içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Ekonomik Krizden Çıkmak İçin Ne Yapılmalı?

1929 yılında başlayan ve 1930’lu yılların ortasında zirve yapan “Büyük Buhran” kendisini son 1 yıldır yeniden anımsatıyor. Pandemi döneminde dahi olmayan, derinleşen bir ekonomik krizle karşı karşıyayız... 

Büyük Buhran’da dünya genelinde ticari ilişkiler azalırken, üretim de haliyle azalmıştır. Hal böyle olunca da Keynesian ekonomik modeli devreye girdi. Diğer bir deyişle ekonomiye devlet müdahalesi, krizin merkezlerinden bir tanesi olan ABD’de sanayi ürünlerinin fiyatları yüksek tutulmakla birlikte minimum maaşlarda artış gerçekleştirildi ve alım gücü muhafaza edilmeye çalışıldı. Buna ek olarak da işsizliğin azaltılması  bağlamında çalışma saatleri azaltıldı ve yeni istihdamlar yaratıldı... 

Büyük Buhran’ın sonuçlarından bir tanesi de saldırgan devletler yaratmasıydı, Almanya ve İtalya’da faşizm bu ortamda doğdu... 

Günümüzde de önce pandemi nedeniyle daha sonra da Rusya-Ukrayna savaşı ve sonuçları nedeniyle sürekli bir şeyleri güvenlikleştiren ve jeopolitik odaklı devlet karakteriyle karşılaşıyoruz... 

Enerji ürünlerinin fiyatlarında büyük artışların olması girdi maliyeti artırırken, kitlelerin alım gücünü de azaltıyor. Alım gücünün düşmesi talebin de düşmesine neden olurken, arzın da tüketimi olmayınca azaltılması söz konusu oluyor. Böylece üretim azalıyor ve iş alanları da azalıyor, işsizlik artıyor! 

Her şeyden önemlisi paylaşım kavgası derinleşiyor. Çok kutuplu yapının çatışmacı doğasına geri dönülürken, devletlerin jeopolitik öncelikleri ön plana çıkıyor. Devletler bu jeopolitiklerini ön plana çıkarırken Batıda çok uluslu şirketlerin lehine olabilecek politikaları hayata geçirmeye çalışıyorlar...  

Batıda güvenlik bağlamında da NATO’nun gücü artırılıyor ve artık AB-NATO bütünleşmesi eskisinden de daha fazla derinleşiyor. Daha doğrusu AB tamamıyla NATO’nun güvenlik eksenine giriyor... 

Rusya ve Çin ise devlet şirketlerinin ve ulusal çıkarlarının çerçevesinde güvenlikçi, jeopolitik odaklı dış politika yönelimlerini ön plana çıkarıyorlar... 

Nükleer tatbikatlar, Baltık bölgesindeki konvansiyonel tatbikatlar bize krizin ve gerilimin derinleştiğini haber ediyor... 

Dünya genelinde otoriterleşme ve güvenlikleştirme üst düzeye çıkıyor. Rusya’nın otoriterleştiğini belirten Batılı devletler Rusya’ya ait tüm medya kuruluşlarının yayınlarını elden geldiğince otoriter politikalarla yasaklıyorlar! Sadece Sputnik’e değil diğer Rusya merkezli medya yayınlarına da ulaşmak zorlaşıyor! 

Rusya’da Putin’e karşı muhaliflerin tepkisi artıyor ve Putin’in Ukrayna’da daha kararlı ve sert politikalar izlemesi talep ediliyor... 

BATIDA AŞIRI SAĞ GÜÇ KAZANIYOR! 

Göç büyük bir travma olarak önümüze çıkıyor! 

Birleşmiş Milletler verilerine göre: 

27.1 milyon insan mülteci statüsünde, 53,2 milyon kişi ülkeleri içerisinde yer değiştirmek durumunda kaldı. 4.6 milyon kişi ise hali hazırda sığınmacı durumunda... 

BM 100 milyondan fazla insanın 2022 rakamlarıyla göç etmek durumunda kaldığını belirtirken. Mayıs sonu itibariyle Ukrayna’dan 6 milyondan fazla insan ülkesini terk ederken, 8 milyon kadar bir kişi de ülke içinde göç etmek durumunda olmuştur. Savaşın hemen bitmesi beklenmemektedir. Daha uzun süre devam edeceği yönünde görüşler var… 

Dünya çok kutuplu olma sürecinde çok kutupluluğun doğası bağlamında yeni bir şekillenmeye doğru gidiyor bu gidişte krizler ve çatışmalar merkezde. Otoriterleşme, fobiler ve güvenlikleştirmelerle birlikte yeni bir büyük buhranla karşı karşıyayız... 

Rusya ve Çin Atlantik dünyasına meydan okuyorlar, Hindistan ve İran da pozisyonlarını alıyorlar, 

Küresel kapitalizmin krizi derinleşiyor, bu bağlamda uluslararası alanda Atlantik merkezli neo-liberal politikalardan uzaklaşan yeni bir anlayışın hayata geçirilmesi elzem. Barış ve güvenliğin yolu neo-liberal politikalardan geçmiyor. Küresel düzeyde kısa zamanda farklı bir yaklaşımı hayata geçirmek pek mümkün olmasa da, ulusal ve bölgesel düzeyde yeni sosyal ve ekonomi politikalarını yaşama geçirmek mümkün olabilir... 

Türkiye ekonomisinde düzelme yolunda çalışmalar devam ediyor. Faiz düşürülüp tek haneye çekilmesiyle, Enflasyonun ateşi de düşme yolunda görülüyor. 14 Mayıs seçim kararıyla da Ekonomi de Enflasyonun ateşini düşürülmeye devam edileceği belirtiliyor. Bekleyip göreceğiz. Bize de haydi hayırlısı demek düşüyor… 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum