içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Kendim Ettim, Kendim Buldum

Bir günün yorgunluğunu, durgun, sakin bir halde ve içimdeki sesin sessizliğini dinlerken, atmaya çalışırken; kulağıma gelen bir cümle… Oradan düşüncelerime ve zihnimin çeperine. Durdur durdurabilirsen. Düştük mü bir beyin fırtınasının için? Dört kelimeden ibaret bir cümle ve sebep olduğu zelzele…

 

“Bu çağ, kriz çağıdır”

Bu cümle, bir üniversite akademisyeninin çağımızı tanımlaması. Konu her neyse; anlatımını güçlü kılmak, konuyu genişletmek veya vurgu yapmak amacıyla ifade edilmiş dört kelime, bir cümle.

Benim bu noktada; ne ifade sahibi değerli hocamızla, ne kelimelerle, ne de cümle ile bir sorunum yok. Kriz sarmalındaki hayatları, nur topu gibi doğuran, besleyen ve kucağımıza veren etkenlerde.

Acaba çağ, krize mi aşıktı, kriz mi doğmak için; çağ arayışındaydı? Elbette; insanoğlu krizi kulaklarından tutup, zamanın içine bırakmadı veya saçlarından sürüyüp zamana yamamadı.

Hiçbiri.

Hepimizin malumu; fizik kanunları, bir oluşumun veya değişimin olabilmesi için, itici bir gücün varlığından bahseder. Bu kural, her ne kadar somut varlıklar için geçerli ve formüle edilebilir gibi düşünülse de; nesnel olmayan durumlar için de; geçerli olabileceği kanısındayım. 

İnsanoğlu, gürültüsünü yıllar öncesinde duyduğumuz teknolojik gelişmelerle, krizin döllenme evresini gerçekleştirdi. Önce masaüstü bilgisayarlar, laptoplar ve sonuçta hiçbirini aratmayan hatta çok daha üstün niteliklere haiz cep telefonları ile krizi doğurdu besledi ve kucağımıza verdi.

Başladı mı insanoğlunun her yeniliğe, önüne geçilemez merakı ve balıklama atlayışı. Tabi ki; alışılagelmiş hayat düzeninden ayrılışları?

Güne uyanışla, küçük bir ekrandan hayat ile bağ kurma eylemi ve beraberinde değişen insan profili.

Hoş geldin. İnsanı “sosyal bir varlıktır” tanımından uzaklaştıracak, makineleştirecek ve kurgusal bir boyutta hayatın içine hapsedecek gelişimlerin esaretiyle gelen kriz.

Evet. Artık insan, kurgusal bir hayat boyutunda yaşıyor. Sosyal varlık tanımlamasının, insan insana sohbetle, birbirinin hayatına dokunuşla, göz göze gelme, ortak idealler oluşturma, karşılıklı emek verme, ruhsal olarak bir oluşumun parçası olma, katkı sağlama, biz olma gibi alt gereklilikleri de; tedavülden kalkıyor. İnsan insana iletişim, manyetik çekim alanında gerçekleşiyor. Olan biten, sadece şekilde kalıyor, ruha intibak etmiyor. Psikolojinin konusu olan insanın tatmin duyguları, fıtratın ihtiyacına uygun şekilde karşılanmıyor. Tatminsizliğin getirdiği mutsuzluktan kurtuluş, yine kurgusal bir hayatın içinde aranıyor. İnsan kısır bir döngüde kıvranıyor.  Biyolojinin teorisi, bu noktada, haklılığını ispat ediyor. “Kullanılmayan uzuvlar ölüyor.” Yani insanın ruhu ölüyor.

Meseleye neden-sonuç ilişkisi yönünden bakınca; çağı, kriz çağına dönüştürmede, insanın yadsınamaz bir çabası, gözle görünüyor.

Şimdi…  “Bu çağ kriz çağıdır” gibi bir tanımlama, tekrar gözden geçirilmeyi bekliyor.

Göreceli bir kavram olan zamana çevirdiğimiz bakışlarımızı, kendimize doğru çevirmenin vaktidir.

Bu arada….

“Kendim ettim, kendim buldum” adlı eseri, fon müziği olarak kullanmamız da isabet olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum