içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Kod adı Brutus: Devletin fay hatları hareketli!

Cem Karaca'nın 1992'de çıkardığı 'Nerde Kalmıştık?' albümünün en ironik şarkısı “Raptiye Rap Rap” şu sözlerle başlar:

"Hanimini hüppen denzigi banna rap rap / Kefeşle tayyüş ille de kıtmir rap rap / Hanimini hüppen denzigi banna rap rap / Kefeşle tayyüş ille de kıtmir rap rap"

Tıpkı Barış Manço'nun 'Kayaların Oğlu' bestesi gibi ezoterik   anlamlar içeriyor. Barış Manço, 1974-1975 yılları arasında 1 yıllık yoğun bir çalışma sonrası Kurtalan Ekspresi ile beraber ilk plağını 2023’ ismi ile çıkarır. Sonraki yıllarda bu şarkı sözleri, Cumhuriyet’in 100Yılı 2023'teTürkiye’nin diğer Türk Devletleri ile beraber bir medeniyet kuracağı şeklinde yorumlandı. Hatta bazı kesimler adeta hurufi metinleri gibi çözümlemelerde bulundu.

2023 yılındayız, ülkemizde büyük bir felaket yaşandı, binlerce bina secdeye kapandı, 11 il adeta zeminle fenefillah oldu bütünleşti. Binlerce insanımızı kaybettik, binlerce yaralımız var, on binlerce vatandaşımız yaşadıkları şehirlerden deprem bölgesi dışındaki kentlere göç etmek mecburiyetinde bırakıldı.

Göç edenler sadece TC vatandaşları değil. Deprem bölgesindeki şehirlerde meskûn sığınmacılar da özellikle başta İstanbul ve Bursa olmak üzere hareket halindeler yani bir organizasyon kapsamında göç ediyorlar. 

2023 yılına tıpkı Hurufiler misali anlam yükleyen çevreler halen daha geleneksel Müslüman cemaatlerin Mehdi beklediği gibi, mucize bekliyorlar. Tezlerine göre kaostan ‘cosmoz’ yani düzen çıkacak.

Kaos ve kriz yönetiminde dezenformasyon nasıl olur?

Sözcü gazetesi yazarı Memduh Bayraktaroglu, birkaç gün önce kimden öğrendi kimden duydu ise deli saçması bir iddiayı ortaya attı. Türkiye kamuoyuna pimi çekilmiş bir el bombası bıraktı.

Bayraktaroğlu, birkaç gün önce yayımladığı bir videoda özetle şunları iddia etmişti:

"Deprem 4.17 Pazarcık 6 Şubat Pazartesi. Anında geçmiş bilgi ve geçer geçmez AFAD'ın ve kurumların hepsinin özel kuruluş sözleşmeleri vardır. Kanunlar bunlara sorumluluk yükler. Bizim Cumhurbaşkanımız gibi değildir. Bizim cumhurbaşkanımızın her yetkisi var ama sorumluluğu yok.

AFAD gelen bu bilgilerle hemen çalışmalara başlamış. Çünkü kanun gereği AFAD böyle durumlarda gelen bilgilerle birlikte ilk 45 dakikada oluşan durumu rapor etmek durumunda İçişleri Bakanlığına. Çok büyük zayihat verilme durumu olduğu Bakanlığa bildiriliyor.

Bilgi bakanlığa gidiyor, bakanlık aynı anda Süleyman Soylu'ya bilgi veriyor. Soylu kalkıyor Bakanlığa gidiyor. İki bakana bilgi veriliyor. Süleyman Soylu'nun talimatıyla. Biri Hulusi Akar, diğeri Mehmet Nuri Ersoy. 3 bakan bir araya geliyorlar. Derhal neler yapılması gerektiği konusunda konuşmaya başlıyor.

Üç bakan hummalı bir faaliyete başlıyorlar ve Hulusi Akar, deprem bölgesindeki garnizon komutanlığını arıyor. Süleyman Soylu da Jandarma Genel Komutanını arıyor doğrudan. Komutana bölgeye talimat vermesini, jandarmanın hemen operasyon için kendilerine verilecek mahallelere gitmesi talimatını veriyor. Henüz Cumhurbaşkanının haberi yok.

'Mutabakata varılıyor ve Erdoğan haberdar ediliyor'

Sabah namazına kalktığı tahmin edilerek artık bilgi verilmesi konusunda mutabakata varılıyor ve Erdoğan haberdar ediliyor. Cumhurbaşkanlığına haber gidiyor. AKP'li belediyelere telefon ediliyor. Derhal tedbir alması için harekete geçirildiği, itfaiyelere talimat verdiği, garnizon komutanlarının kara kuvvetleri aracılığıyla, jandarma komutanlarına talimat verdiği ve harekete geçildiği haberi bildiriliyor.

'24 saat askerin, jandarmanın sahaya inmemesinin sebebi Erdoğan mı?'

Erdoğan beklenen tepkiyi koyuyor. Ne söylediğini bana aktaran kişi net bilmiyor. Telefonda Süleyman Soylu'ya neler söyledi bilmiyor. Ama Soylu'ya da Hulusi Akar'a da çok ağır sözler ettiğinden emin kaynağım. Bizler hemen AFAD olarak operasyonu durdurduk. Sizler bizi çok ağır eleştirdiniz ama inanın bu konuda en günahsız kişiler ordudan sorumlu Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve biz AFAD'ız dedi. Depremin ilk saatlerinde göründü asker demiştim. O askerler emrin geri alındığından emin olmayan gruplardı. Daha sonra onlar da geri çekildiler. 24 saat askerin, jandarmanın sahaya inmemesinin sebebi Sayın Cumhurbaşkanı mı? Ne yazık ki evet"

Sonra bu kendinden menkul kerametin, başka sevicileri ortaya çıktı. Önce Can Ataklı sonra bazı siyasiler bu video linkini sosyal medya üzerinden paylaştılar. Kısa bir sürede halkın olumsuz duygu ve düşüncelerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneleceği gibi beklentiye girdiler.

Kendisini liberal sosyalist olarak nitelendiren Memduh Bayraktaroğlu'nun bu iddialarını sadece İçişleri Bakanlığı tekzip etti.

İçişleri Bakanlığı Bakan Müşaviri Burak Gültekin, Sözcü yazarı Memduh Bayraktaroğlu’nun depremle ilgili iddiaları hakkında, "Tamamen hayal mahsulüdür" dedi.

'Suç duyurusunda bulunduk'

Gültekin, sosyal medya hesabı üzerinden yayımladığı mesajda şunları kaydetti:

"Bu kadar acının üzerine yazdığı senaryoyu kamera karşısında profesyonelce söyleyen, bir de bunu utanmadan yayınlayan insanlıktan nasibini almamış, FETÖ ve onların Türkiye’deki işbirlikçilerinin anlattıkları, deprem sabahı sözde yaşananlar, tamamen hayal mahsulüdür… Eline bir kamera geçirip, kurguladığı yalan üzerinden yayın yapan, ismini anmaktan dahi iğrendiğimiz, bu insan artıkları hakkında suç duyurusunda bulunduk."

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Gültekin'in mesajlarını paylaştı.

Biraz basın taraması yaptım, ismi geçen diğer iki bakanın bu konu hakkında herhangi bir yalanlama veya açıklamada bulunduğunu göremedim.

Gözümden kaçtıysa af ola. Lakin “Kültür Turizm Bakanının bu üçlü görüşmede işi ne?” diye de kendime sormadan edemedim. Sağlık Bakanı, Ulaştırma Bakanı veya Çevre Şehircilik Bakanı olsa  bir nebze olsun anlayacağım da turizm şirketi sahibini yer almasını anlayamadım.

Ankara Kulislerinde siyasi artçı sarsıntılar!

Dün cemre düştü Allah'tan cemse düşmedi. Ama Mart ayı da yaklaşıyor. Şapkasını alıp giden siyasi figürler aramızda mevcut değil. Çoktan rahmeti Rahmana kavuştular. Mart ayı dert ayı diye boşuna dememişler. Kötü şeyler çağrıştırıyor, yok 12 Mart Muhtırası yok 31 Mart Vakası o nedenle Mart ayını pek sevmiyorum.

Deprem hükümetin makus talihini yenmesine nasıl bir etki yapmış olabilir? Hatırlarsanız deprem ve seçim tarihi arasında ilk korelasyonu, ben gündeme getirmiştim. Bu kapsamda "Olağanüstü Hâl İlanı varsa yakında seçim olmayabilir yorumlarını ne yapacağız?" diye sormuştum. 

Maalesef seçmen kitlesinin bir kesimi vefat etti, bir kısmı başka illere göç etti, bir bölümü de kayıplara karıştı. O nedenle seçmen listesinin askıya çıkması, güncellenmesi pek o kadar mümkün değil gibi duruyor.

İktidar, seçim tarihinin ötelenmesinde irade ortaya koyabilecek bir pozisyonu kaybetmiş sanki. Muhalefet  seçimin tarihinde yapılması konusunda konsensüs sağlamış ve yüksek perdeden bastırıyor. 

Bu konuda eli en rahat olmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan. Çünkü icraatın başı o ve yumurta küfesi onun sırtında. Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, asrın felaketi, parti içindeki muhalefet vs.  onu zorluyor.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi hükümet içindeki bir klik, depremin gerçekleşmesi/ tetiklenmesi sonrası oluşacak kaos ve NATO'nun müdahalesi için zemin etüdü yapmışlar türünden, kulak tırmalayan söylentiler havada uçuşuyor.

NATO'nun deprem öngörüsü ve acil müdahale ekibi…

Maraş Depremi neredeyse dünya ile yaşıt, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana gelen sismik bir hareket. Ancak Doğu Anadolu Fay Hattı'nın başta ABD, İngiltere, Rusya ve Almanya olmaz üzere bir çok deprem araştırma merkezi tarafından izlenildigi biliniyor. Bu depremi tetikleyen bazı girişimlerin/teknik aparatlarn olabileceği şahsım da dahil olmak üzere bir çok kişi tarafından gündeme getirildi.

NATO Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi (EADRCC) deprem bölgesinde aktif faaliyet gösteriyor.

NATO her türlü askeri, salgın hastalık, orman yangınları, sel baskınları depremler gibi durumlarda acil müdahalede bulunabilecek bir organizasyona sahip ve bu NATO Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi (EADRCC) adını taşıyor.

NATO’nun açıklamasına göre destek, ittifakın Avrupa-Atlantik bölgesindeki başlıca sivil acil müdahale mekanizması olan NATO Avrupa-Atlantik Afet Müdahale Koordinasyon Merkezi (EADRCC) aracılığıyla sağlanıyor.

Bu merkez,  tüm yıl boyunca aktif, 7 gün 24 saat esasına göre çalışıyor ve tüm NATO müttefiklerini ve ortak ülkeleri kapsıyor. Özellikle doğal ve insan kaynaklı felaketlerde, yardım talep ve tekliflerinin koordine edildiği bir sistemi olarak işlev görüyor.

Deprem sonrası Türkiye'nin dizayn edilmesi!..

İktidarın dış politikaya yönelik açılımlarının bir siyasi partinin tasarrufu gibi görülmesinin ötesinde bir süreç yaşanıyor. Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi geçen bazı politik aktörlerin devre dışı kaldığı veya küresel güçler tarafından tasfiye edildiği bir sürecin eşiğindeyiz. Küresel odakların Türkiye'de farklı kesimlerle diyalog arayışları uzun süredir devam ediyor.

Sermaye çevreleri, tink tank kuruluşları, Washington. Londra ve dahi Moskova merkezli düşünce enstitülerinde gedikli uluslararası ilişkiler uzmanlarının, hatta asker ve İstihbarat mensuplarının muhatapları ile neler görüştükleri kısmen kamuoyunun malumu.

Her ittifakın farklı angajmanından söz ediliyor. İki cami arasında kalmış beynamaz misali, Arasatta sıkışan iktidar. Bir tarafta NATO müttefiki olmasının yüklediği sorumluluklar, öbür tarafta Avrasya ve enerji jeopolitiğinde Rusya federasyonu ile siyasi, askeri ve iktisadi temaslar. Bu temasların işbirliğine dönüştüğünü söylemeye gerek var mı?

Rusya'nın Türkiye'de önemli yatırımları mevcut ve yatırımlarının geleceğini riske etmek istemiyor. Bu kapsamda Erdoğan sonrası olası bir iktidar değişikliğinin mümkünlüğünü kulakardı/ gözardı etmiyorlar diye duyuyorum. AK Parti haricî diğer partilerle de dirsek temasları var. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun Başbakanın Meral Akşener olması olasılığını yan ceplerinde tuttukları söylenebilir.

Rusya ile sivil karar alıcılar ve uygulayıcılar haricinde asıl görüşmeler, askeri merciler ve aktörler tarafından yürütülüyor.

Ukrayna, Suriye ve Libya mevzusu bunlara örnek. Tahıl Koridoru'nun oluşturulması ve sürekliliğinin sağlanması hususunda askeri cenahlar inisiyatif üstlenmişti. Muhtemelen yeni süreçte Ankara - Moskova arasındaki münasebet büyük ölçekte askeri diplomasinin görev sahası içinde olacak görünüyor.

Rusya'nın Türkiye Büyükelçisi Alexei Yerkhov'un geçtiğimiz günlerde yaptığı Türkiye'nin Ukrayna'ya silah satıyor ve bunu artırmaya hazırlanıyorlar açıklamasını, Türkiye'deki gelişmeleri yakından izleyen Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın bilgisi doğrultusunda yaptığı netlik kazanıyor. Lakin Rusya Büyükelçiliği ile irtibatlı ROST'un Ukrayna'daki ticari partnerini nasıl olupta es geçtiğine şaşmamak mümkün değil!

Memduh Bayraktaroglu ve Can Ataklı'nın deprem sabahı senaryosu kaç kişiyi tatmin eder bilinmez ama şimdilik militarist vesayetin gölgesinde demokrasi tiyatrosu oynanmaya devam edecek.

Dahasını söylemeye dilim, yazmaya kalemim el vermedi. Ne siz sorun ne ben söyleyeyim? Nasıl olsa yakın gelecekte sis perdesi biraz olsun aranalacak.

Son söz, depremin ilk günlerinde siyasi parti liderlerinin, muhalefet milletvekillerinin, medya organlarının, yakınlarını enkaz altında kurtarmak isteyen depremzedelerin hiç görmediklerini söyledikleri resmi arama kurtarma ekibi hangi bakanlığa bağlı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum