-
DR SİNE ARAS AKTEN
Tarih: 26-02-2023 13:40:00
Güncelleme: 26-02-2023 14:44:00
Fyodor Dostoyevski’nin 1866’da yazdığı bir roman: Suç ve Ceza.
Bir katilin maktul de olabileceğini veya aslında ölmeden ölen değerlerin olduğunu gösteren bir romandır. Romanda, Raskolnikov fakir bir genç adamdır. Petesburg Üniversitesi’nde hukuk eğitimini yarıda bırakır. Aklı, Batı’dan gelen politik ve felsefi düşüncelerle karışıktır. Nefret edilen kötü bir tefeciyi öldürecek. Böylelikle mali sorunlarını çözerken, diğer yandan dünya kötü ve zararlı biri temizlenecektir. Raskolnikov, daha yüksek bir amaca hizmet eden bir cinayetin kabul edilebilir olduğuna inanıyor. Pek çok hesap, kitaptan sonra harekete geçer ve kadının evine giderken onu baltayla acımasızca öldürür. O anda Raskolnikov, Alonia ile yaşayan ve zarar vermeyen üvey anne beklenmedik bir şekilde geldiği için onu öldürmek zorunda kalır. Müşteriler tarafından birkaç manzara süslemesini alır ve kimselere görünmeden ayrılır. Katil olmuştur.
Kötüyü öldürdüğü için mi ya da denk gelen ek bir insanı da suçsuz yere yok etmek zorunda kaldığı için. Tartışılır senelerce…
Suçlu kimdir diye?
700 sayfalık bir kitap …
Okurken tıp fakültesini 2. Senesinden terk eden dedemin, 1957’de 31 yaşında ölmesi aklıma gelirdi. Emekli aylıkları ile okumaya çalışılan bir ailede tıp okumak pahalı bir eğitimdir, Eğitimini yarıda bırakmasının ondaki etkilerini 1 yaşındayken kaybettiği babasının hazin bu kursakta kalmış öyküsünü annesinden dinleyen ben ve kardeşimin doktor olmak istemesi tesadüf değildi.
Adalet er geç tecelli etmeli ve yarım kalan hikayeler bitirilmeliydi.
Yıllar sonra 2019’da torunu da başka bir salgın hastalıkla mücadele de ön sıralarda savaşan bir doktordu.
Fakat hikayenin buradan sonrası biraz daha çetrefilli bizimkinde…
Sene 2019 Mayıs…
Aylarca laf ettiler!
ABD New York'ta Kovid zamanı yoğun bakımda ventilatör sıkıntısı çekiyoruz. Kime yardım edeceğimizi şaşırdık. Kim ihtiyaç duyarsa mobil ventilatör/ solunum cihazı buldukça uygulamaya çalışıyoruz. Savaş yeri gibi her yer. Diyaliz makinesi yeteri kadar yok. Sıra ile 2 saatlik diyaliz yapar olduk. Hangi hasta diyalize ihtiyaç duyuyor, hangisi ivedilikle ihtiyaç duyuyor. Sıra ile ekmek alır gibi 2 hafta (üleştirdik) pay ettik. Daha fazla ihtiyacı olsa da sadece o günü zararsız olmadan geçirsin diye çırpınıyoruz. Bir röportajımda yıldığım bu halden bahsederken ‘sıraya koymaktan ve ventilatörde bile iyiye gitmeyen hastaları aileleri ile danışarak tedavilerine son vermekteyiz!’ dedim. ‘Ölümlerine karar verdiler!’ diye bir manşet oldu ertesi gün…Gazeteyi okuduğumda gözlerime inanamadım. Bunca lafımdan özet olarak muhabir böyle bir manşet oluşturmayı uygun görmüş. Aradım yapanı düzeltsin diye. Çok geç medyaya yayıldı. Aylarca denk gelen’ hadsiz, siz haşa Tanrı mısınız? Ne kararı!’ diyerek mesaj attı okuyan, gerisine ötesine bakmadan. Tehditler de cabası. Suç duyurusunda bulunanlar…
Romanda Raskolnikov suçunu itiraf eder. Sibirya’ya sürülür. Vicdan azabı ile karşı karşıyadır. Daha ağır bir cezâdır bu. Kürek cezasından, daha farklıdır. ‘Vicdanı olan, hatasının bilincindeyse varsın acı çeksin. Bu ikinci bir cezâdır. Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur. Gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadır.’ der romanında.
Küçük insanlar da... Aslında insan olmak isteyen her insan, acıdan ders almaktadır.
Vicdan muhasebesi kurulmuş en iyi mahkemedir.
Şimdi soruyorum. Ali Ağaloğlu ile samimiyetle sohbet edildi. Oda TV’de..
‘Malzeme kötüydü. Kumu denizden aldık, yeri de oradaydı..Ben de o da bu da deniz kumundan kötü yapı yaptık, yaparken de hiçbir engel yoktu.Herkes böyle yaptı!’ Diyen İstanbul’un yapı stoğunun teşhisini anlatıyor.. Bu malzemede onay veren, yeri yurduyla neyi nasıl yaptığını anlatan ve bir depremde ordunun bile içeri giremeyeceğini söyleyen müteahhit varken, hastasını kurtarmak için malzeme sıkıntısı çeken doktorları döven bir topluma evrilmişsek…
Suçlu kim?