içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Almanlar Amerikalı cellatlarından kurtulmak istiyor mu?

Almanlar Amerikalı cellatlarından kurtulmak istiyor mu?

   Bu başlığın cevabı belki şu soru da olmalı; Berlin-Moskova arasında hızlı tren ray hattı döşeniyor mu?

04.02.2024‘te “Üçyüz bin şehit verdiğimiz Yemen-Kızıldeniz’de Amerika ve Avrupa rekabeti!”nden söz ettiğim makalede  “Kızıldeniz Havzası’ndaki güncel askerî, siyasi ve ekonomik rekabet, bölgede konuşlu farklı ülkelere ait savaş gemilerinin iştirak edeceği bir silahlı çatışmaya her an evrilebilir”   gibi elastiki  bir ifade kullanmıştım.

Birkaç gün önce ne oldu biliyor musunuz?

Rüyanızda görseniz inanmayacağınız bir olay yaşandı. Kızıldeniz'deki uluslararası misyon içerisinde yer alan Alman donanmasının ABD'ye ait bir insansız hava aracına ateş açtığı haberleri, gündeme bomba gibi düştü.

Haberin bu kadar ilginç olmasının nedeni şimdiye kadar etle kemik gibi bütünleşmiş NATO üyesi iki ülke ABD ve Almanya'nın Kızıldeniz’de çatışma eşiğine gelmesi. “Ben demiştim” ifadesi egoist bir duygu/his olsa da öngörüsel tahminlerin gerçekliğe dönüşmesi durumlarında yerinde bir sözcük.

Neden mi?

Mesela devletler arasında bir çekişme merkezine dönüşen Dron ve füze saldırıları, Londra ve Washington’un Yemen’deki Husi askeri merkezlerine birlikte gerçekleştirdikleri hava hücumları, topyekün bir harbin öncüsü olarak da görülebilir.

Ardından Rossiya Segodnya Uluslararası Haber Ajansı ve Russia Today Genel Yayın Yönetmeni Margarita Simonyan, Alman ordusundan üst düzey subayların Kırım Köprüsü'ne saldırıyı istişare ettiği ses kaydının deşifresini yayınladı.

Simonyan'ın yayınladığı deşifreye göre; üst düzey Alman subayların Kırım Köprüsü'ne uzun menzilli Taurus füzeleriyle saldırmayı planladığı ortaya çıktı. Deşifre metnine göre Kırım Köprüsü'ne yönelik saldırıyla ilgili görüşmede yer alan Alman Hava Kuvvetleri eğitmeni, 100 Taurus füzesinin iki parti halinde Kiev'e nakledilmesini önerdi. Dassault Rafale savaş uçağıyla Taurus füzelerini kullanarak saldırı düzenleme olasılığını tartışıldı.

Her iki olayda da Militärischer Abschirmdienst -MAD / Alman Askeri İstihbarat Örgütünün parmağı olduğu düşünülüyor. Anlaşılan derin Almanya, MAD üzerinden yeniden uluslararası arenaya çıkmaya hazırlanıyor.

Hatta kamuoyunu bu tür gelişmelere hazırlamak için İki yıl önce Almanya'da Prens XIII. Heinrich Reuss, Alman medyasının darbecilerin başı olarak takdim edilmişti. İddialara göre darbecilerin omurgası radikal sağcı Reichsbürger (Reich Vatandaşları) Hareketi oluşturuyordu. Hareket, komplo teorilerini, antisemitizmi ve ırkçılığı benimsiyor.

Federal Cumhuriyet'in, Müttefik kuvvetler tarafından kontrol edilen, kendi gücü olmayan bir ekonomik bölge, Amerika'nın bir kuklası olduğunu iddia ediyorlar. Reichsbürger Hareketi'nin ülkede yaklaşık 21 bin üyesi bulunuyor ve bunların yaklaşık yüzde 5'i şiddete meyilli.

Berlin, Moskova'ya mecbur!..

Derin Almanya’nın askeri fay hattı harekete geçtiğinden beri Almanlar teknik bir arıza nedeniyle 'dost ateşi'nin arkasına sığınarak ABD işgalinin boyunduruğundan kurtarma provası yapıyor.

16-06-2023’te belirttiğim gibi; Alman Ulusal Güvenlik Stratejisi, güvenli ve kalıcı hammadde tedariki için yeni bir savaş istiyor!

Berlin yönetiminin ABD makamlarının Rusya'yı "akut bir tehdit" olarak tanımlamasının ardından, Rusya'yı Avrupa-Atlantik bölgesindeki barış ve güvenliğe yönelik "en büyük tehdit" olarak belirleyen yeni Nationale Sicherheitsstrategie/ Ulusal Güvenlik Stratejisi yeni yol haritasının ipuçlarını veriyor.

Buna göre Alman ordusunun durumunun, enerjide Rusya'ya bağımlılık ve kritik altyapının yetersiz korunması gibi nedenlerle hazırlandığından, küresel algoritmada Berlin'in Moskova karşıtı konumlandırılması da  Alman dehasının ürünü gibi. Ama neredeyse iki yüzyıldır zengin oryantalizm arşivi oluşturan Alman aklı, Doğu araştırmaları sırasında öğrendikleri “Şark Kurnazlığı” sayesinde Rusya tehdidi ile silahlanmalarını meşru göstererek ordusunu güçlendiriyor!..

Post-modern Alman reelpolitiğinin tarihsel nedenleri?

Almanlar kim ne derse desin, Uluslararası ilişkilerde Neo Realist paradigmanın uygulayıcısı ve böyle olmalarının tarihsel sebebleri var. Almanya'nın II. Dünya Savaşı sonrasında Müttefik Devletlerce işgal ve kontrol edildiği dönemde, Amerikanİngiliz, Sovyet ve Fransız güçlerinden oluşan Müttefik Tetkik Yönetimi1945-1949 arası ülkeyi idare etti.

İngilizler Ren bölgesini, Hannover, Schleswig -Holstein ve Hamburg'u; Amerikalılar Orta ve Güney Almanya ile Bremen'i; Fransızlar Saarland ve Yukarı Ren'i; Sovyet kuvvetleri Elbe'nin doğusunu ve Königsberg'i günümüzde Kaliningrad, Polonyalılar, Doğu Prusya'nın geriye kalan bölümünü, Pomeranya'yı, Brandenburg'u ve Oder ile Neisse ırmaklarının doğusunda kalan eyaletleri işgal etmişlerdi.

Almanya doğu ve batı olmak üzere ikiye bölündü. Berlin'in bir bölümü Sovyet bölgesinde kaldı. Haziran 1948'de Sovyetler Birliği, Berlin ile Batı Almanya arasındaki ulaşımı kesince, ABDBirleşik Krallık ve Fransa yeni bir Alman hükûmeti (Bundesrepublik Deutschland) oluşturdular. Almanya'nın federal bir cumhuriyet olmasının ardından,  Ağustos 1949 seçimleri yapıldı ve Konrad Adenauer, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin ilk şansölyesi oldu.

Sovyetler Birliği de Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin (Deutsche Demokratische Republik) kurulmasını sağladı.Doğu Almanya, Doğu Berlin'i başkent ilan etti. Buna karşılık Batı Almanya, başkentini Bonn yaptı. Batı Almanya, Federal Parlamenter Cumhuriyeti ilan etti ve Birleşik Devletler, Fransa ve İngiltere ile iş birliğine giderek pazar ekonomisine ağırlık verdi.

Ülke, 1950'lerin başından itibaren hızla ekonomik gelişme içine girdi. Batı Almanya aynı zamanda 1955'te NATO'ya katıldı, 1958'de Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun altı kurucu ülkesi arasında yer aldı.Doğu Almanya, Varşova Paktı'nı imzalayarak Sovyetler Birliği'nin askerî ve politik kontrolündeki Doğu Bloku ülkelerinden biri oldu.

Sovyetler Birliği'nin dağılması ile Almanya’nın yeniden birleşmesi, 3 Ekim 1990’da gerçekleşti. Yapılan anlaşmalarla bu devletleri kuran dört büyük güç, haklarından vazgeçti ve Almanya sözde tam bağımsızlığına kavuştu.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'da kurulan Ramstein üssü, halen ABD Hava Kuvvetleri'ne hizmet veriyor ve 53 bin personel ile bu ülkenin kendi toprakları dışındaki en büyük üssü olma özelliğini taşıyor. Öyle olunca da Almanya, kelimenin tam anlamı ile bağımsız falan değil.

Derin Almanya’nın ABD rahatsızlığı!..

ABD’nin Ramstein dışında Almanya’da 87 üssü daha bulunuyor. Bu üslerde toplam 34 bin 500 asker mevcut. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanyayı ABD’den sonraki en büyük karargâh haline getiren ABDOrta Doğu ve Afrika’daki askeri operasyonlarını halen Almanya’dan yönetiyor.

ABD Afrika Komutanlığı’nın merkezi de Stuttgart. Amerikalı sığır çobanlarından başka İngiltereFransa ve Hollanda’nın da askerleri Almanya’da konuşlu. Üstelik Alman halkına bu işgalin masrafları ödettiriliyor.

Nitekim Almanya, son 2012-2019 yılları arasında Almanyada üstlenen ABD askerleri için yaklaşık 243 milyon Euro ödemede bulunmuş. Almanya ayrıca NATO bünyesinde ABD’nin Almanya’daki üsleri için 480 milyon Euro’luk ödeme yapıyor.

Sözün kısası; hem Almanya’yı işgal ediyorlar hem de işgalin ortaya çıkardığı masrafı, Almanya’dan tahsil ediyorlar. Alman kamuoyunu; üsler ve daha önce kullanılan alanlar ABD’nin kontrolünde kalmaya devam ettiği sürece, ABD’nin ihtiyaç durumunda her an geri dönebileceği anlamına geldiğini çok iyi biliyor. Dolayısıyla, ABD’nin Almanya’da elde ettiği askeri avantajlardan kolay bir şekilde vazgeçmeyeceği ortada.

Neden mi?

Almanya’nın askeri olarak ABD’nin “arka bahçesi” olmaktan çıkması aynı zamanda ABD’nin dünya üzerindeki savaş politikalarının geriletilmesi anlamına geliyor. Görünürde Alman devleti ve hükümetleri de durumdan çok rahatsız değilmiş gibi davranmayı şimdilik uygun buluyorlar.  Ama nereye kadar?

Çünkü bu işgali sonlandıracak siyasi ve askeri güçleri yok. Bu nedenle üslerin kapatılması ancak savaş karşıtlarının vereceği güçlü bir mücadele ve güçlü bir ekonomi ile mümkün. ABD’den bağımsız hareket edecek Almanya’nın bu durumda kendi güvenliğini ABD’ye bağımlı kalmadan sağlayabiliyor olması için kendi ordusunu ve Avrupa Birliği ordusunu kurması gerekecek.

Almanya’nın konusu veya sorunu sadece üsler ve ülkesinde yerleştirilen askerler değil. ABD ve İngiltere’ninRusya - Ukrayna savaşını bahane ederek Avrupa ülkelerini Moskova’ya karşı yaptırım uygulamaya zorlaması, efsane Alman sanayisinin enerji tedarikinde sorunlara yol açıyor.

Aynı şey, Avrupa Birliği'nden ayrılan İngiltere için geçerli değil. Deyim yerindeyse onların tuzu kuru. Çünkü İngiltere'nin doğal gaz depoları ise şu anda ağzına kadar tıka basa dolu, ayrıca Rusya, bu ülkenin ihtiyacının sadece yüzde 5'ini karşılıyor. O nedenle İngiltereRusya'dan gelecek doğal gaza diğer Avrupa ülkeleri kadar bağımlı değil.

Rusya Federasyonu'na bağlı doğalgaz şirketi GazpromAlmanya’nın ihtiyaç duyduğu doğalgazda en büyük tedarikçisiydi. Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya, ihraç ettiği doğal gazın büyük çoğunluğunu kendi kullanıyor. Almanya’nın yaptırımlara mecbur bırakılması; gelecekteki doğal gaz ithalatını büyük sıkıntıya soktuğu söylenebilir.

Batı ile Moskova arasında artan siyasi gerilimlere rağmen Almanya’nın Rusya ile ticareti geçen yıl 2020’ye göre yüzde 34,1 artarak 59,8 milyar avroya yükseldi. AlmanyaRusya’ya ağırlıklı olarak makine, motorlu taşıtlar kimyasal ve eczacılık ürünleri ihraç ediyor.

Jeopolitik gerilim nedeni ile bu ekonomik ilişkilerin kesintiye uğraması, Alman ekonomisinin karşı karşıya kalabileceği en büyük tehlike. Çünkü Almanlar ekonomik güçle, tam bağımsızlıklarına kavuşabileceklerine odaklanmışlar.

Alman dehası ABD’yi öncelikle kendi sınırları dışında diz çöktürmenin hesabını yapıyor. Kızıl Deniz’deki saldırıyı böyle okuyun. Yine Alman ordusundan üst düzey subayların Kırım Köprüsü'ne saldırı toplantısını da, ABD ile Rusya’yı kapıştırarak, Rusları Amerikalılara karşı nükleer silah kullanmaya zorlayarak, Amerikalıların Avrupa'dan özellikle Almanya'dan ayaklarını kesmek girişimi olarak okuyun.

Rus Almanlar - Alman Ruslar…

II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın doğu bölgesini işgal eden Sovyet Rusya’nın Almanya üzerindeki nüfuzu herkesin malûmu, fakat Almanya’nın Rusya’ya sahiplenmesine ne demeli?

Annesi Tatar asıllı Rus Çarı Deli Petro’nun, ülkesine çağırdığı Alman zanaatkârlar, asırlar boyunca Rus Çarlığında etnik yapı oluşturabilecek nüfus potansiyeline ulaştı.

Almanların Rusya’daki etnik varlığının başka sebepleri de var. Rusya’daki Alman diasporası açısından II. Yekaterina zamanında çıkarılan “Yabancıların Rusya’ya Serbestçe Girebilmeleri ve Yerleşmeleri ve Rusya’dan İltica Eden Rusların Serbestçe Ülkelerine Geri Dönebilmeleri Hakkında” (1762) ve “Rusya’ya Gelen Tüm Yabancılara Serbest Giriş ve Arzu Ettikleri Vilâyete Yerleşme Hakkı ve Ayrıcalıklı Hakların Tanınması Hakkında Manifesto” (1763) başlıklı yasalar özel önem taşıyor.

Bu yasaların tanıdığı serbesti ve ayrıcalık sonucu 1764’ten 1870’e kadar yaklaşık yüz yıllık bir dönem boyunca çok sayıda Alman, Rusya’ya yerleşme fırsatını yakaladı. Rusya’ya gelen Almanlara boş toprak arazilerinin verilmesinden başka, askerlik hizmeti ve bazı ağır vergilerden muafiyet ve din özgürlüğü gibi önemli hak ve ayrıcalıklar tanınmıştı.

Örneğin Volga Almanları (Wolgadeutsche or Russlanddeutsche). Volga Nehri boyunca yerleşik Alman asıllı göçebeler, ağırlıklı olarak güneydoğu Rusya’nın Saratov şehri civarında yaşıyordu. 18.Yüzyıl’da Avrupa ülkelerinin kendi kültürleri ile diğer ülkelerde yaşama ve yayma hedefi doğrultusunda Rusya’ya göçmüş olan Volga Almanları, takip eden her yüzyılda değişik sebeplerle sürgün edilmiş veya iltica etmek zorunda kaldı.

19. ve 20. yüzyılda Rusya’dan da Anavatanları olan Almanya’yaAmerika Kıtasında KanadaArjantinBrezilya ve Dakota olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne göçtüler.  Volga Almanlarını, Rusya’da iskan eden Rus Çariçesi II. Katerina, aslen Alman bir Lüteryandi ve Prusya’da Szczecin’de doğmuştu. Eşi III. Petro’nun ölümünden sonra, Rus Çariçesi unvanıyla hanedanı yöneten II. Katerina1762 ve 1763’te çıkardığı manifestolar ile Avrupalıları (Yahudiler hariç olmak üzere) kendi kültür ve inançları ile Rusya’da yaşamaya davet etti.

Kendi kültürlerini, Rusya’ya taşıyarak yaşamaları için Avrupa halklarına gönderilen ilk davet rağbet görmese bile, sonrasındaki çağrıya Avrupalı yöneticiler kayıtsız kalmadı. İngiliz ve Fransızlar, ağırlıklı olarak Rusya’nın Amerika kıtasına yakın yerlerde kolonileşti. Avusturya’da kesin olarak Rusya’ya göç yasaklanırken, Prusya’da bulunan BavyeraBadenHessenPalatinate ve Rhineland bölgelerinden, 1763 ve 1767 yılları boyunca, Rusya’nın içlerine Alman göçü gerçekleşti.

Volga Almanları, bu göçlerle Rusya’ya gelen Alman halkının bakiyesidir. Bolşevik Devrimi sonrası 1924’te Volga Almanlarının yaşadığı bölgede, başkenti Engels olan, Volga Alman Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’yla birlikte 1941’de Sovyet Ordusu’na Alman kökenli asker alınması durduruldu.

Almanya’nın Rusya’ya savaş açmasıyla; StalinVolga Almanlarının Nazi Ordusuyla işbirliği yapmasından endişe ederek Volga Alman Otonom bölgesindeki Almanlara tehcir uygulandı. Yaklaşık 400.000 Volga AlmanıRusya içlerine Altay Krayı ağırlıklı olmak üzere Sibirya bölgesine, ağırlıklı Karağandı olmak üzere Kazakistan bölgesine sürüldü.

Savaş sonrası Sibirya, Ural, Altay, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da kaldılar. 1979 yılında yaklaşık 936.000 Alman kökenli Kazakistan bölgesinde yaşamaktaydı. 1980’den Sovyetlerin dağılmasına kadar Volga Almanları, daha çok Almanya’ya göç ettiler. Volga Almanları günümüzde, Kuzey Amerika Kıtası özellikle Chicago’da yaşıyor.

Günümüzde sadece Kazakistan’da yaklaşık 450 bin etnik Alman yaşamaya devam ediyor. Alman hükümetinin vatana ulaştırma projesiyle tekrar geriye dönüşler yaşanıyor. Almanya hükümetinin etnik Almanların eski SSCB ülkelerinde kalmalarını sağlamak için yılda 200 milyon mark harcadığı da göz önünde bulundurulursa, Kazakistan’da kalan Almanlar için Alman sermayeli yatırımların, Almanya ile ticaretin cazip iş alanları olabileceği söylenebilir.

Berlin'in zor günlerinde en büyük destekçisi Rus Almanlar…

Tarihte hem düşmanlık hem de dostluk dönemleri yaşayan Almanya ve Rusya bugün birçok alanda yoğun işbirliği içerisinde. Rusya’daki Alman asıllı bürokratlar Avrupa anakarasında Cermen akrabalarına yardıma koşuyor.

Almanya’nın enerji ihtiyacını karşılıyor. Rus jeopolitiğini ona göre dizayn ediyor. Rusya Federasyonu’nda yerleşik Alman kökenli Rus vatandaşlarının yönetim kademelerinde etkili oldukları görülüyor. Örgütlü bir sosyal yapıları var.

Hatta Rusya Almanları Ulusal Kültürel Otonomileri Federasyonu adı altında teşkilatlanmışlar. Heinrich Marten; Rusya Almanları Ulusal Kültürel Otonomileri Federasyonu başkanı. Bu federasyon başkenti Engels olan, Volga Alman Otonom Cumhuriyeti’nin yeniden kurulması için çabalıyor. Bu konuda Alman hükümetinin desteğini aldıkları kesin.

Almanların Rusya hesabı olduğu gibi Putin’in de Almanya hesabı var. Ancak sonuç itibarıyla bütün yollar Berlin’e çıkıyor. Putin, Avrupa’yı özellikle de Almanya’yı ABD’den koparmak istiyor. Önceki Alman Şansölyesi (Başbakanı) Angela Merkel de Putin gibi Alman-Rus işbirliğinden yana olduğunu gizlemiyordu.

Washington, Berlin’i kıskanıyor!..

Cümle alem biliyor ki ABDAlmanya-Rusya yakınlaşmasından rahatsız. Zaten Ukrayna sorunu bu yakınlaşmaya dondurucu etki yaptı. Güçlü bir Avrupa Birliği’nin ABD çıkarlarına zarar vereceği ihtimalinden hareketle, Amerikalı jeostratejistler çareyi Avrupa Troykasını Almanya/Fransa/ İngiltere dağıtmakta buldu. İngiltere’nin ‘Brexit’ yani Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması, en çok Amerikalıları sevindirmişti.

Doğu Alman kökenli, Rusya ile ilişkileri destekleyen bir partiden gelen Merkel döneminde Almanya-Rusya ilişkileri daha çok ikili görüşmelerle yürütüldü. İki ülkenin ilişkileri ekonomi ve enerji temelinde yoğunlaşmış durumda. Şimdilik siyasi ve askeri bir entegrasyon ihtimal dışı. Tüm baskılara rağmen Berlin yönetimi Rusya ile işbirliği konusunda faydacı bir yaklaşım sergiliyor.

Mesela eski Almanya Başbakanı Gerhard SchröderTürkiye’ninRusya ile Ukrayna arasındaki ihtilafın sona ermesi çabalarında, şu anda tahıl sevkiyatına ilişkin müzakeredeki gibi çok yardımcı olduğunu söyleyerek, Rusya'ya destek çıkmıştı.

Hani Türkiye’de önüne gelene “Bilge Kral” demeyi seven bir topluluk var ya bence onlar kısa zamanda Rusya Federasyonu Baskanı Putin’in hakkını gasp ediyor.  Çünkü Putin hem devlet aklına umuruna sahip ve onun gibi gereken sabra sahip bir devlet adamı da bulunmadı.

Öyle ki Avrupa bütünleşmesine tekrar dâhil olmak adına adımlar atmaktan geri kalmıyor.

Rusya’nın Avrupa Birliği’nin en büyük üçüncü ticari ortağı olması, başta Gazprom olmak üzere AB’de güçlü bir lobisinin var olması ve AB üyelerine büyük yatırımlar yapması gibi nedenler RusyaAB yakınlaşmasını sağlıyor. Mevcut Gazprom Başkanı Aleksey Borisoviç Miller’in Rus-Alman bir ailenin dünyada geldiğini ve Alman asıllı Rusya vatandaşı olduğunu hatırlayalım.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, hayatının biçimlenmesinde önemli yeri bulunan, Batı Rusya’da Alman kültürünün ikliminde yetişen, 1960’lı yıllarda Leningrad’daki (St. Petersburg) bir ortaokulda eğitim gördüğü sırada Almanca öğretmeni olan Mina Yudintskaya’nın da etkisiyle, Avrupa ile ilişkilere önem verdiği bir sır değil.

Rusya-Almanya arasındaki enerji jeopolitiği belki ileri yıllarda siyasi ve askeri birleşmenin ortamını hazırlayabilir. Rusya-Almanya arasındaki gaz işbirliği hızla ilerliyor. Berlin, Rusya ile anlaşarak. Batı Avrupa’nın bütün enerji ihtiyacını Rus gazı ile karşılama yönünde irade beyanında bulunduğunu unutmuş olamaz.

Bu işbirliği doğal olarak Atlantikçi Blokta dengeleri alt üst edeceği gibi, Almanya’yı Avrasyacı Bloka yaklaştıracaktır. Almanya’ya petrol girişinde Rusya üçüncü ulaştırıcı. Bu gelişme, Rusya-Almanya gaz işbirliği için de iyi bir örnek.

Almanya-Rusya düşmanlığı ABD projesi!..

Son sözü bir Amerikalı’ya bırakalım ve Almanya-Rusya işbirliğine nasıl baktıklarını görelim.

ABD’ne danışmanlık yapan özel bir istihbarat kuruluşu Stratfor’ın (Strategic Forecasting) kurucusu ve patronu Georges Friedman 4 Şubat 2015’te Küresel İşler Chicago Konseyi’nde (Chicago Council on Global Affairs) yaptığı konuşmada “Bizim Avrupa ile ilişkimiz yok; Romanya ile, Fransa ile ilişkilerimiz var. ABD’nin ilişki kuracağı bir Avrupa yok ortada. Asırlar boyu ABD’nin çıkarları için yaptığımız savaşlar; birinci, ikinci dünya savaşları olsun Soğuk Savaş olsun, her şey Almanya ve Rusya ekseninde olmuştur. ABD’yi tehdit edecek olan tek güç bu iki ülkenin birliğidir. Bu birliğin gerçekleşmemesi için gereken her tedbiri almalıyız.” demişti.

Stratfor’un başkanı Friedman, Avrupa ile Rusya (daha doğrusu Almanya ile Rusya) arasında oluşturulacak (oluşturulmasına başlanmış) “askeri koridor”un 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum