içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Gönül Coğrafyamızda Sivil Toplum Kuruluşların Önemi.1

Sivil Toplum Kuruluşları (STK);

Toplumların ortak değerlerinde dayanışma, ortak kültürlerini yaşamaları, geçmiş ile bağlarını koparmamalarının yanı sıra en önemli görevi de Gelecek Nesli kökleri ile bağını canlı tutarak, gelecek nesillere taşımalarıdır.

Sivil Toplu Kuruluşlarının her alandaki çalışmaları; bulundukları coğrafya veya mekân çerçevesinde ve maddi imkânları dâhilinde hizmet verebilirler.

DÜNYA TURAN YARDIMLAŞMA DERNEĞİ de Ülkemizin ve Geniş Türk (Gönül) Coğrafyasında;

Nesillerimizin geçmişi ile bağ kurarak, Tarihsel birikimi ile çalışmalarını tüm hızı ile sürdürmek için kurulan bir Dernektir.

Dünya Turan Yardımlaşma Derneği Kurucu ve Mevcut Genel Başkanı İlyas KULAKSIZ’ ın öncülüğünde kısa süre içinde hem Derneğin Yurtdışı ve Yurtiçi Teşkilatlanmasını genişleterek büyütürken hem de Derneğin amaçlarını ve büyük hedeflerini;

Türk Devletleri Teşkilatının(*) ANA AMAÇLARI doğrultusunda şekillendirerek, özellikle Avrupa Türk-Müslüman Sivil Toplum Kuruluşlar ve Türk Cumhuriyetlerindeki Sivil Toplum Kuruluşlar ile diyalog, ortak çalışma ve uygulanabilir, sonuç odaklı Projeleri hayata geçirmeye çalışma ve gayretindedir. İlk aşamada Avrupa’nın bazı Ülkelerinde ve Azerbaycan’da ikili görüşmeler ve istişareler olarak görmekteyiz.

Dolayısıyla amaç büyük, Coğrafya geniş ama umut ve azim elhamdülillah tam, Rabbim muvaffak eylesin.

Dünya Turan Yardımlaşma Derneği birçok Sivil Toplum Kuruluşlarından farklı olarak bulunduğumuz ve etki alanınızdaki Coğrafyada;

Tarihi Birikim ve Kadim Medeniyetler temel esas alınarak gelecek ile ilgili çalışmalarını Tarihsel ve Kadim geçmişini referans alarak yapmaktadır.

***

Türk Dünyası; sadece Anadolu ve Orta Asya ile sınırlı değildir.

Balkanlar, Ortadoğu ve işçi veya başka sebepler ile Avrupa’ nın çeşitli Ülkelerine giden/göç edenlerin yerleştiği bölgeler göz önünde bulundurulduğunda çok büyük bir Coğrafyayı kapsamaktadır.

Balkanlar’da ve Avrupa Ülkelerindeki Soydaşlarımızın veya İslam Toplumlarının; KÖKLERİNDEN, KADİM DEĞERLERİNDEN kopmamaları için STK’ lara büyük görev düşmektedir. Dolaysıyla uzun süredir Almanya ve diğer Avrupa Ülkelerinde bulunmuş ve halen bulunmaya devam eden Dünya Turan Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı İlyas KULAKSIZ’ a büyük görev düşmektedir. İşte bu düşüncesi ile kendisi bu görevi gaye edinerek, Dünya Turan Yardımlaşma Derneğini kurmuştur. Bu noktada Dünya Turan Yardımlaşma Derneğinin çalışmaları çok büyük önem arz ediyor.

***

Türk Dünyasının diğer bir parçası da Orta Doğu’ da ( Irak, Suriye, İran, Ürdün, vd. ) bulunuyor.

Ancak Dünya’nın en sıkıntılı yerlerin başında geliyor. Büyük yeraltı Kaynaklarına sahip bu bölge üzerinden Emperyalizmin çok büyük oyunları olduğu için de Bölgede bir türlü istikrar sağlanamıyor, sağlatmıyorlar. Yıllarca süren İran-Irak Savaşı, Irak ve Suriye’yi istikrarsızlaştırma çalışmalarını böl-parçala projeleri uzun süredir devam etmektedir.

Türk Dünyasının bir diğer parçası da Orta Asya Bölgesidir. Azerbaycan’dan, Türkmenistan’a kadar Halk arasında Türki Cumhuriyetleri olarak adlandırılan Ülkelerdir. Gönül Coğrafyamızın en derin yaralarından birisidir bu bölge.

Yıllarca Kominizim egemenliği altında hem sömürülmüş hem de Rus istilasında kalmış ve büyük acılar yaşamıştır.

Rusya Çarlığının uzun süren sürgün, asimilasyon ve parçalama döneminden sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ( SSCB ) adı altında ŞİRİN BİRŞEYMİŞ gibi bir Örgütlenme projesi ile yöntem değiştirmiş, aslında Kapitalizmin benzer kardeşi bir başka Emperyalizm şeklidir.

SSCB;

* Doğu Avrupa Ülkeleri (Rusya, Beyaz Rusya, Ukrayna, Moldova) ,

* Baltık Ülkeleri (Estonya, Letonya, Litvanya,),

* Kafkasya Ülkelerinden (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan) ve Orta Asya ülkelerinden ( Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan )  oluşmuştur.

SSCB Projesi, Komünizmin büyük Zulümleri ile dolu İnsan fıtratına ters bu Organizasyon tutmayınca 1991 yılında dağıldı.

Bu Organizasyonun içindeki Avrupa’ ya Irk ve Din olarak yakın Doğu Avrupa Ülkeleri; Batı Avrupa Ülkelerine sığındılar ve Avrupa onları kendisine ait parçası gördüğü için 100 yıla yakın ACILARINI sardı, bağrına basarak giderdi.

Baltık Ülkeleri de Rus hegemonyasından bir süre sonra kurtuldular. Çünkü bu Ülkeler de Avrupa’nın Irk ve Medeniyetinin doğal bir parçasıydı.

Ancak Kafkasya Ülkelerinin SSCB sömürüsünden kurtulması kolay olmayacaktı. Doğu Avrupa ve Baltık Ülkelerine Rusya diş geçiremedi çünkü onların sahipleri, sığınacak limanları vardı.

Kafkasya Ülkelerinin Rusya’nın sömürü ve kontrolünden kurtulmaları,  Doğu Avrupa ve Baltık Ülkeleri kadar şanslı değildi. Çünkü Batı her zaman olduğu gibi Irk ve Din olarak kendisine yakın olan tarafı kolladı, sahip çıktı.

Kafkas Ülkeleri daha SSCB Organizasyonun içindeyken en başta param parça yapılması, dönüştürülme durumu ile karşı karşıya kalmıştı.

Rusların Komünizm Projesi 80-100 yıl boyunca adım adım böl, parçala, geçmişi ile bağını kopar olarak uygulandı.

Kafkas Ülkelerinin Halkları; Ailelerinden ve Milletlerinden kopartılarak sürgün ve asimilasyona maruz kaldı. Bununla yetinmeyen Rus Emperyalizmi SSCB’nin dağılması ile de bağımsızlıklarını ilan ettiklerinde ya direkt ya da dolayalı olarak Kafkas Ülkelerinin Üst Yönetimi Rus, KGB ( Rus İstihbarat Teşkilatı ) kökenli veya Onlara yakın isimler yönetmişlerdir.

1991 yılından sonra Kafkas Ülkeleri Yönetimleri; Siyasi ve Ekonomik olarak tam bağımsızlığa geçme süreçlerinin her hamlelerinde akamete uğratılmıştır. Bunun için de ya iç karışıklık ya da ekonomik krizler çıkartılmıştır.

Kafkas Ülkelerinin,  geçmişi ile bağının kopartılması için Komünist İdeoloji tüm zulmü ve şiddeti ile amacına ulaşmada çok derin yaralar açmıştır. Tarih, Gelenek, Görenek ve özellikle de İslam’ı hayatlarında silme noktasında tamiri zor yaralar açmış, ağır acılar yaşatmıştır.

***

Toplumların “TARİHİ ve DİLİ” Devletlerin temelinin ana unsuru ve vazgeçilmezidir.

Komünist İdeoloji en çok da Gönül Coğrafyamızdaki Ülkelerin, Milletlerin ana unsurunu tahrip etmiştir.

Bu iki ANA unsuru yeniden inşa etmek, hayatın içine dâhil etmek için Sivil Toplum Kuruluşlarına çok ama çok büyük görev düşmektedir. 

Bu bağlamda Sivil Toplum Kuruluşlar; Çağımızın çok yaygın araçlarının başında gelen SOSYAL MEDYA’ yı kaliteli, seviyeli, sonuç odaklı çok yaygın kullanmalıdırlar.

Yine Gönül Coğrafyamızdaki Sivil Toplum Kuruluşları, birbirinin rakipleri değil, birbirini tamamlayan KALELERİN BİRER BURÇLARI olarak faaliyet yürütmelidirler. Sosyal ve Kültürel alanlardaki boşlukları tespit edip buralara yoğunlaşmalıdırlar.

Sonuç olarak çalışmak ve gayret bizlerden, sonuç Rabbimizin inayeti ile İnşaallah.

* Üye Ülkeler: Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan

   Gözlemci Ülkeler: Macaristan, Türkmenistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum