içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Fatih Sultan Mehmed (II)

(30.03.1432 / 03.05.1481)

‘‘Zamanımda Akşemseddin gibi bir alimin bulunmasından duyduğum mutluluk, İstanbul’un fethinden duyduğum mutluluktan az değildir’’.

II.Mehmed Manisa’da şehzade iken, İstanbul’u fethetmeyi kafasında tasarlıyordu. Tahta çıkar çıkmaz tasavvurunu belli etmeyerek denizde ve karada bütün devletlerle anlaşmalar yapmıştı. Bizans’ı da rahat bırakmıştı. Karamanoğlu ibrahim Bey ile anlaşma yapılarak arkasından Rumeli Hisar’ını yaptırdıktan sonra Edirne’ye dönerek hazırlıklara başlamıştı. Burda Yanlış bilinen bir konuya değineceğim deniliyor ki, Macar Urban Şahi toplarını döktü. Gerçek şudur ki, Şahi toplardan biri Urban’ın diğerleri Mimar Muslihiddin ile Saruca Sekban’ın eseriydi. Ayrıca Osmanlı 1389 yılında I.Kosova savaşından itibaren top kullanıyordu. Topçulukta aşama kaydetmişti. Çok övünülen Urban’ın topu kuşatma esnasından fazla ısınmadan dolayı patlayacaktı. Ayrıca II.Mehmed iyi bir Mareşal olduğu kadar aynı zamanda iyi bir Mühendis ve topçulukta uzmandı. Topların balistik hesaplarını bizzat kendisi yapmakta ve İstanbul kuşatmasında aşırtma atışı yapan topları kendisi icad ederek ilk havan topununda mucididir. Her şeyi bir kenara bırakırsak Peygamber efendimiz (A.S.) ‘’İlim Çin’de de olsa alınız’’ buyurmuşlardır. Osmanlı efendimizin bu sözünden hareketle dini ve milliyeti ne olursa olsun ilim ve fen adamlarından devletin sonuna kadar istifade etmiştir. Bizans İmparatoru Fatih’in verdiğinin ¼’ünü Urban’a verseydi. Urban Bizans’ın hizmetine girecekti.

II.Mehmed Edirne’de bütün hücreleriyle tek bir hedefe yönelmişti. İster gece ister gündüz, isterse sarayında bulunsun veya  bulunmasın zihni hep İstanbul’un fethi ile meşguldü. Odasında İstanbul şehrinin ve surlarının durumunu gösteren haritalar ile kuşatma plan ve projeleri duruyordu. Gözlerine uyku girmiyordu. Bunun yanında zihnini yoran diğer bir konu daha vardı. Şahinler ve Güvercinler partisi adı altında iki farklı grubun arasında tahta oturmuştu. Şahinler partisi, Zağanos paşa’nın başını çektiği Rumeli grubunun akıncı beylerinin bulunduğu gruptu. Edirne’yi merkez edinen Şahinler partisi daha ziyade akın, toprak ve gaza peşindedir. Güvercinler partisi, ise Çandarlı Halil paşa’nın başını çektiği Anadolu grubunun akıncı beylerinin bulunduğu gruptu. Bursa’yı merkez edinen Güvercinler partisi ayağını sakınarak yürüyüyen, daha ihtiyatkar, daha kontrollü ve daha muhafazakar bir siyaset gütmekte ilerideki büyük hedefe acele etmeden garantili adımlarla ulaşmak isteyen bir gruptu. II.Mehmed, Çandarlı Halil Paşa’dan şimdilik vazgeçemezdi. Lakin Halil paşa’nın askerin üzerinde ağırlığı vardı. II.Mehmed bu iki farklı grubu tek bir hedefe yönelterek İstanbul’u fethetmek  zorundaydı. Genç Padişah Mecliste hitap ederek:

‘‘Uzun bir süredir hatırımda bir düşünce vardır, onu sizinle müşavere etmek isterim. Zira insanlar fikir anlayış ve zeka bakımından ne derecede ileri olurlarsa olsunlar bu meziyetler, kendilerini başkalarıyla müşavere etmekten geri bırakmamalıdır. Hz. Peygamber Efendimiz(A.s.) dahi bundan müstağni kalmamış ve böyle yapılmasını emir buyurmuşlardır. Bu itibarla ortaya atacağım mesele hakkında herkes fikirlerini açıkça ifade etmelidir.’’

Meclistekiler padişahın düşüncesi yanında kendilerinin düşüncesinin birşey ifade etmeyeceğini ama padişahın buyruklarını yerine getirmiş olabilmek için fikirlerini sunacaklarını söyleyince padişah söze girer ve:

‘‘Dünya devleti müebbet olmaz ve fani dünyada kimse devamlı kalmaz. Kişinin yaratılmasındaki amaç, bir olan Allah’ı tanımak ve yaşandığı müddetçe O’nun dergahına yaklaşmaya çalışmaktır. En faziletli insan küfür ve dalalet içinde bulunanlara karşı savaşandır. Bakınız Kostantiniyye beldesi ki bağ-ı irem ondan bir köşedir. İsmi ve resmi ile illerde meşhur ve dillerde mezkurdur. Onun gibi bir menzil-i şerif ve makam-ı latif benim salatanat-ı zamanımda eyyam-ı devletimde küfür ocağı ve bağiler yatağı ve dağiler durağı olsun layık mıdır? Niyetim ve himmetim onun üzerine çevrilmiştir’’ dedi.

Devlet erkanının bir kısmı padişahın fikrine sıcak bakarken, bir kısmıda muhalif kaldılar. Onlara göre İstanbul alınması güç şehirdi. Şehir uzun süre kuşatılıp alınamazsa devlet prestij kaybedebilirdi. Muhalefetin başı Çandarlı Halil paşa idi. Ve canı sıkılan padişah:

‘‘Ol kalenin benim elimde feth olunması mukadder olmuşsa burc-u baruları taştan değil saf dermirden dahi olmuş olsa, kahr-u gadap ateşimle eritip mum gibi eylerim’’ diyerek düşüncesinde ısrar etti. Bundan sonradır ki, mecliste karar Bizans’ın fethine karar verildi.

Fatih Edirne’de hazırlıklarını sürdürürken, Bizans İmparatoru ‘da Roma’ya elçiler göndererek kiliselerin birleştirilmesini teklif etti. Bunun üzerine papanın elçisi İstanbul’a geldi. Fakat halk kiliselerin birleşmesine karşıydı. Lucas Notaras ‘’İstanbul’da kardinal külahı görmek yerine Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim’’ diyerek halkın duygularına tercüman oluyordu.

Bizans İmparatoru’da bütün kış bazı surları tamir ettirdi ve Şehri çevreleyen hendekleri temizletti ve Haliç’in ağzına zincir çekti. Zincirin arkasına gemiler koydurttu. İstanbul’ a altı ay yetecek kadar erzak depolattı. Giovanni Giustiniani iki kadırga 700 muharip ile İstanbul’a geldi.

Bu hazırlıklar sürerken İstanbul’dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Türkiye’de ve Yurtdışında bazı şehirleri gördüm. Lakin İstanbul gibisi yok. Bir Fransız  alimi der ki; "İnsanların yarattığı en güzel şehir Paris; Tanrının yarattığı en güzel şehir İstanbul’dur’’. Buna ek olarak Venedik elçisi İstanbul için der ki  ‘‘Roma dünyanın hülasasıdır, İstanbul ise dünyanın kendisidir.’’ İspanya’da bir Avm’ yi gezerken kitap reyonunda bir kitap çarptı gözüme. Başlığında ‘‘La ciudad de tres nombres Estambul’’ (üç isimli şehir İstanbul) yazıyordu. Konu ülkemin şehri İstanbul olunca hemen satın aldım. Sonuçta İstanbul bu kadar güzel olmasa neden defalarca kuşatılsın ki, kanımca Allah’ın yeryüzünde yarattığı en güzel şehirdir İstanbul. demeden geçemeyeceğim.

Sultan II.Mehmed 1 Şubat 1453 günü topları İstanbul’a doğru yola çıkarttı. Kendisi 23 Mart 1453 günü Edirne’den yola çıktı. Sultan Mehmed Vezir Mahmud paşa’yı kan dökülmemesi için elçi olarak İmparatora gönderdi. İmparator şehri teslim etmeyi reddetti. Bunun üzerine 6 Nisan’da kuşatma başladı. Sultan Mehmed Topkapı ile Edirnekapı arasında 15.000 yeniçeri ile merkezde bulunuyordu. Sağ kanada Anadolu beylerbeyi ishak ve vezir Mahmud paşalar 50.000 askerle Yedikule’den Topkapı’ya kadar yeri tutuyorlardı. Sol  kanada Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca paşa 50.000 askerle Edirnekapı’dan Tekfur sarayı’na kadar yeri tutuyordu. Zağnos paşa’da Galata bölgesini Cenevizlileri engellemek için tutuyordu.

6 Nisan Cuma Günü kuşatma başladı. Toplar surları dövmeye başladı. Aynı zamanda haliçteki zinciri kırma teşebbüsüne geçilsede başarılı olunamadı. Bunun üzerine şehrin bir süre daha toplarla dövülmesine karar verildi. 20 Nisan’da üç Ceneviz gemisi ile bir Bizans gemisi lodosta manevra yapamayan Osmanlı gemilerini yararak Haliç’e girdi. Bunun üzerine Sultan Mehmed Kaptanıderya Baltaoğlu Süleyman Bey’i azledip yerine Hamza Bey’i tayin etti. 21-22 Nisan gecesi önceden hazırlanmış plan devreye konularak 70 kadar gemi Haliç’e indirildi. Bunun üzerine Rum ateşi ile gemileri yakmaya çalışan Bizanslılar başarısız oldular. 5 Mayısta Zağanos paşa Galata sırtlarından aşırtma atışlarla haliçte bulunan Bizans gemilerini vurmaya başladı. (Bu aynı zamanda ilk havan topunun icad edilmesidir.) 16 Mayısta lağım patlatma işlemi yapıldı. Ancak bu denemede başarı sağlanamadı. 18 Mayıs’ta yürüyen kulelerle surlara hücüm edildi. Bizanslılar bu kuleleri Rum ateşi ile yakmayı başardı. Ancak kuleler surların önündeki hendekleri doldurmada başarılı oldular. 19 Mayıs’ta Haliçteki gemiler birbirine bağlanarak bir köprü oluşturuldu. Bu köprüden yapılan top ateşi surlarda gedik açılmasını sağladı. 23 Mayıs’ta  Sultan Mehmed Bizans’a tekrar elçi göndererek teslim çağrısı yaptı. Ancak İmparator bu çağrıyı kabul etmedi. 26 Mayıs’ta Kral V.Ladislas adına Macar elçileri Türk karargahına gelip kuşatma kalkmazsa Macar ordusunun harekete geçeceğini, ayrıca Haçlı donanmasınında yola çıktığını bildirdiler. Sultan Mehmed tehdide karşı sadece Türk toplarını göstermekle yetindi. Sultan Mehmed ertesi gün savaş meclisini topladı. Sultan Mehmed, Zağanos paşa, Molla Gürani ve Akşemseddin kuşatmanın devamı üzerinde, Halil paşa ise kaldırılması yönünde idi. Sonunda 29 Mayıs’ta genel hücuma geçileceği kararı duyuruldu. 29 Mayıs Gecesi Sultan Mehmed bütün komutanlarını toplayarak şöyle dedi:

‘‘Sizi buraya, cesaretinizi bir kat daha arttırmak için toplamış değilim. Siz cesaretinizi gösterdiniz. Şiddet ve faaliyetinizi askerinize gereği kadar aşıladınız. Benim bu konuşmamdaki gaye, zaferle sonuçlanacak hücum vesilesiyle ebedi şan ve şerefin sizi beklediğini hatırlatmaktır. ’’

‘‘Bu güzel belde her türlü servet ve saman ile doludur. İmparatorun, zadegahın ve servet sahibi diğer zevatın sarayları ile doludur.’’

‘‘Bugün size, kalabalık ve çok büyük olan bu şehiri hediye ediyorum. Bu, eski Roma’nın başkenti olup, güzellik, zenginlik ve şerefin doruğuna ulaşmış ve adeta dünyanın merkezi olmuş bir şehirdir. Bunu size bahşediyorum. Orada siz de servet ve saadet bulacaksınız. Fakat en büyük menfaat, dünyanın en ünlü beldesini fethetmek olacaktır. O belde ki nice zamandan beri karşımıza hırsla, şiddetle çıkmış, bize zarar vermeye çalışmıştır. Böyle bir zaferden daha ulvi bir şeref ve saadet var mıdır? İstanbul’un alınması bize ebediyyen güven verecek, bütün Yunanistan’ın kapılarını açacaktır. Bu beldenin görünüşteki azametine, kudretine aldanarak zapdetilmesinin güç olduğunu sanmayınız. Sizin hücumunuza mukavemet edemeyecektir. Şu dolmuş hendeklere, delik deşik olmuş surlara bakın. Tunç topların açtığı şu üç delikten, yalnız hafif piyadelerimiz değil, en ağır süvarilerimiz bile geçecektir. Şimdi önümüze serilen yol, bir koşu meydanı gibi dümdüzdür. ’’

‘‘Parlak bir savaş için birbirinizi teşvik ediniz. Hatırlayınız ki, parlak bir savaş için üç ana şart vardır:İyi niyet, kötü hareketlerden çekinme ve tam itaat, yani sukununetle, disiplin içinde verilen emirlerin tamamen yerine getirilmesi.’’

‘‘Şimdi, yüce bir azmin verdiği coşkunluk ile savaşa koşunuz ve malik olduğunuz liyakati gösteriniz.’’

‘‘Bana gelince, sizin başınızda dövüşeceğime yemin ederim. Herkesin ne suretle hareket edeceğini bizzat takip edeceğim."

‘‘Şimdi herkes kendi mevkiine dönsün.Yeyip içiniz ve bir kaç saat istirahat ediniz. Emrinizdekiler de aynı şekilde hareket etsinler. Her tarafta mutlak bir sessizliğin sağlanmasını emrediniz. Sonra, tan vaktinde, kalkar kalkmaz taburlarınızı tam bir düzen içinde hazırlayınız. Hiç bir şey ile ve hiç kimsenin tesiriyle ağırbaşlılığınızı, temkininizi bozmayınız. Sakin ve rahat olunuz. Fakat  savaş borusunun çalındığını işitince ve sancakların rüzgarla dalgalandığını görünce, silah elde, derhal hücum ediniz.’’

29 Mayıs günü 2,000 merdiven surlara dayandı ve 50.000 yiğit ileri atıldı. Yavaş yavaş Türkler surlarda görülmeye başladı. İstanbul Sabah saat 08,00 sıralarında fethedildi. Sultan Mehmed Ulubatlı Hasan’ın oklarla delik deşik olmuş cesedini buldurdu. Başında saygı ile eğilip dua okudu. Yanındakilere ‘‘Sultan olmasaydım Ulubatlı Hasan olmak isterdim’’ dedi.

Fatih İstanbul’a öğle saatlerinde girdi. Ayasofya’ya ilerledi. Halk panik halindeydi. Fatih halka ve en kıdemli papaza şöyle hitap etti:

‘‘Kalkınız! Ben Sultan Mehmed, sana ve ve hepinize söylüyorum ki, bu andan itibaren, hayatınız ve hürriyetiniz hususunda gazabımdan korkmayınız.’’ Bundan sonra Sultan Mehmed Ayasofya’da secdeye kapandı ve Allah'a şükretti. Sonrasında iki rekat şükür namazı kıldı. Cami düzeninin kurulması için gerekli buyrukları verdi.

Sonuç olarak İstanbul’un fethiyle Doğu Roma yıkılmış, onunla birlikte Ortaçağ kapanmıştı. Fakat Yeniçağ açılmış ve İstanbul kurtulmuştu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum