içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Cevabını Sen Ver

İngiliz Sömürge Bakanlığı tarafından Osmanlı coğrafyası için özel olarak yetiştirilen, 1700'lü yıllarda İstanbul'a gelen ve orada çeşidli islâmi ilimleri ve lîsanları öğrenen, Türkçe, Arapça ve Farsça'yı ana dili gibi konuşan, Osmanlı'yı yıkmak ve hak din İslamı bozmakla görevli İngiliz ajanlarından biri olan Hempher "Hatıratım" isimli eserinde "800 yıllık Endülüs'ü şaraba alıştırarak, aralarına fitne ve fesad sokarak, Kur'an-ı Kerim ve diğer İslam kaynaklarını (sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahayı) tartışır hale getirerek ve dinlerinden kopararak yıktık ve topraklarını işgal ettik. Osmanlı'yı ve diğerlerini de bu silahları kullanarak yıkacağız." demiş İslâm dünyâsını ve müslimânları parçalamak için yaptığı casusluk faaliyetlerini ve vehhâbîliği nasıl kurduğunu anlatmıştır.

20. yüzyılın ünlü İngiliz ajanlarından tarihçi Arnold Joseph Toynbee ise ömrünün neredeyse 50 yılını İstanbul kütüphanelerinde geçirmiştir. Görevli olduğu alanlar ise tarihsel süreç içerisinde Türkler ve yaşayışları, İslamiyet ve Osmanlı Devletinin işleyişi ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin iç dinamikleri, politikaları ve çağdaşı devletlerle olan ilişkileri hakkında elde ettiği bilgiler ışığında bizi yıkmak için daha nelerin yapılması gerektiğini tespit etmek. İngilizlerin hedefe ulaşmak konusunda ne yapmaları ile igili gelecek kuşaklarına tavsiye niteliğinde bir atasözü vardır. "Dwell on the past and you'll lose an eye. Forget the past and you'll lose both eyes." Yani "Geçmişte yaşarsan bir gözünü kaybedersin, geçmişi unutursan da iki gözünü birden kaybedersin."

Tarih sadece geçmiş değil, bizi biz yapan değerlerdir.İngiliz ve Amerika'lıların tarihimize ve (Osmanlı) Türkçesine olan düşkünlükleri bu nedenledir. Bizi yıkmak için gereken güce yani "BİLGİYE" sahip olmak. Bizi bizim silahımızla vurmak."DİL ve TARİH"; İlim, bilim, felsefe, sanatda alimlerimizin, bilim adamlarımızın, sanatçılarımızın, ecdadımızın türlü zahmet, alınteri, çile ve fedakarlıklarla bize bıraktığı mirastır, nasihatlarımızdır, derslerimizdir, hakikatlerimizdir, tecrübelerimizdir. Bize düşen bu mirasa sahip çıkıp üzerinde düşünüp bugünle harmanlayarak gelecek için yeni hedefler koymaktır. Her yüzyılda aynı şeyi yeniden keşfetmenin bir anlamı yok?

İnsan hafızasıyla yaşar, yazılı ve ileri kültüre sahip bir toplum bu hafızasını dilleri ile ileri taşır çünkü tarihe giriş kapısı dildir. Dil olmadan o kapı açılamaz. 20. Yüzyılın başında dünyada kelime sayısı itibariyle İngilizce ile yarışabilecek başlıca dillerden biri neredeyse  300.000  kelimeye sahip muhteşem bir dil olan Türkçe'dir. İki büyük Türkçe var. Bunlardan birisi  Doğu Türkçesi-Çağatay Türkçesi . Diğeri de İstanbul merkezli Batı‘da kullanılan, kültür hayatımızda ve devlet yönetiminde kullandığımız batı Türkçesi. Bunları ayırt etmek için bilhassa Batılı Türkologlar birine Osmanlı Türkçesi, diğerine de Çağatay Türkçesi dediler. Bu yanlış ve suni ayrım ile zamansal ve bütünsel olarak Türkçe bölünmek istenmiştir. Dilin adı Hanedan‘ın adıyla değil kurucu unsurun adıyla anılır. Kurucu unsur milletir bu da Türktür, bu nedenle dilimizin adı Türkçe'dir. Bunu Osmanlı Türkçesi, öncesi ve sonrası diye ayırmak başlı başına bir kıyımdır. Bu kasıtlı ayrım diğer hiç bir dilde yapılmamıştır. Çarlık Rusça'sı ve Çarlık Rusçası öncesi ve sonrası diye bir ayrım duydunuz mu? Sadece Rusça vardır. Dil tarihin akışı içinde bir bütündür ve parçalanamaz...

Dilde oynamalar sadece bununla sınırlı kalmayıp deyimlerimiz ve atasözlerimizle de oynanmış. O kıymetli anlamlardan, nasihatlardan, tecrübelerden koparılmışız. Mesala Hz.Muhammed SAV bir hadisinde bizden haksızlığa karşı mücadele etmemiz gerektiğini belirtmek ve bunun önemine değinmek için "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." demiş. Bunu çürütmek ve toplumsal genlerimizi bozmak için bize ait olmayan "Seni sokmayan yılan bin yıl yaşasın" dilimize adapte edilmeye çalışılmıştır. Veya "Sus küçüğün, söz büyüğün" yerine "Su küçüğün, söz büyüğün" , " Sü(asker) uyur, düşman uyumaz." yerine "Su uyur düşman uyumaz.", "Güzel bakmak sevaptır." yerine "Güzele bakmak sevaptır", "Hayy'dan gelen Hu'ya gider" yerine "Haydan gelen huya gider." gibi harflerle oynayarak anlam sapması yapılmış GDOlu sözler oluşturmuşlardır. Türk tarihini yazan Ermeni Hagop Vahram Çerçiyan, Türk Dil Kurumu'nun baş uzmanı  Agop (Hagop Martayan) Dilaçar. Gerisini siz düşünün...

"Akledesiniz diye Allah ayetlerini sizin için açıklamaktadır." Bakara 242 Bilgi güçtür ama ehil olmayanın elinde tehlikeli bir silahtırda. Akla hayale gelmeyen zulümlere imza atan siyonistlerin İsraildeki sözcüsü Netanyahu dünyayı tehdit etme cüretini kendinde bulabilmesi, Uygur Türklerine yapılan zulümler, hepimizin gözü önünde Yemen'e Amerika ve İngiltere'nin attığı bombalar, Newyork'ta sinagogunun altında kazılan tünellerde çocukların kanlarının iğneli beşiklerde akıtılması, bizi biz yapan değerlerin göz göre göre yok edilmeye çalışılması, aile yapımızın yok edilmesi için üç kuruşluk menfaat karşılığında ihanete destek verenler, gençlerimize hakettikleri eğitim ve öğretimin verilmemesi... Zalim diyorki ben çalarım, menfaatim için her kötülüğü yaparım. Suçunu baştan kabul etmiş soru tek suçlu zalim mi?  Sen ne yapıyorsun? İki seçenek var;  "Seni sokmayan yılan bin yıl yaşasın" "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." Cevabını vicdanınıza verin...

Türklere üç mühim şeyi unutturduk:

1) Tarihlerini

2) Gerçek Kahramanlarını

3) Osmanlı'yı yıkan İngilizleri. Winston CHURCHİLL

Ne biçim Türkleriz ki bizim ideolojimizi bir yahudi yazıyor! Zira yahudi Moiz Kohen(Munis Tekinalp) Kemalizmin ideoloğudur. Tıpkı Agop Dilaçar'ın Türk Dil Kurumu'nun baş uzmanı ve Ermeni olması gibi.  Alev ALATLI

Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz ölene dek, Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçe'nin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.  Oktay SİNANOĞLU

Ne Arabın Gelenekleri Din, Ne de Batının Azgınlıkları Medeniyet... İsmail Hakkı AYDIN

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum