içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Mucizeye tanıklık bedava değil

İzmir depremi halâ "yeni" .

Mühendisliğin "kitabını" tahrif  etmek, eğip, bükmek neymiş bütün vicdanlılar  kahrolarak yaşıyoruz.

Tahrif etmek; menfaat için bozmak; olmadı, anlamı saptırmak, eğip, bükmek demektir.

Tahripçilik genellikle, sahte inanç tacirlerinden bilinir; oysa standartı yüksek ve yaşamla uyumlu her kuralın aşımı, bozumu, kötüye kullanımı için söz konusudur.

Allah'ın elçilerinin ilk ve en düşman muhatapları, ilâhi önermeleri tahrif edenlerin olması bize çok önemli dersler vermektedir.

Tahrifçiliik, diğer kötülükler gibi viraldir; vicdana bulaşınca sokağa çıkar, yaşamı çekilmez kılar.

İnsanın mahremiyeti yaşama hakkına sıkı sıkıya bağlıdır.

Mahremiyetin  iki yönü var; ikisi birbirini tamamlar..

Biri bedeni,  diğeri bedenini koruyan yaşadığı  konutudur.

Mühendisliğin kitabını tahrif edenler, tahrife göz yumanlar, kayıtsız  kalanlar; hepsi,  zincirleme  insan mahremiyetine yönelik ortadan kaldırma suçu işliyor.

"Tahrifçiler, masum kitleleri katlediyor" desek, abarmış mı oluruz? 

Sanmıyorum.

Kalabalıkların biraradalığından, onların  talep ve birikimlerinin toplamından rantlar oluştuğunu biliyoruz.

Konut imalatlarının da iki yüzü var:  Maddi yönü; zemin, malzeme, işçilik.

"Manevi" yönü; mühendislik, çevrecilik,   ahlâk, ilke, yasa, görev bilinci, sadakât.

Görüldüğü gibi her şeyin "maneviyatı"var.

"Maneviyat", maddiyatın salt zihinsel tasarımıdır. Maddiyat ise maneviyatın somut ile temasıyla oluşur.

Müteaahit, konut inşa girişimcisi, belediye fen görevlileri, mühendisler, kontrolör mühendisler konut inşasının "manevi" unsurlarıdır.

Onların esinleri ise bu alandaki mühendislik  biliminin yazılı metinleri olmalı.

Lakin  tüm bu esinin, yüksek kazanca kurban edilmesi çok öğreticidir.

Şimdi söyleyin,  deprem yıkıntılarının tahrifatçıları kimlerdir?

Diğer taraftan,  yıkıntılar arasından  özgecilikle can arayanlar var:

Onlar üçüncü boyut denilen dünya yaşamımıza dördüncü, beşinci boyuttan yardıma gelen gezgin ruhlu kişilerdir.

İsimleri, fotoğrafları, tanıtımları, reklâmları, makamları, maddi takdirleri olmadan; dahası, böyle şeylere aldırmayan,  işinin dışında ailesine, dinlenmeye ayıracağı vakitlerden vazgeçip, gönüllü kurtarıcılığa soyunan, bu işi severek yapan,  koşan, kuma, çamura bulanıp yük altına girenleri  hep hatırlamalıyız.

Onları gıyaplarında hep selâmlamlayalım,  takdirle önlerinde eğilelim ki azalmasın artsınlar.

Onların işlerine mübarek olanın yıkıntıdaki tasviri desek yerindedir.

Bu şaşırtan adanmışlık; insanlığa umut veriyor.

Ne mutlu insanlığa ki bu parıltılar halâ aramızda yaşıyor ve  doğuyorlar.

Bu  olgu, konumuz dahilinde toplumsal olarak tanık olduğumuz,  birinci mucizedir.

Bu olgulara uzaktan yakından tanık olanların çoğunluğu, "Allah 'ın mucizesi," olarak  görmelerine ne dersiniz?Diğer mucize; göçüklerin, demir çubukların, kırılmış betonların, sert parçalanmış, ezilmiş malzeme katmanlarının altında küvezlenmiş hücrelerde bekleyen  canların, çocukların, bebelerin  ölümü erteleyen bekleyişlerinin özneleriyle buluşması kayıtsız kalmak mümkün mü?

Mucizelerin bu kadar ortak tanıklığın bedelinin olabileceğini neden düşün müyoruz?

Kanıksamayı kıran büyük şaşıtıcı  tanıklıklsrımızın anlamı, bedeli olmalı değil mi?

Her şeyin bir kıymeti olduğuna itiraz edenimiz yok.

Bu nedenle mucizelerin kıymeti, bedeli, sorumluğu olmalı.

Tahrifliğin kaçınılmaz sonucunu ters yüz eden bu kurtarmaların işaret parmağı, biz tanıklara  neyi gösteriyor?

Bize hüsran bulvarında olduğumuzu, kanıksamanın çukurunu, Bütün'lüğün kanseri olan ben'lik tapıncını,  seçkinciliğimizi, farklılık iddiamızı,  hükmetme tutkumuzu, her kesi yargılama aldanışını, yaşamımızın her solukta  bizden bağımsız oluşunu...

Dahası sizde.

Mucizeye tanıklık bedava değil; bilesiniz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum