içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Türkiye Brunson Konusunda Ne Yapmalı?

 

İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, casus Andrew Craig Brunson hakkında "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" gerekçesiyle 15, "devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek" suçlamasıyla 20 yıla kadar olmak üzere 35 yıl hapis cezası istenen Brunson'un, Türkiye genelinde misyonerlik görüntüsü altında casusluk ve örgütsel faaliyetler yürüttüğü, FETÖ ve PKK mensuplarıyla irtibatının bulunduğu, görüşmeler yaptığı, din adamlığını perde gibi kullanarak, ülkenin iç işlerine müdahil olmaya çalıştığı gibi çok sayıda suç ve ajanlık faaliyetleri iddianamede yer alırken casusluk çalışmaları deşifre edildi.

 

 

 

TRUMP'IN KABİNESİNİ İSRAİL BELİRLEDİ

Casus Brunson Amerika için niçin bu kadar önemli? Bu sorunun cevabını aramadan önce Amerika'da ki iç gelişmelere bakmak bazı soruların cevabı için yol gösterecektir.

Bugün Trump'ın seçilmesini sağlayan yegane unsur  yahudilerdir. Dolayısıyla ABD seçimlerine müdahale deyince akla ilk gelen İsrail'dir. Amerikan seçimlerinde İsrail'in dolaylı değil doğrudan müdahalesi vardır.  

Bu nedenle de bugün ABD'yi yöneten aklın İsrail olduğunu biliyoruz. Bu durum Trump yönetimiyle birlikte daha da görünür hale geldi. Çünkü İsrail özellikle Trump'ın damadı olan Yahudi  Kushner’in etkisiyle Amerikan yönetiminde görev alacak kişileri dahi belirleyecek güce ulaştı. Dolayısıyla bugün beyaz sarayda görev yapanların büyük bir çoğunluğu ve etkili isimleri İsrail İstihbaratının belirlediği ve Trump'a kabul ettirdiği isimlerdir. Bu isimlerin Türkiye'ye hiçbir şart altında sıcak bakmayacağını bilinen bir gerçek.

 

 

BAĞIMSIZ POLİTİKALAR İZLEYEN TÜRKİYE'Yİ

PLANLARI ÖNÜNDEKİ ENGEL GÖRÜYORLAR

Uzun zamandır merkezinde İsrail'in olduğu Amerika'nın kendinden bağımsız politikalar izlemesi nedeniyle Türkiye’yi planları önünde bir engel olarak görüyorlardı. Türkiye'nin Kudüs olayında Birleşmiş Milletlerde ABD'ye karşı  dünya ülkelerini etrafında toplaması şimdiye kadar Amerikaya karşı atılan en büyük küresel tokattı. Bunu Türkiye başardı. İşte en başta nunun nefreti ve kini bütün Amerikan yönetiminde Türkiye'ye karşı adeta bir öfke patlamasına sebep oldu. Amerikan yönetimi öç alma duygusuyla pervasızca ve saygısızca Türkiye'ye saldırdı. Nitekim Amerikan yönetimi bu konuda başta başkan yardımcısı Mike Pence ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton olmak üzere büyük bir çoğunluğu Türkiye'yi doğrudan hedef aldılar.  ABD Hazine bakanı Türkiye'ye dolar kuru üzerinden saldırılarda başrol oynadı.

 

 

AMERİKA TÜRKİYE'YE KARŞI

BÜTÜN SİLAHLARINI KULLANIYOR

İsrail ziyareti sırasında ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Türkiye'nin Pastör Andrew Brunson'ı serbest bırakarak ABD ile yaşadığı krizi "anında" bitirebileceğini söyledi.

ABD Başkan Yardımcısı, Mike Pence  Andrew Brunson’ın serbest bırakılması için Türkiye'nin acil harekete geçmemesi halinde Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygulanacağını söyledi. Brunson'un kesinlikle serbest kalıp ABD'ye dönmesi gerektiğini vurgulayan Pence, "Rahip Brunson serbest kalana kadar ABD Türkiye'ye yaptırım uygulamaya hazırlanıyor.Türkiye Trump'ın kararlılığını sınamazsa iyi olur" diyerek  tehditler savurdu.

 

 

TÜRKİYE'NİN ELİNDEKİ KOZ

Amerika Türkiye'ye karşı bütün silahlarını kullandı kullanıyor. Terör, FETÖ, PYD, PKK, Halkbank, Suriye, Irak, Ek Vergi, Dolar saldırısı gibi onlarca enstrümanı Türkiye'ye karşı acımasızca kullandı. Söz verdi sözlerini yerine getirmedi. Suriye başta olmak üzere Türkiye'yi her konuda oyaladı, yalanlara sığındı. Türkiye'nin bütün itirazlarına kulak tıkadı. Türkiye'yi hedef alan teröre açık açık destek verdi. Açık ve gizli elindeki bütün silahları kullanan ABD'ye karşı şimdi Türkiye'nin elinde Kürecik ve İncirlik Üslerinin kapatılması dışında bir koz daha var. Bu koz doğrudan Amerika'yı genel anlamda çokta ilgilendirmiyor olabilir. Ama Amerikan iç politikasını çok yakından ilgilendiriyor. Çünkü yakında Amerika'da bir seçim var. Casus Brunson da Trump'ın seçimi garantileme aracı. 2 yıl boyunca casus Bronson hakkında ses çıkarmayan Amerikan yönetimi bir anda casus papaza  sarıldı. Kuşkusuz bu durum ABD'de Kasım ayında yapılacak seçimlerle çok yakından ilgili bir gelişmeydi.

 

.........   

Nitekim Serdar Turgut'ta ABD kulislerini aktarırken şunları yazıyordu: "ABD iç politikasında olanlara bak. “Trump ara seçimlerde kaybetmemek için kendisine hala bağlı kalan bu Evanjelist seçmen kitlesine müteşekkir olduğunu göstermek ve onları sevindirmek için bir şey yapmak zorunda hissediyor kendisini. İşte bu yüzden içte başı her sıkıştıkça Beyaz Saray’da etrafına ‘Türkiye’den bir haber var mı’ diye soruyor. Rahip Brunson bu seçmen kitlesi için çok önemli, Trump da bunu biliyor. Onu ABD’ye getirtebilirse bu kitlenin ona daha da bağlanacağını biliyor. İki ülke arasında var olan tüm önemli konuları ikinci plana atıp sadece buna konsantre olması da bu yüzden. Mesele dış politika değil Trump’ın siyasi geleceği ile ilgili... ”Şimdi Türkiye bu siyasi gelecek ile oynamanın kendi çıkarına olup olmadığını da düşünmeli. Varsayalım Brunson getirilemediği için bu seçmen tabanı koruması zayıfladı ve Trump görevden alındı. O zaman yerine Mike Pence gelecek. Bu da Türkiye’nin hiç isteyeceği bir şey katiyen olmamalı diye düşünüyorum.”

 

 

 

TÜRKİYE CASUS BRUNSONU VERMELİ Mİ?

Bu aşamadan sonra Türkiye casus Brunson'u ne yapmalı? Amerikan yönetiminin tehdit söylemleri karşısında duygusal olarak hiç verilmesi taraftarı değilim. Ancak devlet aklı her zaman farklı çalışır. Devletlerin ilişkilerinde duygusallığa yer yoktur. Devletlerin çıkarları söz konusu olur. Türkiye'de Amerikan iç politikalarında ki gelişmeleri dikkate alarak pazarlıkta elini güçlendirmelidir.

 

Trump iç politikada köşeye sıkışmış durumda. Kasım'da yapılacak erken seçimleri de göz önüne alırsak Trump için Brunson bir kurtuluş simidine dönmüş durumda. Bu durum tehditlerle beraber aynı zamanda bir fırsatta sunuyor. Trump ile doğru kanallar üzerinden farklı aracılar tarafından kurulacak diyaloğ Türkiye'nin lehine sonuçlar doğurabilir.Casus papazın gitmesi kalmasından daha fazla ülkemize yarar sağlayacaksa bu bir kez daha düşünebilir. Bizim Pensilvanya'daki papazımızı vermeyeceklerse tepe tepe kullansınlar. Tük halkı o papazın ABD-İsrail yapımı; ne mal olduğunu anladıktan sonra...

 

 

TÜRKİYE ABD'NİN BÜTÜN TEHDİTLERİNİ 

BERTARAF ETME İRADESİNİ GÖSTERDİ

Trump, şimdi kurtuluşunu 2 yıl suskun kaldığı casus Brunson'a bağlamış durumda. Onu getirerek Evanjelist Siyonist Hıristiyanlara bir hediye olarak sunup onların desteği ile ara seçimden zaferle çıkmayı istiyor. Elbette ABD kendi iç politikalarının malzemesi yaptığı casus Brunson'u Türkiye'nin egemen haklarını yok sayarak alamayacaklar. Tehditleri de sökmeyecektir. Çünkü Türkiye ABD'nin 15 Temmuz işgal girişimi, kur saldırısı gibi uygulamaya koydukları her türlü tehdidi bertaraf etme iradesine sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.

 

Türkiye'nin casus Brunson karşılığında kendi çıkarlarını esas alan her türlü teklifi masaya koyması meşrudur. Türkiye'nin beklentileri karşılanacaksa ve Türkiye'nin menfaatine olacaksa casus papaz defolup gitsin. Yok Amerikan yönetimi ben bildiğimi okurum karşılıksız bırkacaksanız diyorsa da hepimiz devletimizin arkasındayız. Emrivaki, zorbalık ve tehditlerle onu bizden kimse alamaz. Türk halkı hiçbir tehdide pabuç bırakmaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum