içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Küresellik Barajı Olarak Milliyetçilik

İki binli yıllarda teknolojik sıçramalar ile toplum yönetim biçimlerinin arası makas açıklığı  büyüyor.

Milliyetçilik hala önde; iktidara  ulaşmak için geçerli “akçe”.

 

İktidar ne büyük nimet!?

Milyonlarca insanın birikiminin köpüğünde adeta sörf yapmak; seçilenlerin ömrünün geri kalanını diğer insanların çoğunun ömür boyu çalışmasına rağmen ulaşamayacağı sosyal düzeye erişip  geçirmek. Seçilen vekilin, aslını aşıp sınıf atlaması!

 

Devlet kademelerine yönetici atamak.Vali, kaymakam, müsteşar…bürokratla yüz yüze, telefon ile sorunları çözme amacıyla konuşabilmek.Geleceğe engel kilit taşı yasaların akıldışı tıkayışlarından kişisel olarak kurtulmak.Ölmeden melekut gücüne erişmek desek, sokaktaki insan için  abartmış olur muyuz?

 

Bütün güvenlik güçlerinin saygıyla hizmet ettiği, selam verdiği, şimdilerde hizmetkarlık durumu!

Yerin altında 270 metre derinlikte madende çalışmaktan daha ağır iş var mı?

Belki fosseptik içinde çalışmak…

Ödülse bu zorluklara verilmeli.

Siyasiler iktidara ulaştıklarında, ödül katlanıyor; neredeyse ilahi ödüllere nazire yapacak cinsten.

İçindeki insanı, takım elbiseyi, ceketin sol üst ceket cebinden ucu tavşan kulağı gibi çıkarılmış ipeksi renkli mendille taşıması siyasilere mahsus özellik. “Yer çekimi hala neden direniyor?” dercesine gezenleri az değil.

 

Dünyamız temel bilimsel bulgularla küreselleşip, toplumların diğer bağlantıları küreselleşmeye zıt   durumlar göstermesi;  küreselleşemeyen toplumların milliyetçilik olgusuna bağlanması, gerilimin artarak sürdürmesi, küresel çelişki olarak tarihe geçti.

 

Parçalı dünyadan tek dünya oluşturmayı düşünen sermaye coğrafyanın parçalı devletlerini bir araya getirip takım yapmaya yönelse de dünyanın bugünkü hali “spor giysi” görüntüsünü değiştireceğe benzemiyor.

 

Küresellik kuşağında gerçekliği azalanmilliyetçilik  bağını, gerçekmiş gibi  gösteren küresel eşitsizliktir. Bu eşitsizliğin aşılıp aşılmayacağını, küreselliği oluşturan  bağların, evrimi gösterecek.  Küreselliği başlatan ilişki ve değerler evrimleştiğinde,   sermaye  ve etkiledikleri dünyanın total ihtiyaçları doğrultusunda değişecek.

Eşitsizliğin, eşitsiz gelişmenin toplumsal evrimin motorudur. Devlet içi veya devletler arası ilişkilerde adalet, hakkaniyet talepleri var olduğu sürece bu tez sürecek. Belki, toplumların  milliyetçilik saikiyle  küreselliğe direnip, milliyetçiliğe-geçmişe tutunmaları, küresel adaletsiz ilerlemenin uçuruma yuvarlanmasını önlüyor. Hızı kesilen Sermaye küreselleşmenin ardındaki sorunlara hazırlıksız yakalanmaması bu aşamadaki “pişmesine” yarıyor olabilir.

 

Demek ki  küresellikte,  devletlerin doğal ayıklanmaya girmesi böyle ortaya çıkıyor. Küresel adaletsiz, eşitsiz ilerleyişten memnun olmayan, tedirgin olan toplumların memnuniyetsizliklerini milliyetçiliğe bağlanarak gidermesiyle sermayenin küresel gelişim planlarına, geri tutunmalar olarak tanımlanıyor. Böylece bu tutumların alındığı coğrafyadaki devlet ve toplumlarda karışıklık, kargaşa,  hesaplaşmalar kaçınılmaz oluyor.  Bölgemizde bunları yayıyoruz.

 

Bu aşamada sermaye  ve direnenler bu  süreçte  farklılaşan ve birbirine zıt hedefleri için ortaya çıkan engelleri aşmanın maliyetiyle karşılaşıyorlar.

 

“En az maliyet”!..  Tarafların yol azığına dönüşüyor.

Direnen taraflar  bu yol azığını siyasal yönetimlerini  etkili, kararlı liderlere devrederek çözmeyi seçiyorlar.  Çünkü eşitsizlik yalnız,  dışarıda küresel sermaye ile aralarında değil; kendi içlerinde de  sürmesi  siyasal yönetim  arayışlarını, tercihlerini etkiliyor.

Demokrasinin eşitlik için eşit olanların yönetimi olarak başlaması; ilerleme yolunda değişip, tercihler kervanının dizilişini etkiliyor.

 

Başarılı, etkili, kararlı yönetimsel liderlik,  daha önce toplumda olmayan  dengeyi bulmak için harcanan milli değerlerin kaybını engellemesi bu tercihin en önemli nedeni. Böylelikle, gelişme yolundaki toplumların ilerlemeyişlerinin ilacı, liderlik etrafında birlik beraberlik olarak tescilleniyor.

 

Küresel sermaye ise geri tutunmaları aşmak için  tercih ettikleri en az maliyetli yöntem birden fazla olarak görülüyor. Yandaş yerel ordular, siyasal muhalefet, küresel yatırımlara yol verilen alanları onaylama- teşvik, ekonomik baskı, faiz-enflasyon para hareketi, çoklu-derin muhalefet.

 

Küresel ilerleyişin baş aktörleri maalesef, barışçıl gelişmeyi maliyetli görüyorlar.  Çünkü giderek kalabalıklaşan gelişmemiş, gelişmekte olana toplumlar; savaşın tetiklediği göçler;üçüncü dünya  ülke halklarının yaygınlaşan iletişimle bilgi sahibi oldukları küresel zenginlikten pay istemeleri; ilerleme ve zenginleşmenin nimetlerini aşan nüfus artışı  barışçı çözümleri onlar için cazip kılmıyor.
 

Onları azaltmayı suni evrime dönüştürerek yapıyor Bu kararlarının eleğini bütün dünyada yaygın gerilik ve yeteneksizlikten öne çıkmış süper zekaları yaygın iletiş ağı ile bulup şirketlerine transfer ederek sağlıyorlar.

 

Diğer taraftan, evrimsel küreselleşmenin eleme yöntemleri birden fazladır. Savaşın en bilineni olması, savaşı önleyecek kurum ve aktiviteleri etkili kılsa da eşitsizlik basıncının artması bu barajın aşılacağı veya çatlayacağı gerçeğini örtemez.

 

Milliyetçiliğin küreselleşmeye karşı geri tutunma çabası ilerleyişe karşı değildir. Milliyetçilik küresel söz sahiplerinin ilerleme tarzına karşı direniyor.

Şurası da önemli: Milliyetçiliğin bilimsellik savları olsa da bu savlar, bilimin geldiği aşamada bilime katkı sağlayacak koşulları sunamaz. Çünkü milliyetçilik özgürlüğü serbest seçimi değil disiplinli yönelişi benimser; özgürlük, ulaştığı aşamada  aşamasında bilimi ve toplumları evrimleştiren tek etmendir.

Dünyamızda binlerce yıldır “misafir” edilen insanlık, tıpkı yuvasında büyüyen kuş misali, kanatları olgunlaştığı aşamaya gelmiştir. Bu aşamadan sonra yuvayı düzenlemeye  yönelik hesaplar gerçeklikten uzaktır.  Büyüyen “yavru kuşun” uçup, kendi yuvasını arama süreci yuvada kalacakların nesiller için inşaalah esenlik getirir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum