içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Türkiye Endüstri 4,0’I Nasıl Yakalar?

İnsanlık tarihi sürekli gelişen bir süreç göstermiştir. Özellikle 18nci yy. sonlarında bu gelişme hızlanmış, yaşanan 1nci Sanayi Devrimi (1760-1840) su ve buhar enerjili mekanik üretim tesislerini ortaya çıkarmıştır. Örnek olarak dokuma tezgâhlarını verebiliriz. 20nci yy. başlarında yaşanan 2'nci Sanayi Devrimi (1870-1914) ise elektrik enerjisinin mümkün kıldığı iş bölümünün ve seri üretimlerin ortaya çıktığı süreçtir. Örnek olarak kitlesel üretimde otomatik olarak hayvan besleme sistemini vermek olasıdır. 1970ler sonrası yaşanan 3nci Sanayi Devrimi ise üretimin otomasyonunu daha yüksek bir düzeye taşıyan elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımının başladığı süreçtir. Örnek olarak imalatta otomasyon ve sanayi robotu kullanımını verebiliriz. Bu gün ve yakın gelecekte yaşanan ve yaşanacak olan 4ncü Sanayi Devrimi yani “Endüstri 4.0” ise siber-fiziksel sistemler ile (SFS) ve dinamik veri işlemeye dayalı faaliyetleri içeren süreçtir. Örnek olarak fiziksel ve dijital sistemler arasındaki bağlantıları gösterebiliriz.

Türkiye, 18nci yy. da Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde ne yazık ki 1nci Sanayi Devrimini ıskaladı. Dönemin teknolojisini İmparatorluk sınırları içine çekip kullanamadı. Bazı dönemlerde özellikle askeri alanda bir kısım yenilikler getirilmek istendi ise de bu durum 1nci Sanayi Devrimini yakalamaya hiç yetmedi. Yetmediği gibi içeride gördüğü karşılık bazı padişahları tahtından bile etti. Matbaa bile ancak 300 yıl sonra ülkeye getirildi. Çünkü halinden memnun, bir kısım büyük maddi ayrıcalıklar elde eden bazı kesimler okuyan, öğrenen bir halkın olması durumda (halkın cehaletten kurtulması ve sorgulayan bir halkın ortaya çıkması halinde) ellerindeki birçok imkânları kaybedeceklerini biliyorlardı ve bunun korkusu içindeydiler. Bu ve benzeri birçok nedenlerle 1nci ve 2nci Sanayi Devrimleri ıskalandı. Bu ıskalamışlık Osmanlı Devletinin Avrupa devletleri karşısında geri kalmasına sebep oldu ve devamında gerek ekonomik gerekse politik nedenlerle, savaşlar sonunda yıkılmasını getirdi. Türkiye 1970 ler sonrasında yaşanmaya başlanan 3ncü Sanayi Devrimine yani elektronik ve bilgi teknolojileri ile birlikte gelen otomasyon ve sanayi robotu kullanımına da yaklaşık 50 yıl sonra geçebildi. Bu gün yaşanan Endüstri 4.0 yani 4ncü Sanayi Devrimi ise özellikle 3ncü Sanayi Devriminin tetiklemesi sonucu ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise artık dijital teknolojiler ile tetiklenen 4. sanayi devriminden söz ediyoruz. Akıllı robotlar, büyük veri, nesnelerin interneti, 3-D baskı, bulut gibi dokuz teknolojinin bu devrimin tetiklenmesinde çok önemli rolü olduğu görülmektedir. Bu devrimle ortaya çıkan Endüstri 4.0 kavramı da artık sadece değer zincirlerinin parçalarının kendi içlerinde otomasyonunun ötesinde birbirleri ile entegre olması olarak tanımlanmaktadır. Entegrasyonun en önemli özelliği ise tüm değer zinciri adımlarının birbiri ile gerçek zamanlı ve sürekli iletişim içinde olması ve bu sayede akıllı ve kendisini uyarlayan bir sanayi sürecine ulaşmış olma vizyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu vizyon, daha hızlı, daha esnek, kalitesi daha yüksek ve daha verimli bir sanayi yolculuğunu tanımlamaktadır.

Almanya ve daha sonra ABD gibi sanayileşmiş ülkeler tarafından ortaya atılmış ve içinde bulunduğumuz dönemde artan bir ivme ile odaklanılan Endüstri 4.0, bu ülkelerin yıllar içinde kaybettikleri üretimde rekabetçi olma avantajını tekrar ele geçirmek için de önemli bir fırsat yaratmaktadır. Örneğin BCG’nin 2015 senesinde yaptığı detaylı bir araştırma sonucuna göre, Endüstri 4.0’ın yaygın olarak uygulanmasının önümüzdeki 10-15 sene içerisinde Alman ekonomisi üzerinde çok önemli etkiler yaratmasını beklendiğini vurgulamaktadır. Bu etkiyi rakama dönüştürdüğümüzde üretime ilişkin dönüşüm maliyetlerinin % 15-25’ine denk gelen bir sanayi verimliliği artışı sonucu 90-150 Milyar €’ya ulaşan bir maliyet azaltıcı etkiden bahsetmek mümkündür. Ayrıca Endüstri 4.0 süreci verimlilik artışı ötesinde, daha yüksek katma değerli, kendi ekonomisini yaratan, yerleşmiş değer zincirlerini temelden değiştiren ve en önemlisi “nitelikli insan gücü ihtiyacında çok daha önemli bir noktaya gelinen” bir yolculuk olarak karşımıza çıkmaktadır.

 Rekabet gücü yüksek ekonomiler kümesi içinde yer almak isteyen Türkiye için, küresel düzeydeki bu gelişmeleri takip etmek ve bunun ötesinde Endüstri 4.0’ın uygulayıcı öncü ekonomileri arasında yer almak kaçınılmaz bir önemdedir. Özellikle rekabet gücü göstergelerinin çeşitlilik ve hızlı bir değişkenlik gösterdiği bu dönemde düşük iş gücü maliyetleri ve lojistik avantajı gibi rekabetçiliğimizin temelini oluşturan etkenlerin artık önemli baskılara maruz kalacağı beklenmelidir. Bu itibarla, Endüstri 4.0 yaklaşımı ile rekabet gücü avantajlarımızın sürdürülebilirliğini sağlamak ve artırmak ama bunun ötesinde katma değeri yüksek ve dünya üretim değer zincirinden çok daha fazla pay alan bir Türk sanayisi yaratmak hedeflenmelidir. Bunun, Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke grubundan bir üst seviyeye yükselme hedefine ulaşılmasına sağlayacağı katkı da göz önünde bulundurulmalıdır. Yapılan bilimsel araştırmalarda görmekteyiz ki; Endüstri 4.0’ın başarılı bir şekilde uygulandığı durumda, günümüz ekonomik büyüklüğünde, Türkiye’deki üretim sektörlerinin verimliliğinde yıllık 50 milyar TL’ye varabilecek bir fayda kaydedilmesi potansiyeli mevcuttur. Küresel değer zincirlerine entegrasyon ve Endüstri 4.0 çevresinde oluşacak ekonomi yoluyla kazanılacak rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık % 3’e kadar ulaşabilecek bir artışı tetiklemesi beklenmektedir. Bu büyüme Türkiye GSYİH’sında % 1 ve üzeri bir ek büyüme ve 150-200 milyar TL düzeyinde ek gelir anlamına gelmektedir. Sanayi 4.0 teknolojilerinin üretim sürecine dahil edilmesi için önümüzdeki 10 yıllık süreçte –günümüz fiyatları ve ekonomik büyüklüğü baz alındığında- yılda yaklaşık 10-15 milyar TL (üreticilerin gelirlerinin yaklaşık %1- 1,5’i) yatırım yapılması gerektiği tahmin edilmektedir. Büyüme hedeflerinin de gerçekleşeceği varsayımıyla, toplam sanayide istihdam edilen iş gücü ihtiyacının artacağı ve “daha da önemlisi çok daha nitelikli, eğitim ve gelir düzeyi yüksek bir iş gücü yapısının oluşacağı” öngörülmektedir. Türkiye’nin sanayi stratejisi; uzun dönemde orta yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde, Afro-Avrasya’nın tasarım ve üretim üssü olmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin esas hedefinin teknolojik, katma değeri arttıracak, yenilikçi, milli ve yerli mamuller yaratmak olduğu siyasi iradeler tarafından sıkça dile getirilmektedir. Lakin bu gün bu hedeflere yeterince ulaşılamadığı gözlemlenmektedir. Bu hedeflere ulaşmada gecikmeler yaşandıkça altından kalkılması gereken yük miktarının artacağı da kuşkusuzdur. Türkiye Endüstri 4.0 ile mutlaka geleceği yakalamak zorundadır. Örneğin Türkiye yüksek teknoloji kullanımlı katma değeri yüksek tarım ürünü üretirken aynı zamanda bilgisayar “çipi” de üretmelidir, İHA- SİHA da üretmelidir, kendi savaş uçağını da üretebilmelidir.  Sözkonusu atılımı hatta zıplamayı yapabilmenin motor gücü ise “yüksek eğitim ve öğrenim düzeyi”dir. Türkiye’nin çok zeki beyinleri iyi bir eğitim ve öğretim sistemi içinde olurlarsa Endüstüri 4.0 kesinlikle yakalanır. Ancak kaçırılmış olan Sanayi Devrimlerinin yarattığı kültürel açık (eğitim-öğrenim düzeyi) büyüktür. Bu açığın hızla kapatılabilmesi için eğitim – öğrenim sisteminin derhal revize edilmesi, araştırma yapan, bilim üreten üniversite yapısına geçilmesi şarttır. Bu gün ülkemizde çok sayıda üniversite vardır ama maalesef büyük bir kısmı, içinde yeterli akademisyen olmadığından sadece tabela üniversitesi durumundadır. Buralardan mezun olan çocuklar ile “Endüstri 4.0ı” yakalamak asla mümkün olmaz. Eğitim-öğretimde mutlaka eleme sistemi geri gelmelidir. Bizim dönemlerimizde olduğu gibi ilkokulu bitirirken bile “mezuniyet sınavı” olmalıdır. Ortaokul ve Lisede “bütünlemeye kalma, sınıfta kalma, iki yıl üst üste sınıfta kalınca tasdikname yani belge alarak okuldan atılma” mutlaka olmalıdır. Herkesi koy bir taraftan herkes mezun çıksın öbür taraftan olduğunda Türkiye’nin kalkınması asla mümkün olmaz. Elemeyen eğitim- öğretim sistemi asla olmaz, olmamalıdır da. Üniversite sınavında “eksi puan” ile bir bölüm kazanılabiliyorsa oradaki sistemde çok ciddi bir sorun var ve revize gerekir demektir. Sözün özü; insan kaynağımızın donanımsal yapısı hızla yeterli hatta ileri duruma getirilmez ise Endüstri 4.0ı da kaçırabiliriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum