içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Öğretmenler Gününde Biz Öğretmenler

Türkiye'deki eğitim ve öğretimin 3 temel sorunu var. Bu 3 ayaklı bir masa. Veli -öğretmen-öğrenci.. Bu sorunların çok azı biz öğretmenlere ait, çoğu velilerimizden ve öğrencilerimizden kaynaklanmaktadır.

 

Velilerimizin ve öğrencilerimizin sıkıntılarının tamamen sistemden kaynaklı olduğunu söyledikleri bilinen bir gerçek. Şöyle, hem haklılar hem haksızlar. Çocuklarını yönlendirme konusunda haksızlar. Ülkemiz birkaç yıl öncesine kadar eğitimde de çok büyük kumpaslardan geçti. Bunu bilmeyen yok. Ve bu durum maalesef ülkemize çok şeylere mal oldu. Ülke eğitimi çok büyük bir yara aldı. Bu yara ülkemiz insanının sağduyusu ve çok sabırlı olmasıyla kısa sürede atlatılmaya çalışıldı. Ama faturası çok ağır oldu.

 

En büyük zararı ilköğretimler aldı. O yıllarda İlköğretim ve liselerde Türkçe, matematik kitapları yeniden düzenlenirken; matematik kitaplarındaki konu sıralamalarının bozulması, etkinlik adı altında konulan örnekler ve matematiği öğrenciye anlattırarak değerlendirme projesi, matematiği çok büyuk ölçüde sekteye uğrattı. Matematik kurallarını öğrenci bilmeden nasıl anlatılabilirdi? 
 
Ben henüz emekli olmamıştım, Anadolu Lisesi öğretmeniydim. Bu okullarda çok ağır olan matematiği öğrenci nasıl anlatabilir? dediğimde bu proje sahiplerinden birinden tepki almıştım..O yıllarda Okul Müdürleri bu Anadolu liselerine yüksek puanlarla alınan öğrencilerin matematik eğitimine çok önem veriyorlardı. Bu okullara çok az sayıda görevlendirilen biz matematikçiler üst üste her yıl derslere tek öğretmen şeklinde girdiğimizden neredeyse tam ve inanılmaz başarılara sahip oluyorduk.

 

Bedava dağıtılan matematik kitapları çok basite indirgenerek hazırlanmıştı. Diğer taraftan hızla  inanılmaz kalitede matematik kitapları piyasaya sürülüyordu. Bu ayrımcılığın nedeninin ne olduğunu o zamanlarda anlayamamıştım. Üstelik bu kaliteli matematik kitaplarına, ikisinden biri geometri olmak üzere hayrandım.

6, 7 ve 8. sınıflarda sınıfta kalmanın kaldırılması tuzu biberi olmuştu. Bu bir yandan öğrencilerin işine gelmiyor da değildi. Sınıfta kalmamak güzeldi, evet. Ama önce aileler -anne babalar- eğitim seminerlerinden geçirilmeleri gerekir miydi bilmiyorum. Sınıfta kalmama bizim toplumumuzda yanlış anlaşıldı.TV başından hiç kalkmayan, internete gereğinden fazla düşkün, kitap okuma alışkanlığı olmayan bir toplum olarak bu bize bir gömlek fazla geldi.  

Dar gelirli ailelerin çocukları, ilköğretimde temelde hiç işlem becerilerine sahip olmadıkları gibi yüksek notlarla mezun oluyor, liseye geldiklerinde daha birinci sınıfta gerçek matematikle karşılaşıyor, çoğu başarısız oluyordu. Nedeni lisede anlatılan konuların ilk yarılarının ilköğretimde öğretildiği, İkinci yarılarının ise lisede tamamlanıyor olmasıydı. Lise matematiğinin temeli İlköğretimdir. Lise matematik öğretmenlerinin geriye dönük konu anlatmaları, lise matematiği konularını işleme sürelerine göre imkansızdır.  
 

Bu durumda hep lise 1. sınıf matematik öğretmenleri inanılmaz derecede zorluklar içinde bırakıldıkları gibi veliler sürekli çocuğunun İlköğretimde yüksek puanlarla mezun olduğunu, bu başarısızlığın sebebinin ise hep lise birinci sınıf matematik öğretmenlerinden kaynaklandığını öne sürdüler. Çünkü kendi ilgisizliklerine, veremedikleri sorumluluk ve eğitim bilincine bir kulp takmalıydılar. Lise 1. sınıf  olmayınca üst sınıflar da olmadı.Ve ne yazık ki suçlu hep lise matematik öğretmenleri oldu..Yalnızca az sayıda eğitim bilincine sahip ailelerin çocukları başarılı olabildi. En vahimi de, ailelerin bu kadar başarısızlığı kendi içlerinde sorgulamamalarıydı. Ülkenin bu kadar matematik öğretmeni, bu kadar okulu, etüd merkezleri varken dünyada 52. sırada olmasıda saka gibiydi..

Şimdiki sistemde de yeni nesil matematik soruları ile karşı karşıyayız. 2000 yılından itibaren 3 yılda bir yapılan PISA araştırması; OECD üyesi ülkeler ve diğer katılımcı ülkelerdeki (dünya ekonomisinin yaklaşık olarak yüzde doksanı) zorunlu eğitimi bitiren öğrencilerin modern toplumda yerlerini alabilmeleri için gereken temel bilgi ve becerilere ne ölçüde sahip olduklarını ölçmeyi hedeflemektedir. 

PISA  araştırmasının  hedef kitlesi 7.sınıf ve üzeri sınıf düzeylerinde örgün eğitime kayıtlı olan 15 yaş grubu öğrencilerdir. Temel alanlar: okuma becerileri, matematik ve fen okuryazarlığıdır. Açık uçlu sorular baz alınmıştır. Türkiye’deki öğrencilerin PISA 2015 (matematik okuryazarlığı alanının ağırlıklı alan olduğu) performansının, PISA 2009 ve  PISA 2012' ye göre daha düşük olduğu görülmektedir.

Sürekli suçlu bulunan sisteme gelince bu durumdan önce bu sistemde binlerce başarılı öğrenci yetişmiştir..Son yıllarda eğitim yeniden düzelmeye başladı. Okullar artık daha iyi. Liselere atanan müdürler umut verici.                                              

Günümüzde ise öğrenci başarısızlığının faturalarının hâlâ ağırlıklı olarak matematik öğretmenlerine kesilmesi ise çok düşündürücü bir soru işareti. Matematik öğretmenleri de bunu dikkate almaları çözüm arayışına girmeleri gerekir..Aksi halde alan memnun satan memnun hesapları, bu ülkeyi bu durumdanda kötüye götürür..Bunca insan bu ülkenin çocukları için şehit oldu, hâlâ olmakta. Kimse bu ülkede rahatça yaşayıp, bu kadar vurdum duymaz olmamalı, olmaya hiç hakkı yok..Olan çocuklarımıza gençlerimize olur, ileride bundan daha da mutsuz başarısız bir toplum meydana gelir..

Başta matematik öğretmenlerimiz olmak üzere, tüm meslektaşlarıma başarılar diiyorum..Ögretmenler günümüz kutlu olsun. Sağlıkla nice yıllar dileğıyle..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum