içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Yunanistan Neyin Peşinde?

Ta Nea gazetesinin haberinde, Girit'in güneyinde ve batısında kara sularının 12 mile çıkarılmasına ilişkin planın 2020'den beri olduğuna işaret edildi. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın defalarca, bu kararın ulusal çıkarlara hizmet edeceği bir zamanda alınacağını ifade ettiği hatırlatılan haberde, konuya ilişkin dosyanın yeniden açıldığı savunuldu.

Haberde Yunanistan Dışişleri Bakanlığı kaynaklarının harekete geçiş için mart ayını işaret ettiği öne sürüldü. Anadolu Ajansı Yunanistan ile ilgili bu haberi böyle geçti. Yunanistan’da ekonomik istikrar uzun zamandır sağlanamadığı için her seçim öncesinde Yunan siyasetçilerin en büyük numarasıdır bu Türkiye ile siyasi dalaşmaya girmek. Yıllardır böyle yaparlar. Ancak yıllardır bunu yapmaları bir gün yapmayacakları anlamına da gelmez.

Yunanistan’ın yüz yıl önce yediği tokat öyle bir tokat olmuştur ki bin yıl geçse unutmazlar. Zaten 1827 den beri Yunanistan savaşarak hiç toprak kazanmamış, tüm topraklarını arkasına aldığı büyük devletler sayesinde elde etmiş tam beş kez topraklarını büyütmüştür.

Yunanistan’ın en büyük hedefi Megalo İdea’sı olan Batı Anadolu’yu topraklarına katmak, İstanbul ve Trakya’yı almak, Kıbrıs’ı Enosis ile kendi vilayeti yapmak sonuçta da “Büyük Yunanistan” hayalini gerçekleştirmek. Adamların hayali bu. Lakin hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir hayal bu, hatta tam bir ham hayal. Ama günümüz dünyasında Emperyal Güç öyle senaryolar yazıyor ki o senaryolar bu ham hayallere hizmet edebilir türden. Yunanistan ABD’yi de arkasına alarak Türkiye ile olan gerilimi tırmandırıyor. Öte yandan Fransa’dan aldığı ve alacağı 12 Rafael uçağı ile Ege’de hava üstünlüğünü kuracağını düşünüyor. Biz bir Hava Subayı pilot değiliz ama sorduğumuz Havacı Subaylar 12 uçakla asla bir hava üstünlüğü kurulamayacağını söylüyorlar. ABD’nin F-16 konusunda Türkiye’yi oyalaması da gözden kaçmamalıdır. Türkiye kendi muharip uçağı olan Hürkuş’u 2023 Mart ayında piste çıkaracağını açıkladı. Öte yandan yine müthiş bir hava silahı olan insansız uçak Kızılelma da uçuşa çıktı. Bununla birlikte eğer ABD F-16 ları vermez ise Türkiye İngiltere’den de uçak alabilir.

Yunanistan Girit planı ile Akdeniz’deki bu adayı fethedilmez kale konumuna getirmeyi istiyor. Eğer Yunanistan Girit’in batısında ve güneyinde karasularını 3 milden 12 mile çıkarırsa Türkiye’nin Libya ile yaptığı Deniz yetki alanı anlaşması ve devamı olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmasını tehdit eder. Türkiye bu nedenle Mısır ve Suriye ile diplomatik ilişkilerini hızla güçlendirmelidir. Mısır geçmişte Türkiye’nin dış politik sorunlarında da çözüme katkı koydu. Örneğin 1998 de Türkiye’nin Teröristbaşı Öcalan yüzünden Suriye ile savaşmasını Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mubarek önledi. Bu gün Yunanistan Mısır ile askeri ortak tatbikatlar yaparak yakın ilişkiler kuruyor. Yunanistan Girit’te 12 mil uygulamasına girdiğinde bir tür nabız yoklayacak. Girit Ege denizini değil ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz’i kontrol eden bir coğrafi konumdadır. Ama aynı Yunanistan Girit’ten sonra 12 mil uygulamasını Ege Adaları üzerinde de deneyecektir. Bunu da özellikle Türkiye’nin zayıf olduğunu gördüğü anda icraya geçirecektir. Girit’te en büyük deniz üssü Suda Deniz Üssüdür. ABD bu üssü ikmal üssü olarak Afganistan’a ve bir çatışma durumunda İran’a karşı kullanacaktır.

ABD’nin Yunanistan ve Ege’deki tüm üsleri Yunanistan’a güç vermektedir. Buradan aldığı güç ile Yunanistan alıştıra alıştıra 12 mile çıkartmak niyet ve maksadındadır ve bunun için gayretlerini arttırmaktadır. Ancak Ege Denizi “özel statüde” bir su alanı olduğu için bu denizdeki adaların karasuları 3 mildir ve arttırılamaz. Öte yandan Türkiye diplomatik alanda da Yunanistan’ı köşeye sıkıştıracak kuvvetli argümanlara sahiptir. Bu konuda özellikle Menteşe ve Meis adaları ile ilgili olarak Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı Paşa şöyle diyor; “ Türkiye Cumhuriyeti Menteşe Adaları, Kıbrıs Adası ve devrettiği diğer topraklar da dâhil olmak üzere buraların geleceği hususundaki söz hakkını Lozan Anlaşmasının 16ncı maddesi ile saklı tutmuştur. Böylece Türkiye Cumhuriyeti gelecekte bu topraklar üzerinde yeni düzenleme, egemenlik ve rejim gibi bunların doğrudan kaderini tayin eden meselelerde kararına danışılması, onayının alınması gereken bir aktör ve söz sahibi olmuştur. Görüldüğü gibi Türkiye devredilen toprakların ve adaların Lozan’da tesis edilen mevcut düzenlemelerin değiştirilmek istenmesi durumunda, yani gelecekteki kaderleri üzerinde mutlak söz hakkı vardır. Bu çerçevede Lozan’da İtalya’ya bırakılan ancak 2nci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin b7lunmadığı masada 1947 Paris Barış Anlaşması ile Yunanistan’a devredilen Menteşe Adalarının kaderleri üzerinde de Lozan’dan farklı bir düzenleme yapılmıştır.

Bu adaların Türkiye yok sayılarak Yunanistan’a devredilmesi sadece jeopolitik ve siyasal açıdan değil Adalar Denizi (Ege)’nde temel egemenlik, siyasal ve askeri güç dengesini meydana getiren Lozan Barış Anlaşmasına da hukuka da aykırıdır. Bu durumda sözkonusu adaların egemenliğinin ya Osmanlı Devletinin halefi olarak ilk sahibi olan Türkiye’ye geçmesi ya da Lozan’daki gibi İtalya’da kalması lazımdır. Türkiye bu hukuki argümanı ve gerçekliği siyasi, hukuki ve diplomatik yollardan kuvvetlice kullanmalıdır.” Görüldüğü gibi Yunanistan sözkonusu adalara tam tabiri ile “çökmüş” durumdadır ve hala da bazı adalara “çökmeye” devam etmektedir. Üstelik de Ege’deki tüm bu adaları yine Lozan’a ve tüm uluslararası anlaşmalara aykırı olarak silahlandırmış ve buna devam etmektedir.

Bu adalarda birkaç tümen çapında askeri ve deniz- hava kuvvetleri tesisleri bulunmaktadır. Yunanistan tüm bu askeri yapılanmayı hangi ülke için yapmaktadır? Tabii ki Türkiye için. Ha Yunanistan Türkiye’ye karşı kendi başına hasmane bir tutum sergileyebilir mi? Hayır. Ama Emperyal Gücün dolduruşuna gelip bir böyle bir hataya da düşebilir. O nedenle tetikte olmak şarttır. Ne demişler ; “su uyur düşman uyumaz.” 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum