içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Depremden Sonra Şehirlerin Ruhu

Yaşadığımız çok büyük depremin ardından 10 ilimizde yaşayan ailelerimizden bir çoğu diğer illere göç etti. Türk Hava Yolları, ücretsiz olarak tahliye uçuşlarını gerçekleştirerek, enkaza dönen şehirlerden ayrılmak isteyen vatandaşlarımıza kolaylık sağladı.

Şu ana kadar felaket bölgesinden 500 bin insanımızın başka vilayetlere gittiğine dair resmi açıklamalar var. Bunun yanında depremzedelerimizin bir çoğu insiyatifini hemen ortaya koyarak üniversitelerde eğitimi uzaktan yapma kararını alan hükümetimizin elini çabuk tutmasıyla birlikte KYK yurtlarına yerleştirildi. Hısım akrabalarının yanlarına sığınan, hayırseverlerin açtıkları evlere yerleşen depremzedelerin olduğunu da unutmayalım. Yanı sıra “Evim evin olsun” kampanyasıyla da boş olan evlerini depremzedelere açacak, ya da cüzi şekilde kiraya verecek olanlar için de merhamet, şefkat, yardımlaşma eksenli bir kampanya başlatıldı. Deprem bölgelerindeki yaralar sarılmaya, felaketten etkilenen insanlarımızın bu soğuk kış günlerinde sıcacık bir merhametle kuşatılmaya devam ediliyor.

Bu noktada yaşanan ve yaşanacak sıkıntıların olacağını elbette öngörüyoruz. Zira, felaketin büyüklüğünü bölgeye giden yetkililerimizin ağzından dinliyoruz, gece gündüz yayınlar yapan televizyonların ekranlarından izleme fırsatı buluyoruz. Ama devletimizin şefkat elinin uzanmadığı, depremzedelerin çok büyük mağduriyet yaşadığına dair tamamen olumsuz algıya dayanan spekülatif ve dezenformasyon ile insanımızın acısının üzerinden rant devşirmeye çalışanlar olduğu da çok hazin bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Felaketin akut boyutu geride kalmıştır… Çok zor şartlarda yaşıyor olsalar da depremzede ailelerimiz bir çadırla buluşturulmuş, bir konteynere yerleştirilmiş ve güven altına alınmıştır. Şimdi bundan sonrasını düşünmenin ve planlamanın zamanı gelmiştir. İnsanlarımız bundan sonra ne yapacaklar? Geleceklerini nasıl şekillendirecekler? Kendilerine nasıl bir hayat kuracaklar? Malum, insanlarımız enkazların altında sadece yakınlarını değil her şeyini kaybetti  İşini kaybetti… Hayallerini kaybetti… Yarınlarını kaybetti…

Bendeniz Malatyalı olduğum için hemen baba ocağımdaki STK temsilcileriyle görüştüm.Kaydedilenlere göre İstanbul’daki depremzedelerin yüzde 10’u geri dönmek istememektedir. İstanbul’da bir iş bulup, ev bulup kendilerine yepyeni bir hayat kurmak istiyorlar. Geri kalanlar ise şehirlerinin inşası ve ihyasından sonra yine memleketlerine dönmek istediklerini ifade etmekteler. Yaşadığımız deprem felaketi, köyden kente göçü tersine çevirecek bir demografik tabloyu karşımıza çıkaracak gibi görünüyor. Bu da gösteriyor ki, köylerimiz, kasabalarımız, ilçelerimiz yeniden kalabalıklaşacak…Bu bağlamda yapılması gereken bölgesel kalkınma planlarının devreye sokulması olmalıdır. Kırsal kalkınma projelerinin uzun vadede gündeme getirilmesi, devletimizin ve hükümetimizin teşvik kredileri, DOKAP; GAP gibi bölgesel nitelikteki kalkınma projelerini acilen gündemine alması gerekmektedir. Hasar gören bölgelerde STK’lara KOSGEB kanalıyla destekler düşünülmeli, bu noktada üretilecek projelere daha çok destek çıkılması yönünde kararlar alınmalıdır.

Kendi bölgelerinde katma değer üretmek, istihdam sağlamak isteyenlere belirli sürelerde geri ödemesiz, çok düşük faizli krediler sağlanmalıdır. Elbette, bugün felaket bölgelerindeki insanlarımızın en acil ihtiyacı, sıcacık bir yuvadır, insanların çalışabilecekleri, evlerine tekrar ekmek götürebilecekleri iş ve aş imkanlarının ortaya konulmasıdır. Bugünden itibaren bütün bunlar daha programlı, işbirliği ve eşgüdüm içinde, hükümetimizin ortaya koyacağı ahenkle planlanmalı, enkaza dönen bölgelerimiz, vilayetlerimiz tekrar ayağa kaldırılmalıdır. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Eski İstanbul ve İstanbul’daki yeni yerleşim birimleri…

Fatih, Zeytinburnu, Eyüp Sultan İstanbul’umuzun tarihini kuşatan ilçelerimizdi. Beylikdüzü, Ataşehir, Bahçeşehir ise sonradan kurulan ilçelerimiz. Şehirlere ruhunu katan içinde yaşayan insanlarımızdır. İçinde insan olmayan, yaşanmayan, sokaklarında caddelerinde dolaşılmayan, esnafı olmayan, köprülerinden araç geçmeyen şehirler kursanız kime ne fayda? Bu felaket şehirlerimizi enkaza döndürdü, bizden hayatlarımızı, hayallerimizi aldı… Ama yaşama azmimiz dimdik ayaktadır… Biz yine kapısından geçerken ekmek kokusunu aldığımız fırınlarımızı yeniden kuracağız, insanımıza sofralarına koyacağı sıcacık ekmekleri servis edeceğiz. Enkazları kaldırıp, yepyeni ve ruhunu bizden alan şehirler kuracağız. Bedeli ne olursa olsun. Bunu başaracağız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum