içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Özbekistan Cumhuriyeti 1

 

Uzun zamandır sizlere yazamadım. Yeniden yazmanın heyecanını yaşıyorum. En son Türk Devletleri Teşkilatının gözlemcisi üyesi olan, Türkmenistan’ı sizlere sunmuştum. Şimdi yine Türk Devletleri Teşkilatı üyesi olan bir diğer Türk cumhuriyeti Özbekistan’ ı sizlere sunmanın mutluğunu yaşıyorum.

Öncelikle şunu aklımıza her zaman getirelim. Dost ülke ve kardeş ülke kavramı. Dost ülke çıkarları için bugün dostumuzdur. Ancak kardeş ülke iyi ve kötü günlerinizde her zaman yanımızdadır. Bu ülkelerden Özbekistan ’dır.

Resmi adıyla Özbekistan Cumhuriyeti Orta Asya'da bir ülkedir. Yedi bağımsız Türk devletinden biridir. Kuzeyde Kazakistan, kuzeydoğuda Kırgızistan, güneydoğuda Tacikistan,güneyde Afganistan ve güneybatıda Türkmenistan ile komşudur.

Lihtenştayn ile birlikte sadece denize kıyısı olmayan ülkelere sınırı bulunan iki ülkeden biridir. Seküler ve üniter bir cumhuriyet olan Özbekistan 12 il ve bir özerk cumhuriyete (Karakalpakistan) ayrılmıştır. Başkenti Taşkent'tir. En önemli şehirleri Namangan, Semerkant, Andican, Buhara, Fergana, Hokand’ tır. Ülke tarihî önemi ve stratejik konumu nedeniyle zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Halkın %85'i Özbekçe konuşur. Rusça, yönetimde ve ülkenin farklı etnik grupları arasında ortak dil olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Tacik ve Kazak azınlıklar bulunur. Ülkede İslam en yaygın dindir, bunu %5 ile Rus Ortodoksluğu takip eder. Müslümanların çoğu Hanefilik mezhebindendir.

Özbekistan’ ın bayrağından bahsedersek, İki dar kırmızı şeritle ayrılmış gök mavisi, beyaz ve yeşilden oluşan yatay bir üçrenkli bayraktır. Üstteki gök mavisi şeridin sol tarafında beyaz bir hilal ve üç sıra halinde on iki beyaz beş köşeli yıldız yer almaktadır. Bayraktaki mavi renk, gökyüzünün ve berrak suyun simgesidir. Gök mavisi aynı zamanda Türk halklarının da rengidir. Beyaz, barışın ve iyi şansın geleneksel Özbek sembolüdür. Yeşil renk doğanın, yeni yaşamın ve iyi hasatın sembolüdür. Kırmızı ise yaşam gücünü temsil eder. 

Hilal imgesi, yeni bir ulusun doğuşunun sembolü olmanın yanı sıra, Özbek tarihi imgesiyle ve Özbek halkının geleneksel dini İslam'ın bir sembolü olması ile bağlantılıdır. Yıldızlar, maneviyat ve ilahiyatın yanı sıra Özbek tarihi geleneğine ve 12 Hayvanlı Takvime bir gönderme olarak kullanılmıştır. Bayraktaki 12 yıldız, görsel olarak Arap alfabesiyle Allah yazısını oluşturacak şekilde düzenlenmiştir.  Yıldızlar aynı zamanda Özbek halkının vatanlarında mükemmellik ve mutluluk arayışının da simgesidir. 

VI. yüzyılın ikinci yarısı ile VII. yüzyılda bölgede yaşayan topluluklar Yettisuv’da (Yedisu) kurulan Batı Türk Hakanlığı bayrağı altında birleşti. Bunlar birkaç küçük feodal hâkimliğin bir araya gelmesiyle teşekkül etmişti. İçlerinde en güçlüsü Zerefşân ve Kaşkaderya vadilerinde yerleşmiş Soğd Konfederasyonu idi. Konfederasyona Semerkant ve Buhara dışında Maymurg, İştihan, Kuşaniya, Vardana, Keş ve Mahşab gibi meliklikler bağlıydı.

707-715 yıllarında Mâverâünnehir ve Hârizm, Kuteybe b. Müslim kumandasındaki İslâm orduları tarafından fethedildi ve bölge halkı tedrîcen İslâmiyet’i kabul etmeye başladı. Ancak Emevîler’in bölge halkına yönelik siyasetleri Mâverâünnehir ve Horasan halkının birkaç defa ayaklanmasına yol açtı. IX. yüzyılda bu kesimde bağımsız Sâmânîler Devleti ortaya çıktı. Aynı asırda Karahanlılar ve XII. yüzyılda Karahıtaylılar’ın hâkimiyetine giren ülkede XII. yüzyılın ikinci yarısıyla XIII. yüzyılın başında Hârizmşahlar Devleti kuruldu. IX-XII. yüzyıllardaki bu çok karışık siyasî ortam beraberinde birçok sosyal ve ekonomik değişimi getirdi, ayrıca kültürel hayatın gelişmesine vesile oldu. Dünyaca ünlü düşünürler, ilim ve fen adamları, din âlimleri ve kumandanlar yetişti. Bunlardan Fergānî, Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Fârâbî, Bîrûnî, İbn Sînâ, İmam Buhârî, Hakîm et-Tirmizî, Burhâneddin el-Mergīnânî gibi âlimler dünya ilmine büyük katkıda bulunmuştur. 1220-1221 senelerinde bölge Cengiz Han liderliğindeki Moğollar’ın istilâsına uğradı. Onlara karşı direnen Buhara, Semerkant, Ürgenç, Hucend ve Tirmiz şehirleri tamamen tahrip edildi. Moğollar XIII-XIV. yüzyıllar boyunca ülkede hâkimiyetlerini sürdürdüler. Onlara karşı direniş ise devam etti.

XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılda ülkede yeni siyasî değişiklikler meydana geldi. Moğol hâkimiyeti ve feodal dağınıklık sona erdirildi. Emîr Timur başkanlığında feodal bir devlet kuruldu. Türk kabileleri başta olmak üzere Orta Asya’daki toplulukların bir araya gelişi Timur sayesinde gerçekleşti. Yirmi yedi devleti idaresi altına alarak bir imparatorluk kuran Timur’un hükümranlığı döneminde Türkistan’da önemli gelişmeler oldu. Semerkant ve Buhara gibi şehirlerde birçok âbide inşa edildi. Ticarî hayatta ilerleme kaydedildi. Timur’un ölümünden sonra ülkede başlayan taht mücadeleleri siyasî sıkıntılara yol açtıysa da onun vârisleri Şâhruh, Uluğ Bey, Ebülkāsım Bâbür, Ebû Said ve Sultan Hüseyin yaklaşık bir asır boyunca Timurlular’ın hükümranlığını sürdürdü.

XV. yüzyıl sonunda Timurlular Devleti’nin kuzeyinde Deştikıpçak’ta ortaya çıkan Şeybânîler giderek güçlenip Mâverâünnehir’e doğru yayıldılar. Batu Han’ın kardeşi Şeybânî ahfadından gelen Ebülhayr Han, büyük dedesi Özbek Han’ın adını taşıyan topluluğunu siyasî bir çatı altında bir araya getirip bağımsızlığını ilân etti (1428) ve Timurlu topraklarına girdi, Timurlular saltanatına son verdi ve  1451 ‘e kadar bütün ülkeye hâkim oldu. Bir ara durumları sarsılan Özbekler, Muhammed Şeybânî Han döneminde (1500-1510) yeniden toparlandılar ve kısa bir müddet sonra hâkimiyetlerini Orta Asya’ya yaymaya başladılar. Ancak XVI-XVII. yüzyıllarda Türkistan ülkesinde devlet bölünerek küçük hanlıklar ortaya çıktı. XVI. yüzyılda Hîve Hanlığı (Amuderya’nın aşağı kısmında), Buhara Hanlığı (Semerkant, Buhara, Kaşkaderya, Surhanderya vilâyetleri ve Güney Tacikistan toprakları), XVIII. yüzyılda Hokand Hanlığı (Fergana vadisi, Taşkent, Siriderya vilâyetleri, Kırgızistan ve Kazakistan’ın güney bölgesi) kuruldu. Türkistan tarihinde bu dönem “Üç Özbek Hanlığı” adıyla bilinir. Bu sırada İran’da ortaya çıkan Safevîler’e karşı Özbek hanları Osmanlılar’la daha XVI. yüzyılda irtibat kurdular. Özellikle XVI. yüzyıl sonunda başlayan mücadelelerde Şah Abbas’a karşı Özbek hanları ile Osmanlılar arasındaki ilişkiler siyasî açıdan da gelişti. XVIII. yüzyılda İran’da duruma hâkim olan Nâdir Şah, Orta Asya’daki hanlıkları kendi kontrolü altına aldıysa da bu durum uzun sürmedi. İran’la başlayan bu mücadeleler XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar devam etti. Bu durum Hîve ve Buhara hanlıkları arasındaki rekabet ve çekişmeyi alevlendirdi. Buhara Emîri Haydar, İran ve Hîve Hanlığı ile yapılan mücadelede zor durumda kalınca İstanbul’a başvurdu. Fakat Ruslar’ın ilerleyişi Hîve, Hokand ve Buhara hanlıkları için yeni bir dönemin başlangıcını oluşturdu.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında bütün Türkistan, Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edilmeye başlandı. 1865 yılı Haziranında Çarlık ordusu Taşkent’i aldı. İşgal edilen ülkeyi yönetmek üzere 1867’de Türkistan Genel Gubernatörlüğü kuruldu. 1876’da Hokand Hanlığı’na son verilip Buhara Emirliği ve Hîve Hanlığı müstemleke haline getirildi. Çar Rusyası Türkistan’ı alınca doğal kaynakları ve zengin toprakları eline geçirdi. Burayı ham madde merkezi yaptı ve sanayi malları için pazara dönüştürmeye çalıştı. Pamuklu sanayi geliştirildi, pamuklu dokuma, yağ, sabun ve çeşitli atölyeler kuruldu. 1898’de 1748 kilometrelik demiryolu hattı yapıldı. Böylece Çarlık Rusyası, Türkistan’ın doğal zenginliklerini ucuz ve kolay taşıma imkânına sahip oldu. Her ne kadar bu dönemde hanlıklar arasındaki çekişmelere son verildiyse de Rus idaresi altında halkın durumu kötüleşti. Ruslar’a karşı birçok ayaklanma çıktı. Çarlık Rusyası’nın sömürgeci baskısına karşı 1893’te Taşkent’te, 1898’de Endican’da Dukçi İşan ayaklanması ve 1916’da Taşkent, Mergilân ve Cizzah’ta halk ayaklanmaları oldu. Bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı.

1 Kasım 1917 tarihinde Taşkent’te Bolşevikler tarafından silâhlı ayaklanma çıkarılıp Türkistan ülkesinde Sovyetler hâkimiyeti gerçekleştirildi. Nisan 1918’de Türkistan Genel Gubernatörlüğü ortadan kaldırıldı ve Türkistan Otonom Cumhuriyeti kuruldu. 1920’de Buhara Halk Sovyet Cumhuriyeti ile Hîve’de Hârizm Halk Cumhuriyeti teşkil edildi. Lenin başkanlığındaki Sovyetler hükümeti ülkede hâkimiyetin devamlılığını sağlamak için çok uğraştı. 1918 yılının Haziran ayında Taşkent’te Bolşevikler’in birinci ülke dönem toplantısı yapıldı. Türkistan Komünist Partisi, Rusya Bolşevikler Partisi’nin bir parçası olarak onaylandı. Bu parti sonradan güçlenip yetmiş yıldan fazla hâkim oldu, sosyalizmin rehberliğini yaptı. Bu dönemde Özbekistan’da sanayi, tarım, ilim, teknik ve kültür alanında belli gelişmeler olduysa da mahiyet itibariyle dünya sosyal ve ekonomik gelişmesinin çok gerisinde kaldı. Özbekistan’dan ham madde ve ürün götürülüp buraya günlük ihtiyaç için gerekli mallar getiriliyordu. Böylece Özbekistan, eski Sovyetler Birliği içinde ucuz ham madde ve stratejik zenginlikler verici ülke, hazır ürün satılacak bir pazar oldu. Sovyetler rejimi döneminde Özbekistan mâneviyat alanında çok zarar gördü. 1930-1950 yıllarında 40.000 kadar aydın ve din âlimi rejimin kurbanı oldu.

Şimdiki Özbekistan sınırı 1917’de Bolşevik İhtilâli’ne kadar Türkistan Genel Gubernatörlüğü, Rusya’nın yarı sömürgesi olan Buhara Emirliği ve Hîve Hanlığı’na bölünmüştü. Ülkede esas idarî taksimat vilâyet, kaza, nahiye ve köylerden oluşuyordu. Buhara Emirliği yirmi sekiz beylikten ibaret olup bunlar mülklere, Buhara şehri ve Buhara vahası ise şehirlere ve yedi ilçeye bölünmüştü. Hîve Hanlığı, Hîve şehri yanında yirmi beylik ve iki nâibliğe taksim edilmişti. Sovyet devleti millî cumhuriyetler kurma perdesi altında emirlik ve hanlıkları yok etti. Türkistan ülkesi parçalandı. 1924 yılında Orta Asya’da Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulunca yedi vilâyete (Semerkant, Taşkent, Fergana, Zerefşân, Surhanderya, Kaşkaderya, Hârizm), yirmi iki kazaya ve 241 nahiyeye bölündü. Semerkant başşehir oldu. 1926’da yeni bir yapı oluşturuldu. On bölge kuruldu (Hârizm, Buhara, Orta Zerefşân, Semerkant, Taşkent, Hucend, Kokond, Endican, Surhanderya, Kaşkaderya). Ayrıca seksen yedi ilçe ve 1746 köy mevcuttu. 1936’da Karakalpakistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içine alındı. Böylece Özbekistan içinde bir otonom cumhuriyet, dokuz vilâyet, üç bölge, 109 ilçe, yirmi iki şehir, on sekiz köy tipindeki kasaba ve 1392 köyden oluştu. Sonradan vilâyetler daraltıldı. 1957’de bir otonom cumhuriyet, dokuz vilâyet, altı şehir ilçesi, 115 köy ilçesi, yirmi dokuz şehir, elli yedi şehir tipinde kasaba ve 993 köy vardı.

Sovyetler Birliği sisteminin çöküşüyle birlikte 31 Ağustos 1991 tarihinde Özbekistan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilân etti. 20 Aralık’taki referandumda Özbekistan Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. 8 Aralık 1992’de Özbekistan Cumhuriyeti anayasası kabul edildi. Başkanlık sisteminin uygulandığı Özbekistan’da başkan geniş yetkilerle donatıldı. Ülkede 100’den fazla milletten oluşan insan yaşamaktadır. Bunların eğitimlerini, inanç ve geleneklerini yerine getirmeleri için şartlar mevcuttur. Cumhuriyette yirmi beş milletlerarası kültür merkezi faaliyet göstermektedir. Vilâyet, ilçe ve şehirlerde hâkimlik makamı ihdas edildi. Özbekistan 21 Aralık 1991’de Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye oldu. Dünyada 160’tan fazla devlet Özbekistan Devleti’nin bağımsızlığını tanıdı, yetmiş yediden fazla ülke ile diplomatik ilişki kuruldu. Ülkenin başşehri olan Taşkent’te Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Fransa, Almanya ve diğer devletlerin büyükelçilikleri, uluslararası teşkilâtların temsilcilikleri açıldı. 2 Mart 1992’de Özbekistan Birleşmiş Milletler’e kabul edildi. 1 Temmuz 1994’te millî parası “som” tedavüle girdi. Cumhuriyette dış ticaret gelişmekte ve yabancı sermaye girişi sürmektedir.

     TÜRKİYE ÖZBEKİSTAN İLİŞKİLERİ

         Özbekistan'ın Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını takiben Türkiye, özellikle Özbekistan'da ekonomik projeler ve sosyal, kültürel ve diplomatik girişimler yürütme konusunda aktif olmuştur. 16 Aralık 1991'de Türkiye Özbekistan'ı tanıyan ilk  ülke oldu ve Taşkent'te büyükelçilik açan ilk ülke oldu.

1990'ların başlarında, Türkiye ticaret ve işbirliğinin genişletilmesi için erken taahhütlerde bulundu, Özbek kalkınma planlarını 700 milyon dolar  (2020'de 1.3 milyar dolar değerinde) krediyle finanse etti  ve Özbek öğrencilerin Türkiye'de okuması için yıllık 2.000 burs   taahhüt etti.

O zamandan beri Türkiye ve Özbekistan, iki ülke arasında imzalanan 100'den fazla ikili anlaşma ve protokol ile güçlü bir ilişki geliştirdi.  Özbekistan, diğer tüm ülkelerle sınırı olan tek   Orta Asya devleti olarak, Türkiye'nin Orta Asya'da istikrar, refah ve güvenliği sağlama taahhüdü için önemlidir.

Bağımsızlığını kazandığından beri, Rus etkisinin Özbek ihtiyatı, Özbekistan'ı diğer ülkelerle daha yakın ilişkiler aramaya yöneltti. Türkiye'nin kültürel akrabalık ve yakınlığı yakın ilişkileri teşvik etti ve yakın Orta Asya komşuları, Rusya ve diğer BDT ülkeleri ile ilişkiler  oluşturmasına izin verdi.

Semerkant, 11 Kasım 2022 tarihinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye, Özbekistan Macaristan ve Türkmenistan’ın yer aldığı Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Zirvesi’ne ev sahipliği yapıştır. Bu zirve vesilesiyle Özbekistan, teşkilatın dönem başkanlığını Türkiye’den devralmıştır.

ÖZBEKİSTAN VE  TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI

TDT, 21. yüzyılın pragmatik ve dinamik işbirliği gerçekliğine uygun bir teşkilat olarak yükseliş trendindedir. Zira bölgesel örgütler, giderek küresel mahiyete sahip uluslararası örgütlerin yerini almaktadır. Bu nedenle de son yıllarda pek çok devlet, bölgesel yapılanmalara ağırlık vermiştir. Çünkü devletler arasında karşılıklı işbirliği için en uygun zemini bölgesel platformlar sağlamaktadır. TDT de böyle bir yapıya sahiptir.

TDT, kuruluşundan itibaren üç aşamalı bir dönüşüm gerçekleştirmiştir. Bunlardan ilki, 1992 yılında başlayan ve bölgesel entegrasyon yolunda atılan ilk adım olan Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi toplantılarıdır. 2009 yılına kadar dokuz kez bir araya gelen liderler, 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin (Türk Keneşi) kurulmasını sağlayan Nahçıvan Antlaşması’yla yeni bir döneme kapı aralamıştır. Söz konusu dönem ise Türk Konseyi’nin TDT adını aldığı 12 Kasım 2021 tarihli İstanbul Zirvesi’ne kadar devam etmiştir. 11 Kasım 2022 tarihli Semerkant Zirvesi ise TDT’nin yeni yapısıyla toplanan ilk zirve olmasından ötürü büyük önem taşımıştır.

Halihazırda TDT; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye ve Özbekistan’ın tam üye olarak faaliyette bulunduğu bir teşkilattır. Buna ek olarak Türkmenistan ve Macaristan, TDT’nin gözlemci üyeleridir. Semerkant Zirvesi’yle birlikte gözlemci üyelerin arasına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de katılmıştır. Bu ülkeler dünya nüfusunun %2’sinden fazlasını temsil eden yaklaşık 173 milyon insana ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda üye devletler, satın alma gücü paritesine göre hesaplanan GSYİH’sinin %3’ünden fazlasını oluşturmaktadır.

TDT’nin işbirliği noktasında çok boyutlu fırsatlar barındırdığı söylenebilir. Nitekim Nahçıvan Antlaşması’nın 2. maddesine göre, teşkilatın amaçları arasında hem barış ve güvenlik ortamının güçlendirilmesi hem de siyasi, ekonomik, kültürel, çevresel ve bilimsel işbirliği vardır. Ayrıca eğitim, ulaştırma ve finans gibi alanlar da bu işbirliği içerisine dahildir.

TDT, 2021 yılında İstanbul Zirvesi’nde kabul edilen Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi çerçevesinde karşılıklı ticaret ve yatırım için uygun koşulların yaratılmasını; gümrük ve transit geçiş işlemlerinin basitleştirilmesini; bilim, teknoloji, eğitim, sağlık, kültür, gençlik politikaları, spor ve turizm alanlarında işbirliğinin geliştirilmesini hedeflemektedir.

Teşkilat, söz konusu amaçlarına ulaşabilmek için altı yapıyla faaliyette bulunmaktadır. Bu kuruluşlar; Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA), Uluslararası Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı, Türk Ticaret ve Sanayi Odası, Türk Devletleri Teşkilatı Macaristan Temsilciliği’dir.

Semerkant Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Özbekistan ise teşkilata 2019 yılında üye olmuş ve bu statüsüyle 2019 yılında Bakü’de düzenlenen o dönemki adıyla Türk Konseyi Zirvesi’ne katılmıştır. Nitekim TDT üyesi ülkeler, Özbekistan’ın başlıca ekonomik ortakları arasında yer almaktadır. Dolayısıyla TDT, Taşkent yönetiminin bu partnerleriyle işbirliğini geliştirmesi hususunda da ek fırsatlar sunmaktadır. Nitekim TDT üyesi devletler arasındaki işbirliğinin ekonomik etkisi, Özbekistan örneğinde açıkça görülmektedir. Özbekistan, 2021 yılında TDT üyesi ülkelerle 9,3 milyar dolar ticaret yapmıştır. Bu da Özbekistan’ın dış ticaretinin %22’sini oluşturmaktadır. Bu rakam, 2016 senesine ilişkin verilerle kıyaslandığında Özbekistan’ın TDT ülkeleriyle olan ticaretini üç kat arttırdığı sonucuna ulaşılabilir.

Özbekistan, TDT ülkelerinin pazarlarına tekstil ürünleri, elektrik, otomobil malzemeleri, bahçecilik ve demir metal ürünleri ihraç etmektedir. Ülke, bunu yaparken de metal ürünler, alüminyum, inşaat malzemeleri, petrol ürünleri ve tahıl ithal etmektedir.

Bu kapsamda Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev’in üye devletler arasındaki ekonomik işbirliğini önemsediği vurgulanmalıdır. Sayın Mirziyoyev, Orta Asya ülkeleri arasında bir ekonomik işbirliği stratejisi oluşturulmasını, ticari engellerin ortadan kaldırılmasını, e-ticaretin yaygınlaştırılmasını ve ticaret hacminin arttırılmasını savunmaktadır.Sayın Mirziyoyev, bu konudaki potansiyelin araştırılması ve yapıcı önerilerin geliştirilmesi maksadıyla Türk devletleri arasında bir “Ticari İşbirliği Araştırma Merkezi”nin kurulmasını da önermiştir. Nitekim TDT ülkeleri Tarım Bakanlarının ilk toplantısı, Taşkent’te gerçekleştirilmiş ve burada bilimsel ve teknolojik inovasyonun teşvik edilmesi de dahil olmak üzere karşılıklı fayda sağlayan ilişkilerin geliştirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda Tarımsal İşbirliği Çalışma Grubu’nun altında beş kurulun teşkil edilmesi yönünde de anlaşma sağlanmıştır.

Özbekistan açısından TDT noktasındaki en önemli öncelik, ekonomik ilişkilerin ve dolayısıyla karşılıklı ticaret hacminin artmasıdır. Bu da altyapıların iyileştirilmesi ve müşterek projeler geliştirilmesi gibi konuları gündeme getirmektedir. Esasen Taşkent’in yaklaşımı, Türk Dünyası 2040 Vizyonu’yla da uyumludur. Zira TDT, müreffeh bir bölge tahayyül etmektedir. Bu noktada Semerkant Zirvesi’nde TDT bünyesinde “Ortak Yatırım Fonu”nun kurulması oldukça mühimdir. Zira bu tarz girişimler, ülkelerin çabalarını koordine etmeyi ve yatırımların verimini arttırmayı sağlayacaktır.

Bu noktada belirtmek gerekir ki; 2017-2021 yılları arasında TDT üyesi devletler, Özbekistan’a 2,5 milyar dolar civarında yatırım yapmıştır. Bu da ülkedeki toplam yabancı yatırımın %10’una tekabül etmektedir. Üstelik 2017 senesinden itibaren TDT devletleri tarafından ülkeye yapılan yatırımlar %30 artmıştır.

Taşkent yönetimi açısından önem arz eden bir diğer husus ise dijital dönüşümdür. Çünkü günümüzde dijitalleşme, hemen hemen her devletin en yüksek kalkınma önceliği haline gelmiştir. Dolayısıyla bu konu, özelde Özbekistan ve genelde ise TDT için büyük önem arz etmektedir. Zaten Türk Dünyası 2040 Vizyonu kapsamında bu meseleye de odaklanılmıştır. Bu çerçevede söz konusu vizyon belgesi, dijital bağlantıların kurulmasını ve telekomünikasyon altyapılarının iyileştirilmesini öngörmektedir. Özellikle de yapay zekanın ön plana çıktığı düşünüldüğünde, teknolojik alanlardaki işbirliğinin gerek sanayi gerekse de kentsel altyapı boyutuyla artacağı öngörülebilir.

Özbekistan’ın önem verdiği bir diğer işbirliği alanı olarak kültürel ve insani bağların güçlendirilmesinden bahsedilebilir. Zira tarihsel olarak TDT üyesi devletlerin halkları aynı kökleri paylaşmaktadır. Bu nedenle de kültürel ve insani bağların genişletilmesi, TDT ülkeleri için özel önem arz etmektedir. Özellikle de eğitim ve bilim kurumları arasındaki işbirliğinin akademik değişimler ve ortak kültürel etkileşimler yoluyla artması mümkün gözükmektedir. Bu nedenle de Taşkent, Türksoy çerçevesinde faaliyetleri desteklemeye devam edecektir.

Öte yandan ulaştırma sektörünün de TDT ülkeleri arasında işbirliği açısından ehemmiyet taşıdığı belirtilmelidir. Nitekim Semerkant Zirvesi’nde de bu konuya odaklanılmıştır. Dolayısıyla Özbekistan, koridorlar bağlamında ilişkilerin geliştirilmesine değer vermektedir. Çünkü TDT ülkeleri, Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayacak imkânlara sahiptir. Nitekim Sayın Mirziyoyev de Türk halklarının Doğu-Batı ve Kuzey-Güney bağlantısallığını sağlayan bir köprü işlevi gördüğünü vurgulamıştır. Aynı zamanda Sayın Mirziyoyev, Çin’den başlayarak Hazar Denizi üzerinden Kafkasya’ya ve oradan da Avrupa’ya uzanan Orta Koridor’un geliştirilmesi ihtiyacına dikkat çekmiştir.

Sonuç olarak TDT, Türk Dünyası halklarını bir araya getiren potansiyeli yüksek bir bölgesel teşkilattır. Bu yüzden de TDT, her geçen gün cazibesi artan bir yapı haline gelmektedir. Bu nedenle de Özbekistan başta olmak üzere tüm üye devletler, TDT merkezli işbirliği süreçlerini geliştirme ve derinleştirme arzusu içerisindedir.

1 Ekim - "Öğretmenler ve Antrenörler Günü"
Öğretmen, koç, akıl hocası. Sadece bu kelimelerin kalbinde onu tarif edecek çok fazla anlam ve içerik var. Bazen söz zayıftır. Sonuçta, herkes öğretmen, koç ve öğretmenin elinde okuryazarlık öğrenir, yetiştirilir. Bugün bir mesleğimiz olduğu ve Anavatan'a ve halka hizmet ettiğimiz zaman, her şeyden önce, onlara minnettar olmak elbette doğaldır.
Ülkemizde her yıl böylesine prestijli bir mesleğe sahip olan 1 Ekim Öğretmenler ve Antrenörler Günü ulusal bayram olarak yaygın bir şekilde kutlanmaktadır. Bağımsızlık yıllarında öğretmenlik ve koçluk mesleği ülkemizde prestij ve saygınlık kazanmıştır. Bu bağlamda, şehirlerimizde ve köylerimizde yıllar içinde modern gereksinimlere uygun olarak inşa edilen okulların, liselerin ve meslek yüksekokullarının maddi ve teknik temellerinin güçlendirilmesi, ileri pedagojik ve bilgi teknolojileri, eğitim ve laboratuvar odalarının düzenlenmesi, - Nitelikli personel yetiştirmek için yeni nesil ders kitapları ve kılavuzlar oluşturmak için yapılan büyük ölçekli çalışmalardan bahsetmeye değer. En önemlisi, bu tür modern eğitim kurumlarında, coşku ve özveri gösteren öğretmenlerin ve koçların benzersiz yeni bir maddi ve manevi destek sistemi, çalışmaları için değerli bir teşvik getirildi. Bu boşuna değil. Çünkü çalışmaları bu kadar yüksek ilgiyi ve saygıyı hak ediyor.
Özbekistan'da her yıl Öğretmenler ve Antrenörler Günü geniş çapta kutlanmaktadır. Okulların ve eğitim kurumlarının öğrencileri, onlara hayatın ilk bilgilerini veren öğretmenlere derin bir saygı duyarlar. Bu gün öğrenciler, çiçek ve hediyelerle yaşam yolundaki sıkı çalışmaları için öğretmenleri minnetle tebrik eder. Öğretmen, koç, akıl hocası. Basitçe söylemek gerekirse, bu kelimelerin o kadar büyük bir anlamı ve içeriği vardır ki, bazen bir kelime onu tarif etmek için çok zayıftır. Sonuçta herkes bir öğretmenin elinde, bir koç ve bir öğretmen tarafından eğitilir. Bugün bir mesleğimiz olduğu ve Vatan'a ve halka hizmet ettiğimizde, onlara minnettar olmamız doğaldır.
Ülkemizde her yıl böylesine prestijli bir mesleğe sahip olan 1 Ekim Öğretmenler ve Antrenörler Günü ulusal bayram olarak yaygın bir şekilde kutlanmaktadır.
Ülkemizde bağımsızlık yıllarında öğretmenlik ve antrenörlük mesleği gerçek bir değer ve saygı kazanmıştır. Bu bağlamda okulların, liselerin ve meslek yüksekokullarının güçlendirilmesi, maddi ve teknik temellerinin güçlendirilmesi, ileri pedagojik ve bilgi teknolojilerinin düzenlenmesi, eğitim ve laboratuvar odaları, ders kitapları ve yeni bir eğitim ortamı oluşturmak için yapılan geniş çaplı çalışmalardan bahsetmeye değer. kılavuzların oluşturulması, kalifiye personelin yetiştirilmesi.
En önemlisi, bu tür modern eğitim kurumlarında, coşku ve özveri gösteren öğretmenlerin ve koçların benzersiz yeni bir maddi ve manevi destek sistemi, çalışmaları için değerli bir teşvik getirildi. Bu boşuna değil. Çünkü çalışmaları bu kadar yüksek ilgiyi ve saygıyı hak ediyor.
İyi eğitimli ve olgun profesyoneller olarak genç neslin gelişimine katkıları çok büyük. Nitekim mübarek dinimizin öğretileri, insanoğlunu cehalet karanlığından aydınlığa çıkarmada önemli bir faktör olan büyük öğretmen ve akıl hocalarının hizmetlerine çok değer vermekte ve onların Allah'tan büyük mükâfatlar alacaklarını tahmin etmektedir.
Cumhurbaşkanı'nın Özbekistan'ın öğretmen ve antrenörlerine tebrik mesajında ​​da belirtildiği gibi, hayatlarını gerçekten genç neslin eğitimine ve yetiştirilmesine adayan, onları ulusal ve evrensel değerler ruhu içinde geliştirmeye adayan bu asil insanlar, kısacası ülkemizin geleceğinin temelidir. emeğe insanımız her zaman saygı duymuştur.
Üstad dediğimizde her insanda derin bir hürmet ve hürmet duygusu ve aynı zamanda hiçbir zenginlikle ölçülemeyen bir borçluluk duygusu vardır. Bu aydınlanmış dünyada, bir anne kadar şefkatli, bir baba kadar şefkatli, her birimiz için sevgili ve onurlu olan büyük, bir öğretmen ve muallimdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum