içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Her Berfet - (Eşek Gitti)

Armut ağacına çıkıp elma topladıysan eğer ya armut ağacına elma ağacı aşılanmıştır yani müdahele vardır ya da sen hemen yanında duran elma ağacının meyvesini toplamışsındır. 

Armut ağacından elma toplanmaz,  topladığını iddia ediyorsan körsündür. Yanlış sonuca ulaşmışsındır. Labaratuara kendi kanını göndermişsin ancak başkasının kan sonuvuna bakıyorsun demektir. Yine seni yanlış sonuca götürür. 

Bazı insanlar Din nedir? Tanrı var mıdır?  Sorularına cevap ararken işte böyle hatalara düşüyorlar. Yani armut ağacından elma topladıklarına inanıyorlar. Ya da başkasının tahlil sonuçlarına göre değerlendirme yapıp "işte şu sonuca ulaştım"diyorlar. 

Mola yerinde başka yöne giden bir araca binip yani araç değiştirip ilk aracın varış noktasına ulaştığını iddia etmek gibi bir şey bu. 

Yaptıkları hatanın farkında olmadıkları için de buldukları sonucun doğru olduğuna dair ısrarlarını sürdürüyorlar. Her adımda "Akıllı ve uyanık  olmak" gerekiyor. 

Mevlana Celaleddin Rumi'nin "eşşek gitti"  hikayesinde olduğu gibi… Hikayeyi bilmeyenler veya unutanlar için hatırlatalım. Ne diyordu hikaye; 

Her Berfet - (Eşek Gitti): 

Sofinin biri gelerek bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra bağladı yemini suyunu kendi eliyle verdi.

O tekkede bulunan sofiler yoksul kimselerdi. Toplanıp aralarında konuştular, misafire ikram etmek gerekti, kendileri de açtı. Neticede eşeği satmaya karar verdiler. Hemen eşeği satıp yiyecek aldılar, mumları yaktılar. "Tekkede bu gece yemek var, sema var!.." diye ortalığa bir velvele düştü.

Yemek yendi sema başladı sofiler coştukça coştular. Semanın en heyecanlı yerinde çalgıcı "Her berfet (Eşek gitti)" diye bir nağme tutturdu. Dervişler de buna uyarak hep bir ağızdan "Her berfet" "Her berfet" (Eşek gitti - Eşek gitti) diye söylenip oynamaya başladılar. Bu nağme eşeğin sahibi olan o sofinin de hoşuna gitti. Herkesten daha fazla el çırpıyor ve "Her berfet, Her berfet, ey puser her berfet (Ey oğul eşek gitti) diyordu."

Gece yarısından sonra sema bitti sofiler birer ikişer dağılıp gittiler.

Sabahleyin o soficik kalktı eşyalarını topladı eşeğine yükleyip yola koyulacaktı. Ahıra gidince eşeği yerinde bulamadı. Önce "Belki hizmetçi suya götürmüştür." diye düşündü. Bir müddet bekledi. Hizmetçi gelince ona eşeğini sordu. Hizmetçi :

- "Eşek satıldı. Eşeği satıp akşamki ziyafeti tertip ettiler." dedi.

Sofi kızdı :

- "Siz kimin malını kime satıyorsunuz, bu ne adaletsizlik böyle şey olur mu? Neden bana haber vermedin?" diye çıkıştı.

Hizmetçi boynunu büktü :

- "Bana kızmayın efendim. Size haber vermek üzere gelince baktım ki siz herkesten çok "Her berfet - Eşek gitti - " diye bağırıyorsunuz. O zaman siz biliyorsunuz, haberiniz vardır diye düşündüm ve söylemekten vazgeçtim." dedi.

Bu cevap karşısında sofi söyleyecek söz bulamadı... 

İşte hikayedeki sofi gibi bizlerde gaflet içine düşebiliriz.  O yüzden attığımız her adımda akıllı ve uyanık olmalı yaptıklarımızın ya da savunduklarımızın doğruluğunun sağlamasını tekrar tekrar yapmalıyız. 

Din nedir? sorusuna "safsata" diye cevap bulanlar,  ya da Tanrı var mı? sorusuna "yoktur" cevabını bulanlar düştükleri durumun farkındalar mı?

Bu ve benzeri durumlara düştüğümüzü fark etmemiz çok geç olabilir… 

Yüce Yaradan karşısında söyleyecek söz bulamayız…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum