içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yunanistan Neyin Peşinde? (III)

Yine YAYCI Paşa açıklamalarında net belirtti; “Çeşme Gemimiz bir askeri gemidir ve üzerinde Türk Bayrağı bulunmaktadır, bu nedenle de Türk toprağı statüsündedir. Gemi Türk Deniz Kuvvetlerine aittir, silahsızdır ve araştırma gemisi olup uluslararası sularda uluslararası hukuka uygun araştırma yapmaktadır.

Bu gemiye ‘Cahff Fişeği’ atılması doğrudan saldırıdır. Çünkü sözkonusu fişek dağılıp metal parçalara ayrılmakta olup hem personele hem de gemiye zarar verebilecek niteliktedir. Türkiye bu durumu nota ile geçiştirmemeli, BM’e ve Uluslararası Adalet Divanına götürmeli, bu konuda etkin kamu diplomasisi uygulamalıdır.” Yunanistan bu davranışları ABD ve AB’den aldığı cesaret ile yapmaktadır.

ABD ve AB’nin muhtemel amacı Yunanistan’ın 12 mil açıklamasını yapması sonunda Türkiye’nin bunu savaş sebebi sayarak Yunanistan’a mukabil bir mahdut hedefli harekâtta bulunması, Emperyal Gücün de bunu fırsat bilerek Yunanistan’ı Türkiye’nin üstüne salması yani Türkiye ile kısa süreli, başlangıçta mahdut hedefli ama sonrasında değişebilecek bir çatışma yaşamasını sağlamak olarak değerlendirilebilir. Senaryoda bu hareket tarzının kabul ihtimal derecesi yüksektir.

Bu konuda bir emare olarak da Yunan televizyonunda bir akademisyenin “Yakın gelecekte Türkiye ile Yunanistan arasında kısa süreli bir çatışma kaçınılmazdır.” ifadesi ile Yunan basının bu konuda yazdıklarını sayabiliriz. ABD’nin Suriye’de bir “Garnizon Kürt Devleti” kurma gayreti tüm dünyanın malumudur. Son kertede Ayn- Divar’da da olmak üzere bölgede yeni iki üs kurmaya başladığını dünkü yazımızda yazmıştık. O bölgede 70 bin civarında yıllardır eğittiği, ağır silahlarla donattığı PKK/PYD (SDG diyorlar) teröristi mevcuttur. Dört yıl önce Barzani’nin bağımsızlık ilan edip sonra da “zamanı değil” diye geri aldırıldığını da alta koyalım. Peki, buradan hangi sonuca ulaşılır?

 

ABD, AB, İsrail ve diğer ABD müzahiri Arap Ülkeleri, Suriye’de bir “Garnizon Kürt Devletini” Barzani’nin bağımsızlığı ile aynı anda ilan etmek, bu yolla Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusundan toprak kopartarak BOP Projesinin bir ayağını tamamlamak maksadı ile Batı’da Ege’de Yunanistan’ı tahrik edip, destekleyip, bazı güvenceleri vererek Yunanistan’ın Adalar Denizinde (Ege’de) karasularını 12 mil olarak ilan etmesini gerçekleştirip, Türkiye’nin bunu savaş sebebi sayacağını deklere etmesinden ötürü önce Türkiye’nin adalara mahdut hedefli bir harekât düzenlemesini, ardından Türkiye’nin bu meşru tavrını dünya kamuoyuna saldırgan tutum diye vurgulayarak bunun karşılığında Yunanistan’ın meşru müdafaa hakkı olduğundan hareketle Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın bir karşı taarruza geçmesini sağlayabilirler. Kırmızının bu muhtemel hareket tarzı kabul ihtimal derecesi yüksek bir hareket tarzı olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye 12 mil uygulamasına sessiz kalarak bir çatışmaya girmeyebilir ama o zaman da Çeşme’den ayağını denize sokamaz. Marmara’dan Akdeniz’e balıkçı teknesi bile geçiremez. Benzer taleplerin Doğu Akdeniz’de karşısına çıkması ise kaçınılmaz olur. Lakin Türkiye’nin hem Suriye hem Ege’de yani iki cephede topyekûn askeri harekâtlara girmesi önemli sıkıntılara sebep olabilir. Bununla beraber birebir kalındığında aynı anda da olsa hem Yunanistan’ın hem PYD/PKK’nın Türkiye ile başetme imkânı sıfırın bile altındadır. Lakin ABD ve AB’nin de böylesi bir süreçte Türkiye’nin karşında olacağı durumda Türkiye’de “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini alır” sözünden hareketle safını seçmek durumunda kalır. Mazisi zaferlerle dolu büyük Türk milleti at üstünde doğmuş, genetik olarak asker bir millettir. 85 milyonluk kahraman bir orduyu devirecek güç (nükleer silah kullanılmadıkça) henüz dünyada yoktur. Napolyon’un dediği gibi “Türkleri öldürebilirsiniz ama asla esir alamazsınız.” 

Bu vatan topraklarına düşmanca ayak basan herkes bilmelidir ki; yanında bir o kadar da tabut getirmelidir. Bunu ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell da Körfez Harekatı zamanında aynen böyle demişti. Unutmamak lazımdır ki; iki testi birbirine çarptığında biri çatlarsa diğeri de kırılır. Anadolu topraklarında bizim testimiz çatladı ama hiç kırılmadı. Tüm niyeti bozuk olanlara ilan olunur. İşte tüm bunlardan ötürü ve bunları yaşamamak için “soft power” yumuşak güç diplomasinin şu süreçte çok güçlü, doğru ve hızlı çalışması şarttır. Ama en çok da dünya kamuoyunu etkileyecek kamu diplomasisinin çalışması lazımdır. Kamuoyları bazen en büyük güçleri bile olduğu yere çakabilirler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum