içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Üretmeden Büyünür mü?

Ege Lobisi okurlarına ilk yazımla merhaba diyorum. Ege Lobisi için ilk kez yazıyorum ama ömrümün son 36 yılı yazarak geçti. Büyük bölümünde de ekonomi yazdım. Pek çok üretim dalının büyüyerek sektöre dönüştüğüne, pek çoğunun küçülüp yok olduğuna, bazılarının da çağın ihtiyaçlarına göre değişim geçirdiğine tanık oldum. Ama değişmeyen tek şey, üretimin çok değerli olduğuydu. İster mal ister hizmet olsun nihai hedef hep üretmekti. Üretmek dediysem sürdürülebilir üretim. Üretimde devamlılık.

Osmanlı tarım ve sanayiye yatırım yapmadığı için battı, genç cumhuriyet kurduğu fabrikalarla rüştünü ispat etti. Hem ülkemizde hem de dünyada bütün krizler üretim formülleri ile aşıldı. 90’lı yılların başında dünyanın sayılı pamuk üreticilerinden Türkiye, bu özelliğini sanayiye çevirmeyi başardı. Önce dokuma ve örme sanayii tekstil sektörünü yarattı. Tekstil sektörü, nihai ürün hedefine evrildi ve konfeksiyon sektörü doğdu. Tüm bu gelişmeler ihracat sektörünü büyüttü.

Peki ya bugün? Maalesef üretimin önemini unutmuş gibiyiz. Geçmişte fabrikalarda, üretim bantlarının başında mal üretenler sermaye sahipleri, bugün bina dikme yarışında. İnşaat da üretim sektörü dediğinizi duyar gibiyim. Bir yere kadar doğru. Ancak sorun sürdürülebilir olmaması ve doğa katliamına, çevresel olumsuzluklara yol açması.

Nereye kadar inşaat yapılabilir? Tek bir ağaç, tek bir çiçek dikecek toprak parçası kalmayana kadar mı? Tarım arazileri imara açılıyor. Ege’nin en verimli tarım arazilerinden Torbalı ovası, Menemen ovası bugün yüzlerce daireden oluşan dev konut sitelerini, alışveriş merkezlerini üzerinde taşıyor. Sadece tarım arazileri mi? Ormanlar bile tek tek binalara teslim oluyor. Ya yanıyor ya orman vasfını kaybettiği gerekçesiyle imara açılıyor. Bu kıyımdan sit alanları da nasibini alıyor. Sit alanlarının dereceleri ile ilgili yeni düzenlemeler yapılıyor. Sonra da imar değişikliklerinden onlar da nasibini alıyor. Geçen hafta Antalya’nın Kaş ve Kekova bölgesindeydim. Ormanların ve tarihi yapıların koyun koyuna yaşadığı bu bölgede arkadaş grubumla doğa yürüyüşü yaptım. Bu deneyim benim için hayal kırıklığı oldu. Ormanlık bölgelerin ortasında villa siteleri yükseliyordu. Hatta Likya medeniyetinden kalan yapılar, kaya mezarları evlerin avlularını süslüyordu. Koruma altında olması gereken yapılar ev sahiplerinin insafına terkedilmişti.

İnşaat sektörünün doğa yıkımı sadece bu değil. Çok katlı binalar, gökdelenler iklimleri de değiştiriyor. Yazlar daha sıcak ve daha kurak, kışlar daha soğuk yaşanıyor. Özellikle şehirler yazları cehennem sıcaklarıyla boğuşmak zorunda kalıyor.

Bu sonuçlar zaten hepimizin malumu. Gelelim konunun ekonomik boyutuna.

Reel yani üretim sektörleri arasında kabul edilen inşaat, bir yere kadar bu özelliğe sahip. Üretim sektörü olmanın ön koşulu sürdürülebilir, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretmek. Bu üretimin farklı yan sektörleri de büyütmesi gerekiyor. İnşaat, sürdürülebilirlik dışında tüm özelliklere sahip. İnşaat malzemeleri sektörleri birer imalat sektörü olarak gelişiyor, altyapı ve üstyapı üretiliyor. Peki ya sürdürülebilirlik? Doğayı yok etme pahasına sürdürülebilirlik özelliği ispatlanmaya çalışılıyor. Ancak bunun da sonu var. Bu sürdürülebilirlik sonsuz değil. Üstelik inşaat kendi yan üretim sektörlerini geliştirirken, pek çok hayati sektörü de ortadan kaldırıyor. Ana sermayesi toprağı, araziyi elde edebilmek için tarım ve hayvancılığı yok ediyor. Bu konuda inşaat sektörüne en büyük destek ekonomi politikalarını belirleyen merkezi yönetimden geliyor. Tarım ve hayvancılığı destekleyecek politikalar geliştirilmediği için, araziler inşaat sektörünün kullanımına terkediliyor. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren sermayedarlar da inşaatın cazibesine kapılıyor. Fabrikalarını bile AVM’ye, siteye dönüştürüp inşaatçılığa başlıyorlar. 

Sözü fazla uzatmadan yazımı bir Kızılderili sözü ile bitirmek istiyorum; Son ırmak kuruduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenemeyeceğini öğrenecek.

Sağlıcakla kalın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum