içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İnsan Ve Çelik’in Büyük Benzerlik Serüveni

İnsan ve çelik... Geçirdikleri safhalara bakıldığında benzer değişmelere uğrayan iki cevher... Ulaşacağı makamlar itibariyle bilinmeyen yanları bilinenden daha fazla olan insanla, her yıl yüzlerce türü piyasaya sürülen çelik. Daha doğrusu, gelişme ufkunda kâinata hükmeden insanla teknolojinin belkemiği çelik.


ATEŞTE TEKÂMÜL

Biri toz toprak içinde bir maden, maden içinde bir cevher. Diğeri bin bir dağdağa içinde bir yolcu, yolcular içinde bir insan, insanlar içinde bir hizmetkâr. Toz toprak içindekine çelik denilebilir mi? Çelik olabilmesi için önce tozundan-toprağından sıyrılması, sonra gereği ile birlikte 1700- 1800 °C sıcaklıktaki “Yüksek fırınlara” girip kolay vazgeçemediklerinden kurtulması, sonra da mağma gibi “Konverter” ortamında alt-üst olarak son kalıntılarından temizlenmesi gerek. Bu halden hale geçiş sonunda artık kendisine “çelik” denilebilir; diğer adıyla “vasıfsız çelik.” Bu haliyle ancak inşaat sanayii gibi basit yerlerde kullanılabilir. Bunun üstün kaliteli çelik olabilmesi için özel ilavelere ve içyapısında önemli değişiklikleri meydana getirecek ilave fırın işlemlerine ihtiyaç vardır; ancak bundan sonra dişli olur, motor olur, aks olur, bilye olur, yay olur; yüz binler çeşit alet ve makine olur. Ömrünü kaybettiğinde yok olmaz; tekrar ateş ortamına girerek yeniden hayat bulur... Çeliğe dönüştüğü andan itibaren sanki ölümsüzlük sırrına o da kavuşmuştur. İnsan gibi.

Topraktan yüzlerce ton ağırlığı, gerilimi ve sert darbeleri karşılayan çeliğe geçişin şaşırtıcı serüveni... İnsan öyle değil mi? Topraktan yaratılan insan... “Hamdım, piştim, yandım” diyen insan... Dünyanın bunca aldatıcı güzellikleri, şeytanın bin bir aldatması ve nefsin bitmez tükenmez arzuları karşısındaki insan... Adeta çeliğin başta toz-toprak içindeki hali... Kendisini kamil insana dönüştürecek bir himmet eli yetişmezse bu hali içinde kaybolan insan… ham insan. Ham insan da kolayından abd ve âbid olmadı, olamazdı da. Ateşten gömleğin herkesi sarıp kuşattığı bu devirde önce şeytanın rehberliğine ve hayatın bin bir dağdağasına restini çekti; adeta pişti. Sonra, “büyük cihad”la tanıştı, nefsine karşı bayrak açtı, onunla yaka-paça oldu, adeta çelik gibi ateşten ateşe girerek nefsanî haletlerinden kurtulabildi. Ve sonra özel donatılan ve varlığının özüne eren bu insan, bir zamanlar çeliğin teknolojinin hizmetine girdiği gibi, bütün varlığı kucakladı.

DAVRANIŞTA BENZERLİK

İnsan vardır yumuşak huylu, uysal ve uyumlu; insan vardır aksi, sert ve uyumsuz. Yumuşak bir insanla kolayca anlaşabilir, hatta insanlık adına onu hizmete sokabilirsiniz. Aksi, sert, inat ve kanaatsiz bir insana ise değil iş yaptırmak, bazen görüşmek dahi özel bir ön hazırlığı ve tedbiri gerektirir. Çeliklerin de sert ve yumuşak olanları vardır. Yumuşak çeliği rahatlıkla işleyebilir, kaynak yapabilirsiniz: sert çelikleri ise özel tedbirler almadan ve bir ön hazırlamaya tabi tutmadan hizmete sokamazsınız. Bu tür bir çeliği bir defa da uygun forma getirdiniz mi, artık yumuşak çeliklerin dayanamayacağı ortamlarda dahi uzun bir ömürle kullanmanız mümkündür.

ÇELİKLER DE YORULUR

Hayatın bin bir derdi içinde, oradan oraya koşan insan hem fizikî hem de zihni olarak yorulur. Çalıştığı ortama uygun bir bünyeye ve zihni yapıya sahip değilse veya buna uygun bir eğitimden geçmemişse, bu yorgunluk ve takatten düşme çok hızlı ve erken yaşlarda meydana gelir. Bu hale gelen insanın ise artık işine karşı direnci, elastikiyeti, hafta toleransı kalmamıştır. Çelik de öyle... Özellikle değişken bir yüklemeye maruz kalan çeliklerin buna benzer bir yorulmaya uğraması kaçınılmazdır. Bunun önüne geçmek için ortama ait özelliklerin veya çeliğin özel hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Mesela, önceleri krank milleri ve aktarma organları yorulma problemi ile karşı karşıya idi. Bu yerlerde kullanılacak çelikler menevişlenir, indüksiyonla sertleştirilir veya dış yüzeyleri nitrürasyona tabi tutulurdu. Daha sonra ise, özellikle eksantrik millerinde yorulma problemi özel malzeme kullanılarak hafifletildi.

YAŞLANMA DA SÖZ KONUSU MU? 
Yaşlanma olayına çeliklerde de rastlanır. Bilindiği üzere, yaşlanan insanın kemikleri artık elâstikiyetini kaybetmiş, adeta sertleşmiş, gevrekleşmiş ve kolay kırılır hale gelmiştir. Ruhen de toleransından fazla bir şey kalmamıştır. En ufak bir sözü veya bir fiili kaldıramaz, karşılayamaz hale gelmiştir. Hatta fiziki ve ruhi manada bir nevi sertlik hali ortaya çıkmıştır da denebilir. Aynı yaşta olmalarına rağmen, ömrünü İlahî ölçüler ve kurallar inde geçiren bir insana nazaran sefahat hayatı geçirmiş olanı bu manada daha yaşlı görünür. Birincisi tabii yaşlanmaya, ikincisi suni yaşlanmaya uğramıştır. Çeliklerde de buna çok benzeyen yaşlanma olaylarına rastlanmaktadır. Bu benzerlik, tabi? ve suni yaşlanma hadisesinde de aynıdır. Yani çelik de cinsine ve çalıştığı ortamın şartlarına göre yaşlanır, yaşlandıkça sertleşir, gevrekleşir, hatta kırılır.

SÜRÜNDÜRMESİN
Sürünmek hep menfî mana da kullanılagelen ve temenni edilmeyen bir haldir. Sürünen insan çoğu zaman artık kendine gelemez, normal hayatını ve vazifelerini sürdüremez. Bu sebeple “Allah süründürmesin” deyimi samimi dualarımızdan birisidir. Yaşlanma o!ayında olduğu gibi, “sürünme” tabiri çeliklerde de benzer bir hal için kullanılmaktadır. Elastiki sınırın üzerinde yapılan bir yüklemeye dayanamayan çelik sürünmeye başlar; sürüne sürüne en sonunda kopar ve kırılır. İki sürünme arasında belki de en önemli benzerlik, insan ve çeliğin her ikisinde de sürünmenin, şartların artık direnç gösterilemeyecek bir seviyeye gelmesiyle başlaması ve sonunda her ikisinin de hayati fonksiyonlarını kaybedecek bir boyuta uğramasıdır.

BU ÇELİK TOK MU? 
Bugün artık üstün kaliteli çeliklerden söz açıldığında çekme mukavemeti, işlenebilirliği, sertliği ve aşınmaya dayanıklılığı ile birlikte tokluğu da sorulmaktadır. Dışı sert iç kısmı yumuşak olan tok çeliğin darbeli, sarsıntılı ve titreşimli çalışma ortamlarına karşı daha dayanıklı olduğu ve bu gibi yerlerde kullanılacak çelik malzemenin tok olması gerektiği bilinen bir husustur. İnsanlar için de öyle değil mi? ‘Gözü tok, insanların elindekine yetinen ve dış, yani fiziki yapılarıyla sert sağlam, ruhen, psikolojik olarak yumuşak ve halim insanlar, her zaman daha dayanıklıdır.

İÇ GERİLİME ÇARE 
Normal düzeni bozan hatta bazen alt-üst eden gerilimlerin insan hayatı üzerindeki tesirleri gün geçtikçe artmaktadır. Genelde “stres” adı verilen bu tabir ve bu özelliğin belli bir sınırı aşması ile kişide gastrit, mide ülseri, felç, beyin kanaması hatta enfarktüs kaçınılmaz olur.

Spor ve yoga gibi fiziki ve ruhi faaliyetler bu konuda bir rahatlama veriyorsa da insanlık adına hizmete gönül vermenin veya bu yolda koşanlarla birlikte olmanın ve kanaati meslek edinmenin en tesirli reçete olduğu söylenebilir. Bu tür gerilimleri sıkça yaşayan iş adamlarının büyük kısmı ise, ibadetin bu konuda çok tesirli olduğunu ifade etmektedirler.

Çelik malzemelerde de döküm ve kaynak gibi ani sıcaklık değişmelerinden ileri gelen bir sebeple veya çeşitli metotlarla şekillendirilmeleri esnasında değişik şiddette iç gelişmeler meydana gelmektedir. Bu gerilimler giderilmediği veya belirli sınırların altına indirilmediği takdirde çelik malzeme normal ömrünü tamamlayamamakta veya kendisinden beklenen verimle çalıştırılamamaktadır. Görülüyor ki, insana da çeliğe de hayatî derecede tesir eden önemli faktörlerden birisi de iç gerilmelerdir. Bu gerilmelerin giderilmesinde de ilgi çekici bir benzerlik söz konusudur. Yukarıda insanlar için özetlendiği gibi, çelik malzemedeki iç gerilmeleri gidermede de yegâne yol, onun bir süre sıcak bir ortamda tutulmasıdır; yani çelik malzemeye gerilim giderme taylaması uygulanmaktadır. Bazen de, insanlarda bazı bölgeler için uygulanan akupunktur misali, çelik malzemede kaynak işlemini takiben yapılan alevle düzeltmeden sonra, gerilimin maksimum olduğu yerlere nokta, çizgi veya üçgen tarzda tavlama uygulanarak bu kısımlardaki gerilmeler giderilip parça düz hale getirilmektedir.

Netice olarak, denilebilir ki, insan ve çelik menşei itibariyle topraktır ve topraktan itibaren tekâmül basamaklarında hızla ilerlemiştir. Ancak, insan ve çeliğin benzer özelliklerinden en şaşırtıcı olanı şu olsa gerektir: Biri Hakk ve hakikat yolunda, ilim ve irfan basamaklarıyla gerçek insanlık ufkuna yükselmiş, diğeri ise, tarihin her devrinde ancak onun eliyle teknoloji sahnesinde başrol oynamıştır. İkisi arasında kurulabilecek belki de en yakın benzerlik, Allah (cc) tarafından tekâmül basamaklarının her ikisi için de daima açık tutulduğudur. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum