içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ayasofya-i Kebir

Üst (Ön) beyin bizi insan yapan bölüm ve bu bölüm beynin % 40’ıdır. Artı bilinçli ve farkında olarak çalışan en geniş versiyona sahip bölümüdür. Alt beynimiz ise çok hızlı çalışır, bilinç dışı hareket eder.

Üst beynimiz ne kadar gelişmiş bir yazılım ile yüklü ise biz o kadar insan oluruz. Bu bölgeyi geliştiren şey ne dersiniz; buraya hasar verdiğiniz vakit dürtülerinizi kontrol eden ahlâk kurallarını takip etmenizi ve topluma uyum sağlamanızı, yarın ki bir ödül için şu andaki hazzı ertelemenizi sağlayan devrelerde hasar görür. Şöyle, maymuna bir muz verip sonra ye diyemezsiniz. Çünkü hayvan ilerideki bir meseleyi algılayıpta şu anki bir hazzı erteleyebilme kapasitesine sahip değildir. Çocukken burası iyi gelişmediği için hemen hazır lezzet istiyoruz. Ama büyüdükçe diploma için şu zamana kadar şu okula katlanayım diyoruz. Burası çocukluktan itibaren büyüdükçe "irade terbiyesi" ile gelişeceğinden ailelerin çocuklarının her istediğini yapmaları / doğru zamanda doğru kitapların okunmaması tehlike ve boşluk oluşturur (prof Sinan Canan).

Bu yaşa kadar tek bildiğim, üst beyni gelişmeyen bir insan sosyal ilişkilerini bilgisizce her konuda her şeyi biliyormuş gibi kurnazlıkla alt beyniyle şuursuzca yürütmeye çalışmasıdır. Başka çaresi yoktur, beyin yazılımının büyük bir kısmı boş olduğundan büyümemiş bir çocuk görünümünde hayat sürer. Kurnaz beyin ilkel bir beyindir, tehlikelidir. İlkel beyinle tartışılmaz. "Zekâ kullandıkça gelişebildiğinden" bunun zekâ ile de ilgisi yoktur. Kimse dört dörtlük olamaz, ama insan olur.

İnsan toplumsal bir varlıktır, yaratılışının içinde en önemli özelliklerinden birisi de sosyal ilişkileridir. Burada en önemli gerçek, olayların içindeki hakikatlerin görülmesidir. Hakikati görebilmek; şuurlu bir insan, yani  ‘içindeki ben’i anlayabilmektir. Bu felsefede ayna, tasavvufta iç derinliği, nörobilimde üst beyne  küçük yaşlardan itibaren "irade" olgusunu ne kadar yerleştirilebilmiş olduğu ile ilintilidir. İletişimin çok boyutlu olabilmesi için primitif/ilkel (yanlışta sabit fikirlilik) kalıplardan çıkmamız gerekir ve karşınızdakini anlamanız sizin  "bilinç düzeyiniz" ile doğru orantılıdır.

Günlük rutin hareketlerimiz alt beynimizledir. İdeolojik düşünce denilen saçmalıkta da  bu böyledir. Yazılım güncellenmemişse,  alt beyinde kalır, otomatik pilota bağlanır. Saplantı ya da afyon gibi alışkanlık haline gelir. Çok yönlü düşünemez(At gözlüğü tabiri) İradesizce bilinç dışı davranış çıkar ortaya.

Buradan anlamsız Ayasofya tartışmalarına gelirsek, ilk senelerde adı Ayasofya olmayan, tahtadan yapılı katedral,  Bizans'ın hristiyanlığa geçişi ile sonradan kiliseye çevrilerek Ayasofya ismini almıştır.Tarih içerisinde defalarca yıkılacak hale gelen Ayasofya, Roma döneminde bugünkü ihtişamına kavuşmuş, fakat 12 Nisan 1204 yılında Haçlı ordusu İstanbul’u işgal ettiğinde yağmalanarak içindeki önemli birçok eser Avrupa'ya kaçırılmıştır. 24 Temmuz 1453' te on binlerce şehit vererek tarihimizin en büyük fethini gerçekleştiren Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet ve Mimar Sinan yıkık dökük ve harabe halindeki Ayasofya'yı onarmış, eklenen minarelerle dayanak yapılarak yıkılmaktan kurtarmış, fetihten sonra Peygambere olan düşkünlüğü ile bilinen Fatih Sultan Mehmet (hz Muhammed’e sav şiirler yazmıştır) ilk cuma namazını adına "Ayasofya-i Kebir" dediği bu camide kılmıştır.

1934 yılına kadar cami olarak hizmete açık olan Ayasofya; Osmanlı' nın zayıf düştüğü ve emperyalistlerin işgali altında olduğu zamanlarda topraklarımız, Fatih Sultan Mehmet' ten sonra 2.kez, ömrü neredeyse asker olarak cephelerde geçen Mustafa Kemal Atatürk ve ona inanan cesur halkımız tarafından yine binlerce şehit verilerek kazanıldığı Türkiye Cumhuriyeti ile tekrar ülkenin ve bu toprakların bir parçası olmuştur. Atatürk' ün son yıllarını hasta olarak geçirdiği son zamanlarında, bir kısmı zaten  cami olarak kullanılan Ayasofya müze haline getirilmiştir.

Ülkede 9 tane Ayasofya vardır, hepsi de şu anda camidir. Ayasofya topraklarımızdaki bugünkü halini İstanbul'u iki kez kurtaran tarihi iki dehâ Fatih Sultan Mehmet ve Mustafa Kemal Atatürk’e borçludur.

Dünyanın bu kadar karışık ve çok tehlikeli olmaya başladığı bu zamanlarda Ayasofya'nıñ cami olmasının geldiğimiz an itibariyle "İslâm Ülke'' lerinde ve ''Türk Dünya'' sında büyük bir sevinç yarattığı da hiç göz ardı edilmemelidir. Saygılarımla..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum