içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

“Bizim Köy”e Geç Kalışım

İlk baskısı 1950’de yayımlanan “Bizim Köy”ü, uzun yıllardır kütüphanemde bulunmasına rağmen, ancak yazarı Mahmut Makal’ın 10 Ağustos 2018’de vefatı üzerine yani 68 yıl gecikmeyle okuyabilmiştim.  

Temmuz 1984’de Mersin’de yedinci baskısı elime geçen bu eseri merak ettirense, Bedri Rahmi Eyüboğlu’na ait “Herifçioğlu Sen Mişel’de koyvermiş sakalı/Neylesin bizim köyü, nitsin Mahmut Makal’ı” mısraları olmuştu. Şair, ressam, yazar Eyüboğlu, yurt dışında bohem bir hayat sürerek, kendi ülke gerçeklerinden uzaklaşan aydınları işte böyle hicvetmişti.

 

Makal’ın ilk eseri olan ve Türk köyüne dikkat çeken “Bir köy öğretmeninin notları” alt başlıklı “Bizim Köy”, Aksaray’a bağlı yazarın kendi köyü Demirci’de ve öğretmenlik yaptığı köyde yaşadığı zorlukları anlatıyor.

Varlık Yayınları arasında çıkan kitabın önsözünü de yayınevinin kurucusu ve yöneticisi Yaşar Nabi Nayır yazmış. Nayır girişte “Bir Orta Anadolu köyünün acı gerçeği bana öyle geliyor ki, bütün çıplaklığıyla ilk defa olarak bu kitapta dile geliyor” diyor.

 

Altını çizdiğim bazı satırlar;

“Alfabede ‘baba bana bal al!’ cümlesini okurken sordum: 56 öğrenci içinde yalnız bir tanesi bal görmüş. Gerisi bilmiyor. O çocuk da başka bir köye gezmeye gittiğinde görmüş.” S:10

 

Ülke-millet sevgisi

“Güneş, nimetlerin en büyüğü şüphesiz. Biz de Istrati gibi ‘sırtımız ısınsın da tek, açlığa katlanırız” diyoruz. Yakup Kadri’nin ‘yazıklar olsun seni sevmesini bilmeyenlere ey gamlı ülke’ diye haykıran sesi çınlıyor kulaklarımda…” S:19

Yazarın alıntıladığı Yakup Kadri’ye ait bu güzel ve anlamlı cümle bir yönetmenimizin yine kısa, güzel, çarpıcı ve anlamlı sözlerini çağrıştırdı. Malum, Cannes'dan üçüncülük ödülünü alan ünlü yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan yaptığı kısa konuşmada “Ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum” demişti.

 

Türk köyü

“Yakup Kadri ‘Yaban’da köy gerçeğine şöyle bir dokunacak olmuştu, kıyametler koptu. Türk köyüne iftira atmakla suçlandı.” S:28

 

Yeni doğan sıpaya nasihat (!)

“Eşek yaladıktan sonra sıpanın kulaklarını çöttük. (Dik dursun diye gelenektir.) Babam burnuna üfürdü ve kulağına seslendi: ‘Kirrr! Anandan arkaya galma! Seni canavar yir! (Bu da bir gelenektir.)”               

Neredeyse yeni doğan bebeğin kulağına ezan okur gibi…

 

Hükümet yergisi

“Hökümet işi hep böyle olur yavu bilme misiniz? Ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmez!” S:39

 

Köylü eleştirisi

“Namaz vakitleri dışında zaman kavramı kimseyi ilgilendirmez” S:46

“Şimdi köyde böyle üzüntülerden habersiz rahat rahat oturan kardeşlerimi düşünüyorum da, acaba şu kültür dedikleri şey dertsiz başa dert midir?’ diyorum kendi kendime… Tevekkeli Tarancı demiş: ‘Bilmek yanmakmış büsbütün!” S:90

“Din işleriyle ilgili olmayan yazı olsun, söz olsun, kitap olsun, köylünün gözünde hiçtir” S:93

 

Köylü övgüsü

“Köylü âlim değildir ama ariftir. Gelişi güzel aydın dediğimiz çoklarına taş çıkartırcasına yorumladıklarını bilirim dinlediklerini…” S:93

 

Kitaptaki bazı kelime ve atasözleri

“Önün kavurga kavursun, arkan harman savursun” (Tam ısıtmayan ocak başı için…)

“Baş kalkmayınca kıç kalkmaz!”

Bülü: Hindi,    

Koçasar: Şereflikoçhisar,

 Çeç: Saptan ayrılmış arpa, buğday,

Kir: Sıpa, 

Göde: Kısa boylu ve şişman, göbekli, şiş karınlı,  

Gunnacı: Hamile, 

Önbili: Kehanet,

Cacık: Bir tür yenilebilen ot,

Bocut: Küçük su testisi

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum