içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Türkiye'de Seçmen Davranışı

Demokratik sistemlerin vazgeçilmez bir unsuru olarak seçim, siyaset bilimi literatüründe yönetilenlerin kendilerini yönetecek olanları belirlediği eylem olarak geçmektedir. Seçme hakkının gelişmesiyle beraber seçmen davranışları ve kararlarının siyasal gelişmelerdeki rolü artmıştır. Seçmen davranışları üzerinde etkili olan siyasal kültür, bireylerin ve grupların siyasal duruş ve tavırlarını, bununla birlikte tüm siyasi pratikleri şekillendiren, insanların siyasal olana ilişkin olarak sahip oldukları değerler, semboller ve inançlar bütünüdür. Buna bağlı olarak, siyasal kültüre yönelik yapılan anket araştırmasının örneğinden yola çıkarak araştırmalarda ortanın sağından sağa doğru artan bir şekilde oranda seçmen yapısının oluştuğu görülmüştür.

Toplum içinde siyasal seçim ile başrol konumuna gelen seçmenlerin oy verirken tercihlerinde belirli koşullardan etkilenirler. Siyasal katılmayı belirleyen en önemli faktör, siyasal katılımı gerçekleştirecek olan bireyin fiziki, kişisel ve hatta değer yargılarına kadar uzanan özellikleridir. Fakat bireyin kişisel özellikleri yanında yaşadığı çevrenin de incelenmesi gereklidir. Toplum içindeki sınıf farkı, yaş, eğitim, cinsiyet, meslek ve gelir düzeyi gibi faktörlerin yanında siyasal rejimler, seçmenlerin kararsız olması gibi faktörler de seçmen davranışında etkili olabilmektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık %50’sini oluşturan kadınların ise siyasete katılımının çok az yer almış olduğu görülmüştür.

Çalışma bize göstermektedir ki; gelir, eğitim, din gibi standart demografik veriler ve ideolojik kimlikler siyasal kültürün ve davranışların belirlenmesinde yeterince açıklayıcı olmayabilir. Seçmenler ve içinde bulundukları toplum hangi dine, etnik ve mezhepsel çoğunluğa sahip olursa olsun, seçmenlerin davranışları birbirinden farklı olabilir. Bu durumda siyasal kültür kavramı seçmen davranışlarının incelenmesinde elverişsiz bir analiz aracı olabilmektedir. Bu sebeple çalışmada seçmen davranışları, sosyo-ekonomik ve politik faktörler ile birlikte medyanın da dâhil edilmesiyle, çok boyutlu bir şekilde incelenmiştir. Seçmen davranışlarını etkileyen unsurların hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği hiçbirinin daha farklı bir değişim yaratmadığı sonucuna varılmıştır.

Ülkemizde sol siyasi partilerin en temel propagandası halkçı oldukları yönündedir. Kuramsal olarak belki de doğru bir sav ancak fiilen sol partilerin en başta halkla iletişimleri yetersizdir. İletişim halinde olduklarını düşündükleri kendi kesimlerinde bile yaşattıkları memnuniyetsizlikleri dikkate alırsak, kendi içinde bile bir fikir ve eylem birlikteliği sağlayamamış bir “sol” portresiyle karşılaşırız. Açıkçası solcular bile sol partilere tam manasıyla güvenememektedir. Çünkü kendisini solda tanımlayan partilerin yapılanması da sermaye gibi egemen çevrelerin etki alanındaki siyasi yapının bir izdüşümüdür. Mevcut siyasi yapıdan kaynaklanan halkın siyasete etkin katılımını önleyen unsurları bertaraf etmek normal koşullarda soldan beklenirken bunu başaran yine sağ siyasetçiler olmaktadır.

Sonuç olarak, gerek literatürden gerekse uygulamadan elde edilen sonuçlara göre, seçmenler oy tercihini kullanırken birçok faktörden etkilenmektedir. Gelişen teknolojiyle birlikte oluşan yeni medya araçları lidere duyulan güven noktasında önemli bir paya sahip olurken seçmenlerin oy verme tercihinde de özellikle liderin performans düzeyinin daha ön planda tutulduğu görülmüştür. Liderin çalışmalarından duyulan memnuniyet düzeyi, liderin bir hedef doğrultusunda sürekli çaba sarf etmesi, birçok alanda ortaya koyduğu değişim ve yenilikler, toplumsal olaylara karşı tutumu, verdiği sözleri yerine getirmesi, hayata geçirmiş olduğu yatırım ve projelerle birlikte liderin siyasi geçmişi ve tecrübesi seçmenlerde oluşan güven düzeyini en çok etkileyen konular olduğu sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Seçmen davranışı faktörlerinin ortalamalarına bakıldığında ise katılımcıların en fazla lider faktörüne katılım gösterdikleri görülürken, sosyolojik faktöre ise katılmadıkları görülmektedir. Bu bilgi dikkate alındığında, seçmenler oy verirken sosyal çevreden daha ziyade liderliğin oluşturduğu argümanlarla tercihte bulundukları sonucuna ulaşılmıştır. Katılımcılar aile, mensubu bulunulan cemaat veya yaşanılan coğrafyadaki hâkim düşüncelerden ziyade; ideolojileri, liderlik vasıflarını, politikaları, stratejileri, sorunları ve çözüm önerilerini daha ön planda tutarak karar verme eğiliminde görülmüşlerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum