içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Seçim Sonrası Bizleri Neler Bekliyor?

Seçim Sonrası Bizleri Neler Bekliyor?

14 Mayıs tarihinde ülkemiz önemli bir seçim yaşayacak. Cumhur ve Millet İttifakı seçimi kazanmak için tüm güçleriyle sahadalar. Seçimin 2. Tura kalma olasılığı gün geçtikçe netleşmeye başladı. AKP 2002 yılından bugüne girmiş olduğu genel seçimleri kazandı. Seçimleri kazanmasındaki ana sebep AKP’nin propaganda üstünlüğü, Erdoğan’ın dahice taktikleri veya muhalefetin hataları değil. Çoğunlukla, insanların beklentilerini geçmişte yaşadıkları şekillendiriyor; “eski günler”in tatlı anıları “dün”den daha ağır basıyor davranışlarımızı yönlendirmede. AKP’ye oy veren geniş seçmen kitlesi belki son yıllarda fakirleşti, ama Erdoğan onlar için 20 yıllık iktidarı zarfında unutamadıkları hizmetler yaptı. TSK ve seküler yargı tarafından baskılanan, sosyolojik ve ekonomik olarak toplumun kenarına itilen, aşağılanan çok geniş bir kitleyi toplumun merkezine taşıdı. Kuzey Karadeniz, Orta, İç ve Doğu Anadolu’ya sıkışan, globalleşen ekonomide asla ekonomik anlamda hayata tutunamayacak bir kitle Akp’nin sadık seçmeni oldu.

Seçim öncesi popülist politikalara sığınan mevcut iktidar depremle ilgili harcamaları, vergi-prim afları, yaklaşık 2,2 milyon kişinin hak kazanacağı kamu sektörü maaş zamları, EYT emeklilik planını hayata geçirdi. Mali açığın 2023’te GSYİH’nın %6’sına kadar genişlemesi bekleniyor. Her iki kişiden birinin aldığı asgari ücretin 8 bin 500 TL olduğu, emekli maaşının tabanda 7 bin 500, ortalamada maaşların 8 bin TL civarında gezindiği ülkemde Türk-İş açlık sınırının 10.135 TL, yoksulluk sınırının da 33.000 TL olduğunu açıkladı.Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesiyle 2 milyon 250 bin kişi emekli olacak ve toplam emekli sayısı 15,3 milyona ulaşacak. İstihdamdaki iki kişiye bir emekli düşecek. Sigortalı çalışanların emeklilere oranı ise 1,5’in altına gerileyecek. Emeklilik  Sistemini hızla iflasa sürükleyen diğer gelişme ise gerekli prim gün sayısı SSK’lılarla eşitlenecek. Bağ-Kur’lular 9 bin gün yerine 7 bin 200 günle emekli olabilecek. Böylece beş yıl daha erken emeklilik imkânı doğacak. Emeklilik sisteminin aktüerya dengesinin bozulması sonucu Sosyal Güvenlik sistemimiz daha fazla açık vermeye başlayacak. Bütçeden daha fazla kaynağın bu açığın kapanmasında kullanılacağı gözükmektedir.

Seçim sonrasına sarkan döviz yükümlülüğümüz Erdoğan-Putin anlaşması neticesinde 2022 yılında ödenmesi gereken $ 20 Milyarlık BOTAŞ’ın doğalgaz borcunun 2023 yılına ötelenmiş olmasıdır. Bu kış sert geçmediği ve doğalgaz fiyatlarının Dünya genelinde hızla gerilediği için  geçen yılın doğalgaz faturasını ülkece ödemedik. Ancak 2023 yılında doğalgaz faturasının Dünya’da fiyatlar hiç artmasa bile Türkiye’de 2’ye katlanacağını öngörmekteyim. Katar, Suudi Arabistan, BAE, Çin, G.Kore gibi yabancı Merkez bankalarından uzun vadeli aldığımız yaklaşık $35 Milyarlık swap anlaşmalarının ne şekilde uzatılabileceği seçim sonrasında karar verilecek ayrı bir konu olacaktır. Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin maliyetinin Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından $103 Milyar olarak açıklandı. İlerleyen günlerde  faturanın bu miktarın üzerine çıkması oldukça mümkündür.

 Sanayi üretim verisindeki 2021 yılında başlayan düşüş trendi özellikle son 2 çeyrekte belirgin bir hal almıştır. Seçim öncesinde iç talep üzerinden ekonomiye verilen tüm dopinglerin sanayi tarafında yeterli katkıyı sağlayamadığını söylemek mümkündür. Türkiye’nin 2023 yılını %3 seviyesinin altında bir büyüme oranı ile kapatması mümkün gözükmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu ne olursa olsun, iktidardaki hükümetin önemli finansman zorluklarıyla karşı karşıya kalacağı konusunda ekonomistler arasında geniş bir fikir birliği bulunmakta. Seçim sonrası beklenen politika faiz oranının Haziran başında ağırlıklı ortalama mevduat oranlarına yaklaşması mümkün gözükmekte. TCMB politika faizinin %35’e çıktığı bir senaryoda, KOBİ kredi faizlerinin %45’in altında kalmayacaktır.  Bu durumda 2018 yılı kur atağından sonra  ekonomi basınının manşetinden düşmeyen “konkordato furyası” ile ikinci kez yüzleşecek.  2018’den bu yana KGF ve negatif reel faiz sayesinde  tüm şirketler dev miktarda finansal kaldıraca gömüldü. Yaşanacak türbülansta çok sayıda şirketin iflas tehdidi ile karşı karşıya kalacağı aşikardır. TCMB  politika faizinin %35 olduğu bir durumda, tüketici kredisi faizleri %50’den düşük olamaz. Kısa vadede hane halkı reel gelirinin yükselmesi olası gözükmüyor. Enflasyonu doğru para ve maliye politikaları ile tek haneleri yakalamamız için 5 yıllık sürece ihtiyacımız bulunmakta. 2000’li yıllarda bu başarıyı sağladık. Mevcut İktidarın yoksulluğu yöneten değil bitiren, bütçe disiplininden taviz verilmeyen, çalışanların ve emeklilerin milli gelirden hak ettiğini aldığı bir Türkiye dileklerimle.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum