içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Marketler fırsatçı mı? Günah keçisi mi?

Ülke gündemi ne diye sorarsanız; “Hayat pahalılığı, ürünlere, hizmetlere gelen zamlar” deriz hepimiz. İki kişi bir araya gelse, ikinci dakikadan itibaren sohbetin konusu fiyat artışları, zamlar oluyor.

Peki bu zamların sorumlusu kim?

Ekonomi yönetimine sorarsanız, karlılığını fahiş zamlarla yükseltmeye çalışan zincir marketler.

Marketlere sorarsanız, girdilere gelen zamlar. İki tarafı da inceleyelim;

Zincir marketlere bir göz atalım;

A101: 12.141

BİM:  10.316

ŞOK: 10.103

Tarım Kredi: 1.900

Migros: 2.646

Carrefour: 850

Türkiye genelinde en yaygın şubesi olan marketlerin, şube sayıları böyle. Bunların ilk üçü, “ucuzluk” sloganıyla ortaya çıktı ve hala bu sloganla müşteri çekmeye çalışıyor. Gerçekten de bundan birkaç yıl öncesine kadar bu slogana sadık bir satış politikası yürütüyorlardı. Bu politikayı yürütebilmek için de kendi fason üretimleriyle, sektöründe çok adı duyulmamış, küçük üreticilerin ürünlerini, uygun fiyatlara satarak bu politikaya uygun hareket ediyorlardı. Ürün kalitesinde zaman zaman sıkıntı olsa da varlık nedenlerini koruyorlardı.

Tarım Kredi marketleri ise zaten Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri’nin markası olduğu için faaliyet politikası ucuzluk üzerine kuruluydu.

Migros ve Carrefour, yabancı marka olarak daha bilindik ürünleri satarak, ilk üçten daha yüksek fiyat politikalarına sahipti.

Yeni üretime başlayan bazı sanayi tesisleri, yeni ürününü, yeni markasını piyasaya tanıtmak, alıcı kitlesi yaratmak için önce ucuz fiyat politikası uygulamayı bir tür marketing taktiği olarak kullanıyordu. Bunun için de ucuz ürününü, ucuzluk politikası izleyen zincir marketlerle piyasaya sunuyordu.

Ülkede neredeyse aynı ay içinde elektrik, doğalgaz, akaryakıt birkaç kez zam gördü, görmeye devam ediyor. Üretimde kullanılan pek çok hammadde, girdi, makine, vs ithal olduğu için döviz kurlarındaki artış doğrudan yansıyor. Bu tarımsal üretimde de sanayi üretiminde de aynı noktada neredeyse. Özellikle tarımsal ürünlerde ithal etmek daha cazip hale getirildiği için mukayese etmek çok daha kolay. Dünyanın her yerinden; komşu ülkelerden, uzak kıtalara kadar her yerden bakliyattan, meyve sebzeye kadar ithalat var. Bir yandan girdi maliyetleri bir yandan ithalat teşvikleri karşısında ezilen çiftçi tarladan ucuz ürün çıkaramıyor.

İşlenmiş ürünlerde, sanayi üretiminde de durum benzer. Ev bütçenizi düşünün; geçen ay gelen elektrik ya da doğalgaz faturanızla bu ayki birbirini tutuyor mu? Tutmuyor. Sanayici de artan maliyetler nedeniyle ürününün satış fiyatını yükseltmek zorunda kalıyor.

Bugün ise “yok birbirlerinden farkları” noktasındayız. Ucuzluk ise sattıkları ürünün markasına göre aşağı yukarı aynı. Zincir olmaları, yüklü miktarlarda ürün stoklamaları, üreticiden ürünü alırken pazarlık gücüne sahip olmaları gibi etkenler, artık müşterileri için avantaj olmaktan çoktan çıktı. Zincir marketlerde satılan ürün, küçük mahalle marketlerinde de aynı fiyatla satılıyor.

Girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle üreticilerin de marketlerin de fiyat artışı yapmasını bir yere kadar mazur görebiliriz. Ancak, haftalık, hatta aynı hafta içinde birkaç kez etiketlerin değişiyor olması, özellikle bazı ürünlerde insan mantığını aşan noktalara ulaştı.

Herkes kendini korumaya çalışıyor olabilir. Ancak, tüm iyi niyetimize rağmen, fahiş kar peşinde koşan bir grubun var olduğunu da düşünmeden edemiyor insan. Bunun için onların vicdanlarına sığınmak dışında bir çaremiz yok. Çünkü ekonomiyi, ticareti, maliyeyi yönetenler, göstermelik denetimlerle, sadece toplumun gazını alıyorlar. Sonra mı? Herkes bildiğini okuyor. Çünkü ekonomi yönetiminde kalıcı politikalar planlamak, önlem almak, yerli üreticiyi desteklemek gibi tedbirler almak konusunda hiçbir hareket yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum