içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yola Dikkat!

Dünya denen bu tiyatro sahnesinde ne zamandan beri oyun çok keyifsiz.Tadımı tuzumu kaçırdı. Daha bir garip bakıyorum etrafıma. Kendimi mutlu etmek için sebeplerim her zaman olmuştur ama sayıları azaldı. Hz. Adem ile sergilenmeye başlayan bu oyunun adı "İki yol var." Yol ayrımı başlangıçta çizilmiş; iblisin yolu ve Hz.Adem'in yolu. Tarih boyunca bütün  kavgalar bu iki yoldan gidenler arasında olmuş. Kurtuluşa ermek isteyenler Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e ve oradan Hz. Muhammed(s.a.v) öncülüğünde ve örnekliğinde Kur'an-ı Kerim rehberliğinde kıyamete kadar hiç bir yere sapmadan Hak yol "İslam'ı" seçiyor. Bu yoldan sapan Yahudilikte 70, Hristiyanlıkta 71, Müslümanlıkta 72 fırka ise kurtuluşa eremiyor. Yola dikkat! Sapanların varacağı yer cehennem...

Yüce Rabbimizin "İkra" Oku emriyle başlayan, aklet, düşün, ibret al dediği Kur'an-ı Kerim'de okumayan, akletmeyen, düşünmeyen, ibret almayan, Hz. Muhammed'in sünnet hadis ve tavsiyelerine uymayan bir ümmet olunca İblisin işi hiç de zor olmamış. Kendi yolundan gidenlerle beraber, elaman sıkıntısı çekmeden örgütlü ve sistemli bir şekilde ilerliyor. Ünvan, para, pul, şöhret, şehvet, kadına düşkünlük gibi zaaflarına yenik düşenler, bunları zahmetsiz ve haketmeden elde etmek için iblisin kapısının önünde devasal kalabalıklar oluşturuyor.O da zahmetsiz, vatanlarını, milletlerini, devletlerini ve kutsallarını satanları örgütüne katıyor. Sirkülasyon böyle devam ederken yine de çoğu insan hatayı kendinde bulmuyor. Çoğu, kendileri dışında diğerlerini veya şeytanı suçluyor. Şimdi eğriye eğri doğruya doğru şeytanın azılı bir düşman olduğu söylendi mi? Söylendi. Onun işi bizi yoldan çıkarmak diye uyarıldımı? Uyarıldı. Kötülükte şeytana nal toplatanlar çoğaldıysa "çuvaldızı şeytana iğneyi kendilerine batırsınlar."

Zuhruf suresi 3. ayet "Şüphesiz biz onu, düşünüp anlayabilesiniz ve gerekli dersleri alabilesiniz diye Arapça bir Kur'an olarak indirdik."  1000 yıldır anlaşılmamış ayetlerimizden birisi, sanki  ‘Problema Alhazeni’. Bütün ilahi kitaplar, onları insanlığa tebliğ ile görevlendirilen Peygamberlerin konuştukları dille indirilmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Arabistan'da Arapça konuştuğu için, anlaşılsın diye O'nun tebliğ ettiği Kur'an-ı Kerim de Arapça olarak indirilmiştir. Yani Çin'de olsaydı Çince, İran'da olsaydı Farsça, Türk devletlerinin birinde olsaydı Türkçe indirilecekti. Burada dikkat etmemiz gereken dil değil "anlaşılmak". Kur'an-ı Kerimi anlamak için okumalıyız, ne dediğini öğrenmek, düşünmek, ibret almak ve üretmek için. Bunun yanında Arapça'da okumak isteniyorsa gene okunur.

Kur'an-ı Kerim anlaşılmadığı müddetçe filancanın eteklerine tutunulur, tabutun içine 1 dolarlar konulur, kendilerine seçtikleri önderlerinin iç çamaşırları toparlanır veya yemek artıkları  yenir, evrene mektup, dilek ve temenni gönderilir, ölüm saatinde dil altlarına konmak için kıllar biriktirilir ve daha neler neler. Okuma yazmaya karşı hep mesafeli olduk, nasılsa birileri bize anlatıyor diye kolayı seçtik. Netice 1000 yıldır "Biz Türk'üz Arapça anlamıyoruz. Kur'an-ı Kerimi anlamak için Türkçe okumamız gerekiyor" denklemini çözemedik. İslam medeniyetinin gerilemesinin sebebi, görüldüğü gibi din değildir. Bilakis dinden uzaklaşmamız, okumamamızdır. 

Dinimiz sadece kitabimızı değil, kainatı ve insanı da okumamızı istemiştir. "Oku" diyen dinimizin okumayan, okuduğunu tefekkür etmeyen, tefekkür ettiğini üretmeyen ümmeti ol, sonra kendini değil dini suçla. Bunu ancak ya cahiller ya da hainler yapar. Bu yüzden Türkiye’de İslam medeniyeti hakkında büyük bir bilgisizlik var. İslam’ın tabiat bilimleri alanında, matematikte, astronomide, fizikte, kimyada, coğrafyada, jeolojide yaptıklarını, neredeyse kimse bilmiyor. Oysaki bize bu mirası bırakabilmek için nice alim ve bilim adamımız ne bedeller ödediler: Derileri soyuldu, bazen başları bazen tüm vücütları kesildi, çalışmaları çalındı, toplum önünde itibarsızlaştırıldılar, zehirlendiler, her doğrulduklarında sırtlarından bıçaklandılar, hapislerde çürütüldüler, iftiralarla yaşamlarını cehenneme çevirildi ve daha nice eziyetlere maruz kaldılar. Onlara, " Gelecek nesiller emeklerinizi bir kalemde sildi, sizi unuttu. Hakkınızı helal ediyormusunuz? deseler ne cevap verirlerdi? veya bu nankörlük karşısında savunma ne olurdu? "Oku, düşün, çalış, üret, nefsin için değil neslin için çalış diyen nice alim ve bilim adamı, bizi tatlı uykumuzdan uyandırıp konfor alanlarımızı bozuyordu." olabilir mi?

Aristonun kulakları çınlasın.  Aristo zannedildiği gibi gittiği yerlerde insanlara eserlerini anlatıp söyleşiler yapmazmış sadece"düşünün, düşünün, düşünün" diye düşünmeleri" gerektiğini söylermiş.Önümüz Ramazan, sahura kalkacağız. Görevli davulcular "Uyan Türkiye uyan, neslimiz için. Uyan Türkiye uyan, İslam alemi için. Uyan Türkiye uyan, insanlık için" dese ne iyi olur...

YOBAZ...

Ne din din adamlarının, ne de bilim bilim insanlarının uhdesindedir!

Yobaz, bilim insanlarının dinden, din adamlarının da bilimden haberdar olmalarına tahammül edemez!

Modern bilimden nasiplenmemiş "Din Adamları" ve din cahili "Bilim İnsanları", her an yobazlık çukuruna düşme tehlikesi ile karşı karşıyadır!

Din sadece din yobazlarının, bilimde sadece bilim yobazlarının uhdesine terkedimeyecek kadar hayatidir! İsmail Hakkı AYDIN

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum