içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Mesele Bu Günün Meselesi Değil-Ne Yapmalı? 4

Merhum Özal’ın son döneminde yaptığı en doğru ve yararlı iş Karadeniz Ekonomik İşbirliği çalışması idi. Merhum Özal Adiryatik’den Çin Seddine Türk Dünyası sloganı ile Türkiye’yi ekonomik bağlarla Ortaasya Türk Cumhuriyetleri ile birleştirmek istedi. Lakin Allah rahmet eylesin ona da ömrü vefa etmedi. Reel ekonomi bilimi aslında çok basit iki esas üzerine kuruludur; matematik ve sosyoloji. Matematik bil, sosyolojiye göre matematiği kullan. Bilimsel kuralların dışında hareket etmek ekonomik süreçleri her zaman çok zor koşullara götürür. Sistemlerin uygulanması ile ortaya çıkan sonuçları mukayese ederek doğrulara ulaşmak mümkündür. Kurallar dışında icraat “ben ekmek hamurundan otomobil yapacağım” demek gibi bir şey olur.

Bu gün kötü koşullarda olduğu ifade edilen ekonomik düzlem için öncelikle bir tercih yapılmalıdır. Türkiye bu vahşi Neoliberalizm ile mi yola devam edecek yoksa yeniden bir ekonomik model tercihi mi yapacak? 1980lerden itibaren dünyayı saran Neoliberalizmin en ateşli savunucuları ABD Başkanı Ronald Reagan, İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher ve Başbakan Turgut Özal idi. Nitekim Thatcher döneminde yaşanan ekonomik süreç sonucu İngilizler sözkonusu bu ekonomik politikanın İngiltere’nin çıkarlarına uygun olmadığını gördüklerinde Thatcher seçimleri kaybetti ve ekonomik aksda devletin de ekonomiyi halkın lehine kontrol ettiği bir süreç başladı.

Bizce Türkiye de artık farklı bir ekonomik model seçmeye, çılgın tüketim ekonomisinden yüksek teknolojili ve katma değeri yüksek üretim ekonomisi modeline geçmek zorundadır. Üretim ekonomisi tercih edildiğinde Türkiye için en uygun sistem bize göre “Karma Ekonomik Sistem ve Planlı Kalkınma Modeli”dir.  Bu sistemde hem devlet hem özel sektör hem de yabancı sermaye üretimin içinde olmalıdır. Devlet özel sektörü de, yabancı yatırımı da teşvik etmeli ama bunu belli bir denge içinde yapmalı devlet yatırımları ise bu sistemde vatandaşını koruyup kollayan bir ekonomik balans görevi görmelidir. Yine ülkenin bekasını doğrudan ilgilendiren ekonomik kuruluşlar sadece devletin sahip olduğu kuruluşlar olmalıdır. ABD dünyada özel sektörün en yüksek olduğu devlet olmasına rağmen Norfolk limanını yüksek para ödeyen bir Çin şirketine çok stratejik olduğu için satmamış, yönetim satmaya kalktığında da ABD Parlamentosunda kıyamet kopmuştur ve satış yapılmamıştır.  Dünyada gelişmiş büyük ülkelerin de artık planlı kalkınma yolunu tercih etmeye başladıklarını görmekteyiz. Sistemde hem yabancı sermaye hem de özel sektör olacaktır. İthalat da olacak ama daha çok ihracat olacaktır.

Üretmeden her şeyi yabancı sermaye ile çözmeye kalkmak, ithalatı sürekli arttırmak yani ithal ikamesi rejimini tercih etmek yumurtların tümünü aynı sepete koymak olur ki ekonomide yumurtaların hepsi aynı sepete konulamaz. Hele ki sepet yabancıların kolunda ise yumurtalar her an kırılabilir ve yumurtasız kalınabilir. Bu arada geçmiş süreçte “AB’ye tam üye olunmadan Gümrük Birliğine girilmez. Girilirse tek taraflı bir ekonomik bağımlılık sarmalına girilmiş olur, milli sanayi ciddi zarar görür” denildiğinde kulak asmayan siyasi iradelerin de ekonominin böylesi sıkıntılı süreçlere girmesinde çok büyük payı olduğunu söylemeden geçmeyelim. 

Sonuçta sağcısı, solcusu, liberali, sosyal demokratı, muhafazakârı toptan el birliği ile milli sanayinin tasfiyesine sebep oldular. Bunun da altını çizmiş olalım. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ülkemize çok kıymetli devlet adamları kazandıran bir kurum olmuştur. DPT yeniden işlevsel biçimde hayata geçirilmeli ve “beş yıllık kalkınma planları” yeniden yapılarak bir planlı kalkınma sürecine girilmelidir. Ekonomide bir paradigma değişikliğine gidilmelidir. Türkiye ekonomik düzleminde artık beton ekonomisi doygunluğun tepe noktasına gelmiştir. Kıt kaynakların israf edilmeden verimli ve üretime yönelik kullanılması amacıyla bir an önce beton ekonomisinden çıkılarak, ihraç edebileceğimiz ürünlerin üretilebileceği fabrika ekonomisine dönülmeli, bunun yol haritası öncelikli çıkarılmalıdır. Bu gün Türkiye’nin ihraç ettiği en önemli ürünler Sayın Cumhurbaşkanının öncülük etmesi sonucu iyi bir noktaya getirilen İHA, SİHA, Harp gemisi, Havan, Top gibi ağır silahlar, Piyade tüfekleri gibi savunma sanayi ürünleridir. Ancak ihracat çeşitliliği hızla arttırılmalı ve ağırlıklı olarak yüksek teknolojili tarım ürünlerini içermelidir. Bunlara ilaveten ekonomik süreçte işin ehli yöneticilerin yer alması fevkalade önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanı Maliye ve Hazine Bakanlığına DPT kökenli, devleti bilen, geçmişte Kalkınma Bakanlığı da yapmış olan Lütfi Elvan’ı atamakla doğru bir tercihte bulunmuştur. Yine ekonominin işlevselliğinde hayati önemi olan Merkez Bankası Başkanlığına Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Maliye kökenli, devleti bilen, işin ehli Naci Ağbal’ın görevlendirilmesi doğru bir seçimdir. Bu tür liyakat sahibi yöneticiler dış piyasalar karşısında önemli bir güven unsuru olarak da görülebilirler. Bu gün Türkiye ekonomisinin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlardan biri de yabancı yatırımdır. Sermaye ürkektir. Her zaman güvenli limanları tercih eder. Yatırım için gittiği ülkede kendini güvende hissetmek ister. O nedenle de hukuk alanında yapılacak reformlar ile sermayeye yatırım için güvenli düzlemler tesis edilmelidir.

Geçen yıl Türkiye’de Manisa’ya yatırım yaparak fabrika kurmasına kesin gözü ile baktığımız Volkswagen firmasının yatırımdan vazgeçerek aynı fabrikayı Slovakya’da kurması ülkemiz açısından ciddi bir kayıp olmuştur. Bu nedenle hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de Adalet Bakanın hukuk reformu açıklaması çok önemlidir. Bir an önce içi doldurularak hayata geçirilmelidir. Dört bölümlük bir yazı dizisi ışığında baktığımızda yıllardır süregelen ekonomik sürecin günümüze kadar katlanarak gelen sonuçlarını tek başına sadece bu günkü siyasi iradeye yüklemek de doğru değildir, hiç de vicdani değildir. Geçmiş bilinmeden, geçmişteki hatalarla yüzleşilmeden gelecek inşa edilemez. Tarih göstermiştir ki; her millet kendi çizdiği yolun getirdiği kaderi yaşar. (BİTTİ)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum