içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bir Değil Birlikte Yaşamak

Bir olmak zorunda değiliz ama birlikte hareket edip birlikte yaşayabiliriz. Bir olmak iddiasında ki her görüş ya da her toplumsal katman dayatmacı, tekçil anlayış taşıyor doğasında. Ve bir olmaya yanaşmayan her anlayışı, her toplumsal grubu ötekileştirip düşman ilan ediyor.


Tek ve bir olmanın yolu, siyasal, ekonomik, kültürel, sosyal gücü ele geçirmekten geliyor. Bu gücü elinde tutan egemenler ve onlara ideolojik olarak bağlı olan kitleler kendilerini bir ve beraber olarak görüyor, görünüyor. İdeolojik bağlılık, inanmışlık ve adanmışlık, o kitleyi yönetenlerin eline muazzam güç veriyor. Ideolojik yanılsama, yönetenlerin yönetme ve gücü elinde bulundurmalarının en büyük meşruiyet kaynağı konumunda oluyor.

“O bizden biri, tek önder, tek temsilci bu davanın savunucusu, biz oyuz oda biziz”  gibi tekleyici ve birleyici slogan ve söylemler yönetici elitlerin kitleleri BİR–leştirmeye yönelik önemli argümanları. Bu bir-leştirme ve de bütün-leştirme çabası toptan, totaliter ve de kolay yönetme çabasıdır. Toplumsal yapıların yönetimini elinde tutmanın önemli bir meşruiyet kaynağıdır.


Yönetim erkini elinde bulundurmanın ikinci ayağı da BİR – leşmeyen her kesi ve her kesimi ötekileştirmek, ayrıştırmak ve düşman ilan etmek. Biz BİRİZ, diğerleri öteki anlayışı! Ötekileştirme, “BİZ” olgusunun  içindeki mücadele ve savaşma arzusunu devamlı ayakta tutan aktif bir dinamik. Ötekilerle savaşma dinamiği, BİR-LEŞEN bütünleşen yapıyı, zinde tutan ve mevcut yöneticilerine kayıtsız şartsız bağlılığı ve itaati zorunlu gönüllü kılan bir araç. Bizi oluşturan bireylerin, ötekilerle savaşma arzusu ve ötekileri doğru yola getirme aşkı kendilerini egemenlerin elinde edilgen bir nesne haline getiriyor. Ötekilerle savaşanların lideri kahraman kullandığı güç meşru, kazanımları da helal oluyor.


Diğer bir unsur ise şu: Gücü elinde tutanlar, hiyerarşik bir düzen içerisinde siyasal, ekonomik ve kültürel olan çıkarları dağıtır. Egemenler görece ve kısmî olarak bu çıkarları paylaştığı an, tavandan tabana hakimiyetlerini sağlamlaştırıp, iktidarlarını uzun soluklu hale getirirler. Daha önemlisi farklılıklar, renklilikler iktidar paylaşımı ile tekleştirilip yok edilir. Bireylerin kısmi iktidar paylaşımı BİR-leşme hedefinde önemli bir engelin kalkmasıdır. Nihayetinde, “BİR ve BÜTÜN olma” politikası, elitlerin iktidarlarını meşrulaştıran ve ayakta tutan bir realitedir.

Halbuki BİR-leşmeden, BİRLİKTE yaşanabileceğinin, birlikte hareket edilebileceğinin, birlikte mutlu olunabileceğinin en büyük göstergesi tarihimizdir. Tarih boyu farklı dinler, farklı mezhepler, farklı milletler, farklı anlayışlar, zengin - fakir hep BİRLİKTE yaşadık. Ama illa ki BİR olmaya zorlanmadan. Toplumsal doğal bir sözleşme vardı aramızda. Çok hukuklu, çok kültürlü bir yapımız vardı. Bu birlikte olan yapılar farklılıklarını ötekileştirmeden yaşadılar. Birbirinin hak ve hukukunu gözeterek, ötekisini düşman ilan etmeden. Tek bir ulus mantığına zorlamadan kültürel, sosyal ve ekonomik mozağinin bir parçası oldular.


Modern dünyanın bir-leştirici, farklılıkları yok edici, çatışmacı, yıkıcı özelliklerini ancak çoklu kültür yapımızı kabullenerek , BİRLİKTE yaşama anlayışını hakim kılarak aşabiliriz. Farklılıkları ötekileştirmeden hayat hakkı vererek, hak ve hukuku gözeterek, siyasal ve ekonomik paylaşımı adalet ölçüsünde yaparak, bireyleri nesneleştirmeyen yönetim politikaları geliştirerek, bireyi ve farklı grupları özne olarak toplumsal hayatımıza entegre edebiliriz.


Tarihte bunu başarmış bir coğrafyada yaşıyoruz. Tarih bizim ruhumuzdur, tarih varlığımızın garantisidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum