içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Hayatımız ev ve işyeri arasında sıkıştı!

Yıl 2023 oldu. Pandemiyi geride bıraktık diyoruz. Ama pandemi sonrasında değişen ekonomik ve yeni hayat sonrasında Dünya insanlığı da böyle “İş, aş ve para arasında gidip gelmeye başladı.” Böyle de oldu mu artık? Ne kitap okuyoruz ne sinemaya gidiyoruz…Zaten ülkede İstanbul’dan diğer illere artan tiyatrolar ve farklı eğlence, konserler olursa insanlar gidecek ama yüksek bilet ücretlerini de kaç kişi ödeyip izleyecek? Çoğu zamanlar evden işe, işten eve gidip gelmekle geçen ömürlerin yaşamlara anlam katan en lüksünden hobileri tutun ki arabalarla yollarda gidip gelirken bir yerlere uğrayıp bir şeyler yiyip içmekten öteye gitmiyor. Parası olan Et, balık restoranlarını dolduruyor…  

Bir kesim insanlarda arabalarıyla, işe veya gezmeye gitmekten çekinmeden, eğlence yerleri, restoran ve içkili gazinoları dolduruyor. Lokantalarda yemeklerini yiyen kişilerde eksik olmuyor. Diğer bir kesim asgari ücretle çalışanlar, Asgari ücret üzerinden emekli olan milyonlarca emekliler! Artık bu kesim ise bir demet maydanozun 2,5 lira, artan domatesle patates fiyatını düşünüp konuşmaya başladı. Çünkü o “iş, aş, para” dediğimizin sahipleri de olsak her gün artan fiyatlar karşısında, doğru dürüst yaşamak için aldığımız aylıklar, ev kirası, Elektrik, doğalgaz veya odun, kömür fiyatlarına yetmiyor… 

Maaşlara “zam yapacağınıza fiyatları düşürün!”  

Mevcut pahalılığı “önlemek” için değil, “karşılamak” için Devlet,  Memura,  işçi ve emekliye zam yapacağına, “serbest piyasa dediğimiz, piyasayı, İktidar zamları durdursun. Hükümet maaşlara sürekli zam yaptıktan sonra, her zamdan sonra da ortada hiçbir olumsuz gelişme yâda değişim olmamasına, yaşanmamasına karşın; “sermaye kesimi” bilumum “emtiaya” sanki 3. Dünya savaşı başlamışçasına zam üzerine zam yapmaya devam ediyor… 

Tabi ki yazdıklarım sadece pahalılığa yenik düşmekle alış gücünü de yitirmiş yurttaşın, esnafın, ötesi meslek erbabının çaresizliğinin altını çizmekten ibarettir. Ki artık fukaralığın sembolü gibi kullanılan “zeytin ekmek” dediğinizin zeytininin bir avuçluğu bile et fiyatı ile yarışıyor… 

Böyle nereye kadar bu şekilde yaşayacağız. Daha bir süre öncesine kadar kahvehanelerde bir acı kahvenin fiyatı en kabadayısından 5 lira iken şimdi 25 otuz liradan satılıyor! 

“Serbest piyasa ekonomisi” dedik ama “dileyenin dilediğini yapmasını, istediğince fiyatlarla oynamasını” söylemedik! Ki artık bu kadar “serbestliğin” de bir müeyyidesi bir caydırıcılığı hatta cezası olmalıdır! Oysa bizim muhterem yöneticilerimiz tüm tedbirleri de serbest bıraktılar! 

Kurulan  “Tarım Koop.” Alışveriş yerleri yetersiz kalıyor. Hükümet, eforun da ötesinde ne gecesi ne gündüzü olmadan gerekli denetimlerini sıklıkla yapmalıdır. Adam, tarladan kavunun tanesini 2 lira alıyor, getirdiği tezgâhta kilosunu 5 liraya, küçüklerin tanesini 10 liraya satıyor. Serbest piyasa bu mudur? Üreticinin hakkını ve alacak olan insanların da ceplerindeki paraları soyuyorlar… 

Söylemek istediği şudur ki, daha çok çalışmaya, üretmeye, aksaklıkları düzeltmeye, istikrarı sağlamaya, bu serbest piyasa belasından kurtulmaya ihtiyacımız varsa, iktidar mensupları bunları gerçekleştirmek zorundadır... 

Market ve satıcılarda denetim ve kontrolleri, belediyelere bırakmamaları gerekiyor. Ayrıca, serbest piyasaya dur denilerek bir “tavan” fiyat belirlenir ve hiç kimse satacağı mallarda o tavan fiyatın üzerine çıkamayacaktır. Vatandaş zamsız hayatla nefes alacaktır. Hükümette işçisine, emeklisine, memuruna devamlı zam yapmak için para basmaktan da kurtulacaktır… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum