içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Acaba Ne Yapsak?

Varlığını hissetmenin, onay görmenin, beğenilmenin “Ben de varım” duygusunun derin hazzı…

Genellikle uzmanlık alanlarında başarı elde eden şahsiyetlerin varoluşu, toplum yararına çalışmalar yaptığı için; geniş kitleler tarafından kabul edilmekte ve onay görmekte.

 

Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun “Tophane” adlı tablosu, Yaşar Kemal’in “İnce Memed” adlı romanı, Neşet Ertaş’ın “Yazımı Kışa Çevirdin” türküsüyle Leyla’sına seslenişi, tıp doktoru Hulusi Behçet’in “Behçet” hastalığını keşfi, engelli sporcumuz Sümeyye Boyacı’nın “Avrupa Şampiyonluğu” vb…

Bu insanların, varoluşlarını ispatlamak ve haz duymak gibi temel amacı olmasa bile; ortaya koydukları eserler ile, toplum yararına çalışmışlar ve topluma değer katmışlardır. Bu nedenle; kimlikleri de doğal olarak değerli görülmüş ve kabul edilmiştir.

 

Şimdi…

Sosyal medyada, varoluş hazzına ölecek derecede susamış, onay görme ve beğenilme dürtüsüyle kıvranan, 7/24 bedenleriyle var olan, hemcinslerim… Güzel olduğunuzu kanıtlama çabanızın ardındaki psikolojik sebepleri anlamakta kimse zorlanmıyor. Ancak; kamuoyunun, görsellerinize bu denli ihtiyaç duyduğunu düşünmenizi, anlamak hayli güç.

 

Güzelleştirme programlarınızda, şişirilmiş dudaklarınız, ekrandan fırlayıp gözümüze gireceğinden korktuğumuz kirpikleriniz ve baygın bakışlarınızla, hepimizi kendinize hayran bıraktınız. 

Muhteşem pozlarınızın ardında “ben de varım”,” buradayım”, “önemliyim”, “beni de beğenin”, “mutlu olmam için, varlığımın hazzı için beğenilerinize muhtacım”, “olmak istediğim kendimi getirdim huzurlarınıza”, “beğenilerinizi kazanmak için; sunacak başka da bir şeyim yok”, “güzelleştirme programlarındaki başarım, bir beğeniyi hak etmiyor mu”?  “bu kadar çabam boşa mı gitsin”? diye serzenişleriniz geliyor kulaklarımıza.

 

 “Çok önemlisiniz” ve “çok güzelsiniz.” Öyle ki; hemcinsleriniz kıskançlıktan tırnaklarını kemirdi. Bir fotoğraf daha atarsanız; korkarım, parmak etlerini de yiyecekler. Şu hususu da hemen belirteyim ki; bu gidişin sonu dünya starlığına dayanır.  İçiniz rahat olsun. Sizler varsınız. Bedenlerinizi reklam afişlerinde, bilbordlarda gören sürücüler kontak kapatıyor. Hele araba teşhir reyonlarında,  araç üzerine uzanan bedenleriniz satış patlamasına bile neden oluyor. Tasarlanan ev projelerinin salonunda; kanepe üzerinde süzülen o muhteşem vücudunuzla; emlak piyasasının vazgeçilmez objelerisiniz. Kapitalist sistemin reklam aracı olarak kullandığı bedenlerinizin hakkı uğruna…

Hakkınız narsizm kokan paylaşımlar,

Hakkınız “kadın hakkı” değil de; “beden hakkı” diye haykırışlar.

İşte bu noktada, aklımda deli bir soru…

Acaba “gerçek varoluşu sarımsaklasak da mı saklasak?

Yoksa; bedenden ibaret görüp, sosyal medyada mı paylaşsak?

Ne yapsak?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum