içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ermenistan-NATO bağlamında Kafkasların geleceği ve Karadeniz güvenliğinin Doğu Avrupa bağlantısı!

Ermenistan-NATO bağlamında Kafkasların geleceği ve Karadeniz güvenliğinin Doğu Avrupa bağlantısı!

Ermenistan-NATO bağlamında Kafkasların geleceği ve Karadeniz güvenliğinin Doğu Avrupa bağlantısı!

Ermenistan-NATO bağlamında Kafkasların geleceği ve Karadeniz güvenliğinin Doğu Avrupa bağlantısı!

Strateji, zor seçimler yapma sanatıdır. Bu söz belki de en çok Rusya Başkanı Putin’e yakışıyor. Atlantik kıyılarından Orta Asya dağlarına kadar uzanan Avrupa ve Avrasya kara kütleleri, hem dünyadaki en istikrarlı ve zengin ülkelerden bazılarını hem de en yoksul ve baskıcı rejimler tarafından yönetilen ülkeleri içeriyor. Rusya'nın 2022'de başlattığı geniş çaplı NATO’nun baştan çıkardığı Ukrayna’yı yola getirme operasyonu, bölgeyi, özellikle batılı emperyalist sistem açısından güvenliksizleştirdi.

Sonuçta ekonomik, siyasi ve savunma konuları, küresel ilgi odağı oldu. Ayrıca bölgesel ve transatlantik iş birliğinin artırılmasının gerekliliği ortaya çıktı. Rusya'nın bölge çapındaki silah satışları, askeri ilişkileri ve paramiliter faaliyetleri, yerel nüfuzunu genişletme ve Batı karşıtı stratejik çıkarlarını güçlendirme çabaları daha reel bir zeminde gerçekleşiyor.

Batı Pasifik'te savaş tehlikesi artarken, Çin'in şaşırtıcı askeri modernizasyonunu şaşkınlıkla izleyen ABD; demode askeri stratejisini sıfırlamak için uğraşıyor. ABD’nin Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu’na karşı elindeki en büyük ve önemli enstruman, 2024’te 75. yıl dönümünü kutlayacak NATO.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün, Sovyetler Birliği'nin oluşturduğu tehdide yanıt olarak kurulduğu sıklıkla söylenir. Bu yalnızca kısmen doğrudur. Aslında İttifak'ın kuruluşu üç amaca hizmet eden daha geniş bir çabanın parçasıydı: Sovyet yayılmacılığını caydırmak, kıtada güçlü bir Kuzey Amerika varlığı aracılığıyla Avrupa'da milliyetçi militarizmin (Nazizm gibi) yeniden canlanmasını yasaklamak ve Avrupa'nın siyasi bütünleşmesini teşvik etmek.

Ermenistan ve NATO ilişkisi…

Sovyetler Birliği’nin eski üyesi Ermenistan7 Ekim 2002 tarihinde Organizatsiya Dogovora o kollektivnoy bezopasnosti/ Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü adıyla altı Bağımsız Devletler Topluluğu ülkesi Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Belarus’un kurduğu hükûmetler arası askerî ittifakın katılımcısı.

Örgüt'ün temelleri, 15 Mayıs 1992’de Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te imzalanan Kolektif Güvenlik Antlaşması'na dayanıyor. Buna rağmen Ermenistan, neredeyse 30 yılı aşkın süredir NATO ile flörtleşiyor.

NATO’nun resmi bir üyesi olmayan Ermenistan’ın NATO ilişkilerinden söz edelim…

NATO ile ilişkiler, Ermenistan'ın 1992’de Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi'ne katılmasıyla başladı. Bu diyalog forumunun yerini 1997’de Avrupa- Atlantik bölgesindeki tüm Müttefikleri ve ortak ülkeleri bir araya getiren Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi aldı. İkili işbirliği, Ermenistan'ın 1994 yılında Barış için Ortaklık programına katılmasıyla başladı. Şaşırtıcı ama gerçek, ErmenistanKosova'da NATO liderliğindeki operasyona aktif olarak katkıda bulunuyor.

2009'dan itibaren Afganistan'daki NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü'nü (ISAF) de destekledi ve ISAF'ın misyonunun tamamlanmasının ardından, Kararlı Destek olarak bilinen Afgan güvenlik güçlerini eğitme, tavsiyelerde bulunma ve yardım etmeye yönelik NATO liderliğindeki çalışmalarda yer aldı.

Ermenistan'ın NATO ile işbirliği programı, ortaklaşa kabul edilen Bireysel Ortaklık Eylem Planı'nda (IPAP) belirtilmektedir. IPAP'ın geniş kapsamı, Ermenistan'ın NATO ile sadece savunma alanında değil, siyasi ve güvenlik konularında, demokratik standartlarda, hukukun üstünlüğünde ve yolsuzlukla mücadelede de işbirliği yapıyor. 2002 yılından bu yana, kuvvetlerinin operasyonlarda NATO kuvvetleriyle birlikte çalışma yeteneğini geliştirmeye yardımcı olan Planlama ve Gözden Geçirme Sürecine (PARP) katılan Ermenistan için temel önceliklerden biri, silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolünü sağlamak.

NATO’nun Savunma Bakanlığı'na sivil personelin atanmasını da desteklediği Ermenistan2008 yılında profesyonel askeri eğitim kurumlarında reform yapılmasına yardımcı olmak amacıyla NATO'nun Savunma Eğitimini Geliştirme Programına (DEEP) katıldı. DEEPErmeni Askeri Eğitim Konsepti'nin hazırlanmasına, çeşitli uzmanlık eğitim kurslarının geliştirilmesine ve Erivan'da Ulusal Savunma Araştırma Üniversitesi'nin kurulmasına katkıda bulundu. 2013 yılında Ermenistan Savunma Bakanlığı NATO'nun Bina Bütünlüğü (BI) programına katıldı. Ermenistan, (2014'te başlayan) NATO Öz Değerlendirme ve Akran Değerlendirme Sürecini tamamladıktan sonra, iyi yönetişim uygulamalarını geliştirmek ve savunma sektöründeki yolsuzluk risklerini azaltmak için NATO'nun BI'ya özel desteğinden yararlanıyor.

NATO ve bireysel MüttefiklerErmenistan'ınErmeni Barışı Koruma Taburu'nun NATO kuvvetleriyle birlikte çalışabilirliğini geliştirme ve onun ilgili muharebe destek ve muharebe hizmet destek birimlerine sahip bir tugay haline gelmesini sağlama çabalarını desteklediler. Özellikle Dağlık Karabağ’da Zengezur Koridorunda Rus birliklerle konuşlandırılan bu barışı koruma taburunun NATO danışmanları tarafından Rus barış gücüne ve Azerbaycan ordusuna karşı eğitildiği anlaşılıyor.

NATO'nun Dağlık Karabağ ihtilafını çözmeye yönelik müzakerelerde doğrudan bir rolü yok. Çünkü yukarı tükürse bıyık aşağı tükürse sakal.  Öyle netameli konu ki diğer ucunda Azerbaycan petrollerini işleten uluslararası enerji şirketleri var. Onlar neyse de NATO üyesi Türk Ordusu var.  O nedenle NATO’nun elinden, tüm tarafları çatışmanın barışçıl çözümüne yönelik çabalarını sürdürmeye teşvik etmekten başka bir şey gelmez.

Yahu desenize Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan ordusu hem Sovyet askeri disiplini hem de NATO’nun talimatnamesine göre tatbikatlarda eğitilen Ermeni ordusuna karşı çifte zafer kazanmış. Az-buz değil büyük iş vesselam.

Hepsi bu kadar mı?

Fazlası da var…

Ermenistan, acil durum hazırlık ve müdahale yeteneklerini geliştirmek, afetler ve asimetrik tehditlerle başa çıkmak, acil durum planlamasını geliştirmek ve uluslararası afet yardım operasyonlarına katkıda bulunmak için NATO'nun Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi (EADRCC) ile birlikte çalışıyor. 

NATO ile ayrıca Erivan'da Kriz Yönetimi Ulusal Merkezi'nin kurulması konusunda da işbirliği yapan Ermenistan, 1993'ten beri NATO'nun Barış ve Güvenlik İçin Bilim (SPS) Programında yer alıyor. İşbirliğinin kilit alanları arasında kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer (KBRN) ajanlara karşı savunma, terörle mücadele ve ileri teknoloji gibi konular var. ErmenistanNATO ve Ermenistan'ın İttifak ile işbirliği konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek amacıyla her yıl NATO Haftası düzenliyor.  Ermeniler, NATO ile çoktan gerdeğe girmişler de Ruslar sineye çekiyormuş da yeni öğreniyoruz.

ErmenistanNATO liderliğindeki operasyonlara katkıda bulunuyor ve Müttefikler ve diğer ortak ülkelerle birçok alanda işbirliği yapıyor. NATO Genel Sekreteri'nin Güney Kafkasya Özel Temsilcisi Javier ColominaErmenistan-NATO ortaklığını daha da güçlendirmeye yönelik çabalar içinde.

-Javier Colomina, Paşinyan

Ermenistan ve Azerbaycan arasında ilişkilerin normalleşmesi için çalışıyor. Onların derdi Hazar enerji kaynaklarının geleceği. Çünkü Hazar ve Karadeniz havzaları, Doğu Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjiyi tedarik edebilecek konumda. Fundamentalist YahudiHristiyan ve Müslümanların sandığı gibi rekabet din kavgası falan değil.

Daha birkaç gün önce Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan basın toplantısında Türkiye'nin Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sürece dahil edilmesi yönünde bir eğilim görüp görmediği sorusuna şu yanıtı vermiş;

"Gerçek şu ki, Azerbaycan'la birebir ya da yüz yüze konuşsak bile Türkiye'nin varlığını hem görüyor hem de hissediyoruzTürkiye'nin de önemli bir uluslararası aktör olduğunu inkar edemeyiz, bu gerçekle yüzleşmeliyiz" diyen Paşinyan, ErmenistanAzerbaycan ilişkilerinde aktörlerin yapıcı bir rol oynayabilmeleri için tarafsız olmaları gerektiğini de belirtmişti.

Doğrusu Paşinyan, Ermeni halkını diaspora aynasına bakmadan kendi kendi ile yüzleşme sürecini sağlamakta başarılıydı. Nikol Paşinyan döneminde ErmenistanRusya ile geleneksel olarak yakın olan bağlarını azaltmayı düzenli olarak tartıştı. Moskova, her seferinde ticaret hacminin istikrarlı olduğunu, askeri işbirliğinin devam ettiğini ve Kremlin'in Dağlık Karabağ'ın dağlık bölgesi konusunda Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki anlaşmazlıkta hakem olmaya devam ettiğini belirtebilirdi.

Kafkasların geleceği…

20 Eylül 2023'te, Güney Kafkasya'nın geleceği ve Rusya'nın bölgedeki politikası üzerindeki etkisinin boyutu henüz anlaşılamayan tarihi bir olay yaşandı. Ermenistan'ın 32 yıldır askeri, diplomatik ve mali yollarla desteklediği Karabağ'daki ayrılıkçılığın yuvası, Azerbaycan Ordusunun terörle mücadele operasyonu sonucunda kendi kendini tasfiye ettiğini duyurdu. Böylece 20 Eylül 2023'te Güney Kafkasya'daki temel istikrarsızlığın kaynağı şimdilik ortadan kalktı.

Çünkü sözde ana stratejik müttefik Rusya ile yakın askeri-siyasi ilişkileri kesmeyi amaçlayan ve bunu konuda ısrarcı davranış sergileyen Erivan yönetimi, Rusya Federasyonu'nun dış politikasında jeopolitik dengeyi bozan Rus karşıtı eğilimlerin geçici olarak güçlenmesini sağlıyor.

Ancak bunun sorumluluğu biraz da Moskova’ya ait!..

Neden mi?

Açıklayalım...

Rusya, “Karadır bu bahtım kara, Sözüm kâr etmiyor yare, Kendim ettim kendim buldum” türküsünü hatırlatan şekilde 2018 olaylarından çok önce Ermeni toplumunda Batı yanlısı ve dolayısıyla Rus düşmanlığını tırmandıran Soros örgütlerinin Ermenistan'daki faaliyetlerine göz yummuştu. Dağlık Karabağ'ın kaçınılmaz kaybıyla Azerbaycan'la savaş kışkırtma ve bu savaşta yenilgiye uğratma politikası izlemeye başlayan Ermeni liderliğinin davranışı, “yanlış hesap Bağdat’tan döner” dedirtiyor. Ermeni siyasetinde önceliklerin değiştiği, Moskova ile stratejik ortaklığın sona erdiği açık. Bununla birlikte Ermenistan'ın Gümrü kentindeki büyük askeri üssün yakın zamanda kapatılması pek mümkün görünmüyor.

Doğu Avrupa-Kafkasya denklemi…

Ukrayna’nın askeri durumunun kötüleşmesi ve Rus güçlerinin önemli ilerlemeler kaydetmesi karşısında NATO güçleri, NATO muharip birliklerinin Ukrayna topraklarına doğrudan konuşlandırılması, Rus altyapısına ve şehirlerine saldırılar düzenlenmesi de dahil olmak üzere savaşı büyük ölçüde tırmandıracakları tehdidini açıkça dile getirseler de neyi ne kadar yapabilecekleri ortada. NATO, tarihi bir görev üstlendi, Ukrayna’yı parçaladı, Slavların arasına kan davası soktu.

NATO stratejistlerine göre kaynak çeşitliliğini artırarak ve Rusya'ya olan bağımlılığı azaltarak veya ortadan kaldırarak, daha geniş Karadeniz bölgesinin enerji güvenliğinin güçlendirilmesine ihtiyaç var. Coğrafi konumları ve Rusya ile olan tarihi bağları nedeniyle bölgedeki çoğu ülke petrol ve gaz ithalatında Rusya'ya bağımlı. Hatta NATO üyesi Ankara, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için çalıştı; ancak Rusya ile imzaladığı ve Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom'un Akkuyu'da bir nükleer enerji santrali kurmasına, sahiplenmesine ve işletmesine izin veren bir anlaşmayı sürdürüyor.

Bu fiili durumdan dolayı Batı’daki uzmanların eleştirilerine maruz kalıyor. Buna rağmen bağımsızlığından taviz vermediği için Rus enerjisi hâlâ Türkiye'ye akıyor. Örneğin TürkiyeRusya'nın fosil yakıtlarının ikinci büyük ithalatçısı haline geldi. Alıyor, işliyor ve satıyor. Rafineriler tam kapasite çalışıyor. İsrail başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi Ankara’nın kapısında sırada.

NATO mermer NATO kafa” diye boşuna dememişler. Adamların aklı başına daha yeni geliyor. NATO'nun Doğu Avrupa'da boru hattı altyapısının bulunmaması potansiyel bir güvenlik açığı olduğunu fark ediyorlar. Bu da NATO'nun Karadeniz bölgesindeki ileri konuşlanmış kuvvetlere yakıtı hızla taşıyamayabileceği yani ihtiyaç duyulduğunda   NATO güçlerinin yakıtsız kalma riskinin büyük olduğu anlamına geliyor.

Bu güvenlik açığının ele alınmasıyla Karadeniz ülkelerinin petrol ve gaz üretiminin artırılmasını, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılmasını ve genişletilmiş boru hattı, karayolu, demiryolu ve mavna altyapısı yoluyla dağıtım ağının genişletilmesini içeren büyük bir çaba gerektireceği  söylenebilir.. Bu yakıt nakliye hattının yapılması pahalı, tartışmalı ve zaman alıcı olacak; finansman, güçlü diplomasi ve sabır gerektirecek. Türkiye ikna edilmeden projelendirilse bile pratize olması imkansiz.

Denklemde Gürcistan da var!..

ABD, Hazar Havzasına nüfuz edebilmek için Karadeniz'in güvenliği konusunda bölge devletleri arasında işbirliğini teşvik ediyor. Bu tür işbirliği yükselişte; en son Ocak ayında TürkiyeBulgaristan ve Romanya'nınRusya Ukrayna savaşı sona erdiğinde Karadeniz'de mayın temizleme operasyonları yürütme konusunda anlaşmaya varmalarıyla görüldü. 

Kendi geleceğini ABD’ye ipotek eden Gürcistan, liman tesislerini ve yardımcı altyapısını iyileştirerek kendisini orta koridorda kilit bir oyuncu olarak konumlandırıyor ve kendisini Doğu Avrupa ticaret sisteminde güvenilir bir ortak olarak tanıtıyor. Türkiye bunu bıyık altından gülerek izliyor. Gürcistan, aynı zamanda Romanya'ya potansiyel deniz altı gücü ve internet kablosu için önerilen bir kaynaktır. Ayrıca strateji, "sürdürülebilir, uzun vadeli" gıda güvenliği çözümlerine ilişkin değerlendirmeler yapılmasını da gerektiriyor.

Karadeniz'den Doğu Avrupa’ya nakliye koridoru…

Ukrayna ile Karadeniz nakliye koridoru boyunca yer alan ülkeler (Romanya, Bulgaristan ve Türkiye) arasındaki işbirliği, tahıl gibi milyonlarca ton tarımsal ürün de dahil olmak üzere nakliyenin, her devletin karasuları içerisinde Karadeniz'in batı kıyısı boyunca devam etmesini sağladı. ABD'nin bu bölgesel ortaklarla güvenlik yardımını artırma hedefi, Washington'un bu tür bir işbirliğinde güvenilir bir üçüncü taraf olarak rolünü sağlamlaştırması için bir fırsat görülüyor.

Karadeniz'in NATO üyesi ülkeleri (Bulgaristan, Romanya ve Türkiye) ABD'nin Karadeniz bölgesinin güvenliğine artan ilgisinden kesinlikle faydalanacaktır. Ancak bu ülkeler halihazırda NATO'nun 5. Madde korumasına sahiptir ve Rusya, bir NATO üyesine karşı herhangi bir açık askeri eylemden titizlikle kaçınmıştır. UkraynaNATO üyesi olmasa da Washington'dan hatırı sayılır bir destek aldı ve savaş alanında Rusya'yla rekabet edebileceğini ordusunu ve halkını ve topraklarını kaybetme pahasına kanıtladı. Üstelik Rusya'nın Avrupa'nın diğer bölgelerine erişimini engellediği için KievBatı'nın desteğini almaya devam edecek.

ABD’nin Ukrayna’da Rusya’ya karşı NATO savaşında önemli aktarma merkezi işlevi gören Dedeağaç’a deniz kuvvetleri konuşlandırma planları, Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilimleri daha da tırmandırıyor.

Şimdilik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti ile “bir gece ansızın gelebiriz söylemleri rafa kalktı gibi. ABD’nin bu gemileri Kuzey Ege’de konuşlandırması, Rusya’nın askeri olarak kuşatılması ve bölgedeki ABD-NATO savaş güçlerinin daha da arttırılması açısından önem taşıyor.

Ancak Ankara bu konuda NATO yönetimi ile aynı düşünür mü? Nitekim ABD’nin Yunanistan yığınağına karşı Türkiye de Rus gazını, Karadeniz’den Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya ulaştıran Mavi Akım ve Türk Akım hatlarının güvenliği ile ilgileniyor.  Bu bir yerde Moskova’yı Washington’un karşısına dikmek gibi bir şey.

Nitekim Türkiye'nin ilk yer altı doğalgaz tesisi Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi'nin kapasitesi artırıldı, 4 milyar 600 milyon metreküpe çıkarıldı. Dev tesis bu adımla, Avrupa'nın en büyük gaz depolama alanı oldu. Rusya tarafından 2022 yılında önerilen proje, gazın bir kısmının Rusya'dan Türk Akımı'nın ek hatları yoluyla merkeze tedarikini içeriyor.

Biliyorsunuz RusyaAvrupa'ya yönelik ihracat kaybını kısmen telafi etmeye yardımcı olabilecek bir merkezin hayata geçirilmesi için Ankara'ya bir yol haritası önermişti. PutinRusya Federasyonu'nun Baltık Denizi'nde kaybedilen doğalgaz boru hatlarının transit kapasitesini Karadeniz'e aktarmaya, burada yeni boru hatları inşa etmeye ve Türkiye'de Avrupa'nın en büyük gaz merkezini kurmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Bu üstü örtülü şekilde enerji jeopolitiği üzerinden Ankara ve Moskova'nın Washington'a meydan okuması görülebilir.

Balkan yarımadasındaki ABD askeri yığınağı, kim ne derse desin 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte NATO’nun aralıksız doğuya doğru genişlemesi ve Doğu Avrupa’yı askerileştirmesinin bir parçasını oluşturuyor.

2019’da ABD ile Yunanistan arasında imzalanan Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nın ek protokolü; Yunanistan’ın Girit adasında bulunan Suda Askeri Üssü’nün modernize edilmesini, Larissa Havalimanı’nın yenilenmesini, Valos ve Larissa arasında bulunan Stefanovikeio Hava Üssü’nün askeri açıdan güçlendirilmesini ve Dedeağaç Limanı’nın genişletilerek modern hale getirilmesini içeriyordu.

ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı savaş hazırlıklarının Yunanistan ayağını oluşturan bu adımlar, büyük ölçüde gerçekleştirildi. Bunların yanı sıra, ABD, her ikisi de 2004 yılında NATO üyesi olan Romanya ve Bulgaristan ile askeri işbirliği anlaşmaları imzaladı. 2000’lerden itibaren açılan askeri üslerinde ABD askerleri konuşlandırıldı.

Moskova ile enerji, ticaret ve askeri alanlarda güçlü bağları olan AnkaraABD-NATO’nun Rusya’ya karşı savaşının Türkiye’nin çıkarlarına zarar verebileceğini düşünüyor. Bu yüzden, Türkiye’nin Rusya’ya yönelik yaklaşımı, diğer NATO üyelerinden ayrışıyor.

TürkiyeAzerbaycanErmenistan çatışmasında ya da NATO’nun Suriye ve Libya’daki savaşlarında, NATO müttefiklerinden çok Rusya ile anlaşma arayışlarına girdi. Erdoğan hükümeti, NATO müttefikleri ile onların hedef tahtasındaki Rusya ve Çin arasında manevra yapmaya çalışıyor.

Sanırım bu bir iktidar tercihi değil bir devlet refleksi. Yakın gelecekte Irak'ta ortaya çıkan sonuçlara bakarak bu refleksin boyutları, etki alanları ve sonuçları daha iyi anlaşılacaktır! Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ne güzel söylemiş; Hak şerleri hayr eyler, Zannetme ki ğayr eyler, Arif anı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum