar gelecekler bizim tapulu arazimize gecekondu yapmaya çalışacaklar biz de kenara çekilip seyredeceğiz, yani ben yemedim al buyur sen ye hesabı. Fransa’nın Libya’da, Suriye’de şimdilerde de Azerbaycan Ermenistan sınırında çıkardığı bütün nifaklar, melanetler bu yüzdendir. E, Türkiye ne yapıyor? Fransa’nın bu sahtekârca tekerine taş koyuyor. O zaman da dergide böylesi kapaklar çıkıyor. İstedikleri kadar dergi çıkartsınlar, it ürür kervan yürür. Türkiye hal ve şartlar ne olursa olsun yukarıda sınırlarını çizdiğimiz coğrafyada kendi hak ve menfaatlerini korumak zorundadır. Hiç kimse buyurun gelin tapulu arazimize gecekondu yapın diyemez.

Türkiye Doğu Akdeniz’de Libya Meşru Hükümeti ile MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) anlaşmasını yaparak “Mavi Vatan’ın” sınırlarını çizmiş ve MEB’sini ilan etmiştir. Bu bölge 168.000 km2 lik bir alandır. Zira Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip ülke Türkiye’dir ve bu Türkiye’nin doğal hakkıdır. Financial Times gazetesi geçtiğimiz gün Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hamlelerinin diğer ülkeleri “kızdırdığını” ancak bölgede uzun vadede de olsa bir çözüme ulaşılacağının umulduğunu yazdı. Gazete yazısında “Bölge, son büyük fosil yataklarından biri olabilir. Onlarca yıldır yürütülen arama faaliyetleri sonucunda son 10 yılda keşfedilen geniş doğalgaz rezervleri, daha önceden bir araya geleceğine ihtimal dahi verilmeyen ülkelerin ittifak kurmasına yol açtı. Mısır ve İsrail işbirliği yapıyor…

Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve diğerleri kirliliğe neden olar kömür yerine doğalgaz seçeneğini değerlendiriyor. Uzun vadede bazı enerji şirketi yöneticileri doğalgaz rezervlerinin Avrupa’nın güneyine ulaştırılarak Rus enerjisine bağımlılığın azaltılacağını düşünüyor” diyor. Görüldüğü gibi mesele Doğu Akdeniz’de çıkarılacak gazın Yunanistan ve GKRY’nin de içinde olduğu bir yapı tarafından Avrupa’ya ulaştırılması ve Türkiye’nin devre dışında bırakılması üzerine kurulu. Türkiye’de Libya ile yaptığı anlaşma ile bu hatta bir kama soktu ve ben olmadan bunu yapamazsınız dedi. Türkiye’nin esas talebi buradaki enerji paylaşımının hakça yapılması ve tüm taraflar ile uyum içinde ortak çalışma yapılmasıdır. Lakin başta Fransa, Yunanistan ve GKRK bu işe karşı duruyor. Çünkü Türkiye Libya ile yaptığı askeri anlaşma gereği Fransa’nın Libya’da planladığı sömürme politikasına da engel oldu. Tarihte olduğu gibi şimdi Yunanistan’ı kışkırtıp duruyorlar. Türkiye’nin Oruç Reis sismik araştırma gemisi ile Meis Adası doğu ve güneyinde sondaj çalışmaları yapacağını açıklaması bunun için bir NAVTEX yayınlaması üzerine Yunanistan teyakkuza geçti ve Güney Kıbrıs'ta bulunan Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros, Türkiye'nin NAVTEX ilanıyla acil olarak ülkesine geri döndü. (NAVTEX Deniz Kuvvetlerinde bir tür notamlama demektir. Yani belirlenen bölgeye diğer gemilerin girmesi durumunda güvenliklerinin olmayacağının deklere edilmesidir.)  E, tabii yapacağız efendi, kendi egemenlik sınırlarımız içinde yapıyoruz. Senin karasularına girip yapmıyoruz ki.

Yunan Donanması Meis adasına hareketlenince Türk Donanması da Aksaz’dan 18 Fırkateyn ile çıktı ve Yunan Donanması ortada kalıverdi. Sözde çatışma olacakmış da neymiş. Yunanistan asla ve kata Türkiye ile sıcak savaşa girmez, giremez. Girerse kesinlikle matematik bilmiyorlar demektir. Sonucuna katlanırlar. Türkiye yukarıda sınırlarını çizdiğimiz coğrafyada artık bir bölgesel güçtür ve milli hak ve menfaatlerini korumaya kararlıdır. Kim ne derse desin, hangi rezil dergi kapağını yayınlarsa yayınlasın, vız gelir tırıs gider. Bir de Yunanlıları işgal ettikleri adalardan kovalamanın zamanı geldi de geçiyor bile. Bu gün 24 Temmuz 1923 de imzalanan Lozan Anlaşmasının 97nci yıldönümü, kutlu olsun. Lozan Anlaşması Türkiye’nin tapu senedidir. Milletçe tapumuza iyi sahip çıkalım, zira dedik ya arazimize gecekondu yapmaya çalışan çok çakal var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum