-
ALİ KAYADİBİ
Tarih: 06-06-2024 15:51:00
Güncelleme: 06-06-2024 15:51:00
Geçen haftaki “mutsuzluğun formülünü veriyorum” başlıklı makalem üzerine okurlardan “bize mutluluktan bahset” önerisi geldi.
Açıkça söylüyorum: Mutluluğun öyle mutsuzluk gibi basit formülü yok!
Zor iştir mutluluk. Çaba ister insandan. Bilgi, görgü, yaşam bilgisi, tecrübe, çalışmak, koşmak, yorulmak gerek!
Değer mi? Hayatta başka şansımız yok!
Hayatın anlamlı, değerli ve huzurlu olması için başka çıkar yol yok.
Ben sokak jargonu, atanamamış psikolog, tutarsız yaşam koçu, evlilik terapisti ağzıyla konuşmam.
Öyle yap mutlu ol, şu yolu izle doğru sonuca ulaş gibi günlük hayatı dizayn etmeye çalışan basit önerileri dinlemek isteyen dinler.
Ancak mutlulukla anlık hazlar, hoşuna gitmek, inanılmaz güzel gibi basit tanımlamalar aynı şey değil.
İnsanlığın en meşhur ve meşru amacıdır mutlu olmak.
Yolundan yürümediğiniz, izine basmadığınız, yaşamını zerre bilmediğiniz insanları yargılayıp onlara tavsiye verenlere, “eşine şöyle davran mutlu ol, işyerinde arkadaşlarına hediye al sevsinler, patrona yalakalık yap terfi et, paranı şöyle yönet…” türü önerilerde bulunanlara da mesafeliyim.
İnanın bunlar bilgisiz insanları hüsrana uğratıyor.
Bu yüzden tarzım, tavrım genel kabul görmese de kadim bilgilerle, binlerce yıldır değişmeyen insana mutluluk için mücadele etmeye teşvik ederim, kendine uygun çıkar yolu bulmasına vesile olmaya özen gösteririm.
Yine de derin mutluluk felsefesine girmeden basit formüller vereyim.
Öncelikle şu gerçeği biliyoruz. Temel olarak insan kendi ihtiyaçlarını karşılayamazsa, sorunlarını çözemezse mutlu olamaz.
İnsanın pek çok psikolojik sorununa karşılık gelen bilgileri aldığımız Jung’un, “En önemli problemleri çözemeyiz; yapmamız gereken büyüyüp onları geride bırakmaktır” sözü tam da bu yere oturur.
Geçmişte yaşananlar, yaralayan, öfkelendiren olayları değiştiremeyiz. Zamanı da geri alamayız ama geçmişin içinde yaşananlara karşı bakış açımızı değiştirebiliriz.
İşte bakışımızı değiştirirsek biz değişiriz, hayat akışımız değişir.
MUTLULUK YOLLARI
Temel olarak mutlulukla ilgili Fârâbî’nin görüşlerini referans alırım. Benim de felsefe hocam olan Prof. Dr. Hanifi Özcan’ın “Mutluluk Yoluna Yöneltme” diye çevirdiği Tenbîh Alâ Sebîli’s-Sa’âde eserinde mutluluğun nihai tanımı yapılır.
İlgilenenlere kaynak kitap verdim, sade olarak anlatılır.
Yani mutluluğun sana göre formülü yok. Kalıcı olması ilk koşul.
Yine de günümüz hayat telaşı içinde işe yarayacak basit, izlenebilir yollar gösterelim.
Farkımız zenginliğimizdir: Öncelikle diğer insanlardan farklı olduğumuzu bilelim. Benliğimizi, kendimizi yaşamakla bencillik farklı şeyler. Benliğimizi yaşamak bizi kötü biri yapmaz. Bilakis kendimiz yapar.
Bugün mutlu olmak istiyorsan (ebediyyen saadete kavuşman için demiyorum) kalıcı mutluluk için başlangıç olabilir.
En çok istediklerini seç: Senin için ne iyiyse belirlemelisin. En çok istediklerin, çaba göstererek yapabileceklerini ayırmalısın.
Kendi içinde odaklanmayı, dünyanın senin düşündüğün gibi olduğunu tasavvur etmekten vazgeçmelisin.
Yaşam niteliğini kaybettiren şey dış ilgilerden kendini mahrum bırakmandır. Tarzını beğendiğin, hoşuna giden insanlarla ilişki kurup konuş. Kendimizden nefret etmenin verdiği zararı kimse veremez. Tamamen olumsuz taraflarına odaklanma. Düzeltebiliyorsan hızla düzelt, başkasında beğenmediğin özelliklerinden vaz geç; değilse herkesin kusurları olduğunu unutma!
Hobilerin olsun: Farklı alanlardan kendine ilgi duyabileceğin uğraş seç. Hayat tek düze sıkıcı olabilir.
Misal piyano çalmayı dene… Ünlü bir piyanist başarısı elde edemeyebilirsin, kabiliyetin ilgini, sevgini destekleyecek ölçüde gelişip kendinle gurur duyacaksın. Güven bana…
Şimdi demlenmiş, ilham verici düşünürlerin görüşleriyle yazımıza nokta koyalım:
Kant, “Hoş ile güzeli birbirinden ayıran iki şey” der; “ilkinin niceliğine, ikincinin hazzın niteliğine dayanmasıdır. Güzel, hoşlanmanın yargılanmış biçimidir. Hoşlanma, üzerine bir düşüncedir.”
Fârâbi, yüzyıllar önce “her kalp kendi hüznünü kavrar anlaşılmayı beklemeyin” der.
Marcus Aurelius’un nihaî kaderimizi basit ve ustaca hatırlatan şu cümlesini aklınızdan çıkarmayın: Biraz zaman geçsin her şeyi unutacaksın, biraz zaman geçsin her şey seni unutacak.
- Medeniyetle uzlaşmadan milletin kalbine girilmez
- Anrea Bocelli'nin sesi kutsanmış olabilir mi?
- Plajlara vuran ölü ruhlar
- Vahşetin çağrısı!
- Sosyal çürümüşlük bu değil de nedir?
- Yangına körükle gidiyorum!
- Mutsuzluğun formülünü veriyorum
- İnsanla hayvanlar arasında sıkışan vicdan muhasebesi
- Retorik öğren rahat et!
- Kişisel gelişim teranesi
- Âlimin ölümü âlemin ölümü gibi midir?
- Koçum benim!