içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Bol Sıfırlı İnsanlık

İnsanoğlu yaratıldığında "ne ermiş, ne de kâmil" olarak bilâkis "beşer" olarak dünyaya gelir. Bu nedenle gelme amacı, tekamülünü tamamlayarak "ADAM" olmaktır. Her ne kadar bu böyle söylenmese de. Yani ev ödevi, kadın olsun erkek olsun "ADAM" olmaktır. Psikolojide ki tabiriyle zeka, nefis ve egonun bulunduğu alt benden akıl, ruh ve vicdanın bulunduğu üst bene çıkıp tekamülünü geliştirmek. Bu şekilde hem kendi hemde içinde bulunduğu medeniyetin gelişmesine çok daha ehil, çok daha disiplinli, çok daha sevgi ve saygı dolu bir şekilde katkıda bulunabilir. Aslında İslamın bize çizdiği bu yol "adam olma yolu" yani "Ademin yolu" aslında mutluluğun, huzurun ve güvenin yoludur.

Tekamül ederek zeka, nefis ve egonun hakim olduğu alandan, akıl, vicdan ve ruhun egemen olduğu iklime taşınmamız mutluluğun en kestirme tanımı olsa gerek. Bu ancak Allah'ın Kur'an'ı Kerim'de bize bildirdiği emir ve yasaklara uyup, Hz.Muhammed(sav) öncülüğü ve örnekliğinde hiçbir yere sapmadan başarabiliriz. Bu sayede haz ve heva peşinde koşularak elde edilen geçici zevklerin ve doyumsuzluğun yerini akıllı ve kalıcı bir mutluluk alır. Ancak böyle hem kendimiz hem ailemiz hemde çevremizinin mutlu ve sağlıklı olmasını sağlayabiliriz. Yani formül çok açık fıtratına uygun, zamanında, zemininde ve ölçüsünde dengeli, adaletli ve yaratılış amacına uygun yaşa, mutlu ol ve mutlu et. Yani hepimiz için kullanılan ifadesi ile "ADAM OL".

Toplumsal refah ve mutluluğumuz için farklı arayışlara girmek, tanımlar bulmak, yollar aramak hep beyhude... Nedeni çok basit, bir makine bozulduğunda onu üreten firmanın kullanım kulavuzuna bakıp nasıl tamir edileceğini veya makinenin amacından nasıl kullanmamız gerektiğini öğrenebiliriz. İnsanoğlu için de değişen bir şey yoktur bizi yaradan yüce Rabbimiz bunu bize İslam'da bildirmiştir. Denge ve adaletle her iki cinsin fıtratına uygun olarak yaşaması ile ancak sağlıklı bir düzen kurulabilir. Yani ne 3. bir cins vardır ne de tek bir cins olabilir. Bu durum hem fıtrata aykırı hemde mutsuzluğun giriş kapısı. Bunun aksini iddia etmek ise kötü niyetli tuzaklardan ve iddialardan başka bir şey değil.

Yurt dışında çok değişik ülkelerde bulundum. Özgürlük adı altında kadına sunulan yaşam tarzının aslında bir kölelik olduğunu üzülerek gözlemledim. Görünüşte erkek ve kadın iki cins arasında yaşanılan birlikteliklerde iki tarafın kendilerine özgü meziyetleri birbirini tamamlamak yerine, tek potada eritip tek bir cinsiyet haline getirdiklerini buna da eşitlik dediklerini gördüm. Söylenmeyen kısmı ise "eşit ama adil" değil. Birlikte yaşam adı atında aileye özgü değerlerin kaybedildiği, eskitilmiş ilişkiler ve gitgide özsaygının kayboluşu. Erkeğe özgü meziyetlerin kadından beklenilmesi veya kadına özgü meziyetlerin ve işlerin erkekten beklenilmesi sizce ne kadar doğru olur? Ne kadar mutluluk getirebilir?

Sorgulama yeteneğini ortadan kaldırmış toplumlarda, onlara sunulan ve öğretilen doğrularla; aile yapısı, kadınlık, erkeklik ve yaşam tarzıyla yetiştikleri için onlara anlatılanların doğru olduğunu kabul ediyorlar. İlişkiler her ne kadar kadın ve erkek, iki cins arasında yaşanıyor gözükse de onlara sunulan hayat tarzıyla erkeğe ve kadına özgü tüm meziyetler tek potada eritilip, fıtratı bozduğu için ortada ne bir cinsiyet ne bir meziyet nede birbirini tamamlayacak iki cins kalıyor. Buna kısaca insan görünümlü makinede diyebiliriz. Dolayısıyla bir evde aslında iki farklı cins gözüksede farklı meziyetler aynı potada eriyerek aslında tek cinsiyetli bir yanlızlığa dönüşüyor. Kadın fıtratında olan meziyetlere, erkek kendi fıtratında olan meziyetlere sahip olmadan yaşanan iki kişilik bir yanlızlık. Çünkü kadın erkek arasındaki ilişkinin bereketi birbirini tamamlamakla mümkün olur, birbirinin aynı olmakla değil. Aksi halde her ikiside birbirinin aynı tek cinsiyetli bir yanlızlık içinde olur. Kadın ona lütfedilen özelliklere sahip çıksın erkekte öyle...

Bizi Yaradan yüce Rabbimizin İslamda belirttiği esaslarla ki, bunun içinde Kur'an'ın manevi nûzulünün zamana göre değiştiği bilinciyle Hz.Muhammed sav öncülüğünde ve örnekliğinde yaşam tarzıyla kişi kendi tekamülünü yaparak fıtratını koruduğu için evliliğinde birbirini tamamlayan eşler olarak toplumun temeli olan aileninde kurtulması sağlanır. Fıtrat bozulursa birbirini tamamlayıcı, bir bütünü oluşturucu aile yapıları yerine çatışmacı ve mutsuz ilişkilerlerle yuva özelliğini kaybetmiş, temeli sağlam olmayan aileler alır ve bu toplumun çöküşünü hazırlar. Durum böyle olursa gelecek nesillere emanetlerini ulaştıramamış, güvenli bir gelecek hazırlayamamış oluruz. Yolunu kaybetmiş mutsuz birey, mutsuz aile, mutsuz toplumlar...

Kadına kadınlığı, erkeğe erkekliği unutturularak bir anlamda ellerinden çok kıymetli hazineleri alınmış oluyor. Tüketim odaklı bir sistemde haz ve heves merkezli bir yaşam tesis edildiği için her iki taraf hem fıtratından hemde yükümlülüklerinden uzaklaştırıldı. Tek dünya devleti kurmak isteyen zihniyetin oluşturduğu sistemde kendi lehlerine olarak, her iki cinsiyete pazar gözüyle bakılıp tekamül yapmaları engellendiği gibi haz odaklı bir yaşam tarzı ile nefsin doyumsuzluğunun önüne geçilmesi engellenmektedir. Sistemi kuranların buradaki amacı kişilerin nefsin esaretinden yani kölelikten kurtulmayıp sistemin kölesi haline gelmelerinin sağlanmasıydı. Bu durum "daha daha" denilerek tetiklenip medya, sosya medya ve çeşitli basın yayın kuruluşlarınca özendiriliyor. Burada kazanan sadece ürünü satanlar ve düzeni bozmak isteyenler oldu. Kadın ve erkek ise onlara ait hazinelerden uzaklaştırılıp değersizleştiriliyor ve yolu bol sıfırlı hesaplara sürgün ediliyor...

Değer, kişinin kendi tekamülünde aranmak yerine, değerli eşyalara sahip olunmakta arandı. Böylelikle bireylerin haz odaklı yaşayıp nefislerini eğitmek yerine azdırmaları, doymak bilmiyen bir açgözlülükle tüketici olmaları sağlanıyor ve buna özendiriliyor. Potansiyelini ortaya çıkarmak yerine maddenin peşinden veya bu maddeyi ona sağlayacak ilişkilerin peşinden koşuyor.İnsanlıktan köleliğe doğru koştuğunun farkına varmadan. Sistemin böyle kurgulanmasındaki ana amaçta buydu! İnsana neden yaratıldığını unutturmak. Malesef günümüzde gelinen noktada sorunların ana kaynağı bu; insan görünmek ayrı, insan olmak ayrı. Zehir, şeker gibi sunularak hem insanlık hem hedef hemde mutluluk ve huzur elden alınmak istendi. İnsanoğlu haz odaklı bir yaşam tarzı ile kendisine bahşedilen o değerli hazineyi bulup çıkarmayı unuttu.İnsanlığı bol sıfırlı hesaplarda aradı, kendini  ne kadar değersizleştirdiğinin farkına varmadan. "ADAMLIK" ne bu kadar basit nede bu kadar kolay. Allah'ın insana lütfettiği çok değerli bir hazine ve mutluluğun kapısı;uğraş gerektirir, emek gerektirir, tekamül gerektirir, yol gerektirir, nizam gerektirir, AŞK gerektirir...

Doğal donanıma(fıtrat), her ne surette olursa olsun, müdahale felakettir! -İsmail Hakkı AYDIN

Fıtrata savaş açıp kazandığını sananlar, hakikatte mağlup olanlardır. -İsmail Hakkı AYDIN

Âdem, âlem içindir. Âlem adem için değil!  -İsmail Hakkı AYDIN

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum