içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ukrayna Savaşı’nın Bilinmeyenleri

1989 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması sonucunda ABD dünyanın süper gücü olarak  siyaset sahnesinde tek başına kalmıştı. Nato’nun varlığı tartışılırken Radikal İslam yeni düşman ilan edilmişti. Rusya ile ABD arasında Nato’nun genişleme ekseninde SSCB’den ayrılan devletlerin yer almaması hususunda mutabık kalınmıştı. Ancak ilerleyen zamanda Arnavutluk, Estonya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Karadağ, Kuzey Makedonya, Litvanya, Letonya, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Slovenya Macaristan Nato birliğine dahil olmuşlardır. Bu genişleme süreci Rusya tarafından düşmanca tanımlanmış ve her katılım sürecinde Nato uyarılmıştır. Ukrayna’nın Nato’ya dahil edilmesi süreci Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşın nedeni olarak gözükmektedir.

2014  yılında yapılan turuncu darbesi ardından Neo-Nazi oluşumları iktidarda iyice güçlendiler. 2.Dünya Savaşı’ndan gelen faşist hareket  özellikle Avrupa’da canlılığını korumaktadır. Bu hareketlerde yer alan kişiler demir perdenin doğusunda kalan  ülkelerin vatandaşlarıydılar, savaş sona erdikten sonra kaybeden tarafta oldukları ve misillemeden korktukları için Batı’ya taşındılar. ABD, İngiltere ve hatta Kanada da, İkinci Dünya Savaşı dönemi faşizminden etkilenen bu aşırı milliyetçi hareketlerin destekçisi olarak öne çıkmaktadır.  Soğuk Savaş yıllarında ABD liderliğindeki Batı, bu gibi hareketleri komünist toplumlarda yayarak ‘içerden zehirleme, yok etme’ harekâtı yürüttüler. Glasnost ve perestoika bu gibi güçlerin ülkede özgürce at koşturmasına izin verdi ve sonuçta Sovyetler dağıldı. Ukrayna’da 2014’te başlayan faşist dalganın başlangıç noktası budur. ABD liderliğindeki Batı, George Soros’un küresel “Açık Toplum” ağlarıyla iş birliği içinde, Ukrayna’yı ele geçirmek için bu güçleri etkin bir şekilde kullandı.

Ukrayna’nın büyük kentlerinde yükselen faşizm, Batı’nın adamlarını iktidara getirdi, ardından Ukrayna’nın askeriyesi, istihbarat birimleri ve Dışişlerindeki bürokratlar etki altına alındı. Ve bu güçler etkin bir şekilde Ukrayna’nın etnik Ruslarına savaş açtılar. Batı, Ukrayna’yı sözde “Rusya karşıtı” haline getirmek için onları destekledi. Moskova’nın iddiasına göre Ukrayna’da ABD’nin kurduğu gizli NATO altyapısı, Ukrayna’yı Rusya’nın işgali için platform olarak kullanmayı amaçlıyordu.Bu ABD’nin “füze karşıtı sistemlerinin” bölgesel konuşlandırılmasının devam etmesi ve sınırlarına yakın silahlara saldırması yoluyla Rusya’nın nükleer yeteneklerinin etkisiz hale getirilmesiyle sürecekti. Bu nedenle Ukrayna’nın Naziler’den arındırılması ve silahsızlandırılması, Rusya’nın orada devam eden özel operasyonunda ki en önemli hedefleri arasındadır. Yani ilk hedef, Ukrayna derin devletini Rusya’yı ve halkını yok etmeye takıntılı olan faşist güçlerden arındırmak, nükleer ve biyolojik silahları araştırmak, ikincisi ise o ülkeden kaynaklanan geleneksel askeri tehditleri etkisiz hale getirme ihtiyacıdır. Bu hedef NATO’nun oradaki gizli altyapısını yok etmeyi de içerir. 2014 yılında  Batı desteğiyle iktidara gelen Neo-Naziler olmasaydı, bu kriz yaşanmazdı. Putin, Ukrayna’da askeri operasyon başlatmak istemedi, ancak ülkesinin güvenlik garantisi taleplerini Batı ile paylaşmasının ardından iki ay süren diplomasi işe yaramayınca son çare olarak buna başvurdu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum