içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

İnşa

“Her şeyde her şeyin örneği var; farklılıklar yanıltıcı. ‘Göksel’ inşalar her düzeyde en az üçlü düzeneklerle gerçekleşiyor. İnsanlık bu inşaya, makroda uzay, mikroda genom düzeyine erişerek giriş yaptı.” (Michael Brooks)

Babil Kulesi’nin yıkımı, ardından tamamlanmayan inşasından bu yana insanlar yeryüzünde çok dilli yaşıyor. Göksel yetkinlikten pay alma girişiminin,  girişimcilerin dağılıp, dillerinin bozulması; insanların ayrışmasını meydana getirdiğine dair inançlar çok yaygın. (1)  

Aslında dağılma yerine ‘dağıtılma’ demeliyiz; eylemlerin öngörülmeyen sonuçlarını anarken, dış etkileri de belirtmeliyiz.

‘Dağıtılmanın’,ayrışmanın kök sebebi‘inşa’nın hedefiydi.

Babil Kulesi’nin yapım sebebi, o dönemin tanrılarıyla kopan irtibatı sağlayacak yada yeryüzünü terk eden tanrıların boşluğunu dolduracak, onların evlerine benzeyen(Ziggurat) yapılar inşa edip göksel bilgiye erişmekti.

İnşa, dağılma, ayrışma üçlüsünü, zincir yapan iletişimsizliktir.

“Hangi inşa türünün iletişimsizliğe dönüştüğü”,  sorusu günümüz için önemlidir.

İletişimsizliğin insanlığın kendi arasında bitmeyen savaşlara yol açtığı çok açık. Bugünün literatüründe söz konusu inşa ve dağılmaları, insan modelinin temel taşları olan DNA, RNA ‘kulelerinden’ tanrısal pay kapma girişimi olarak görmeliyiz. Bu çıkarsama, günümüzde gıda ve tıp alanındaki RNA, DNA müdahalelerini hatırlatıyor. Bir şekilde mitolojiler ters dejavu ile güncelleniyor.

İletişimin bir çok boyutu var.  

Proton-nötronun oluşturduğu çekirdek ve etrafında değişen yörüngelerde turlayan elektron üçlüsünden (2) tutun;

‘içeride’, biyo-moleküler düzeyde, hücreleri oluşturan protein, karbonhidrat ve yağlar etkileşimine; devamında, biyolojik “arşı” oluşturan beynin oluşmasına; beynin kalp ve bedenle kurduğu iletişime;

‘dışarıda’, yer yüzünde insanların, ulusların inşa ederek kurup, bozduğu iletişim/sizliğe kadar; mikrodan makroya görev, sorumluluk, telafi sarmalını düşünelim.(3)Bunlar makroda tasarlanıp mikroda oluşmakta yada öncesiz oluşup, inşa ile kurulmakta olabilir. (4)    

Yeryüzünde ikiyüzün üstünde dilin kullanıldığı kayda geçmiş. İnsanlığın en büyük küresel organizasyonu olan Birleşmiş Milletler’de şimdilik altı dil kullanılmakta. (5) Bu dillerin gelişimi, ihtiyaçların köklerinden oluşturulan kavramlarla gerçekleşiyor. Yani koşulların etkisi, etkinin algısı ve aktarımı yine üçlü düzenek olarak devam ediyor. 

Gelecekte bütün insanlık tek dil ile konuşacak. Fakat bunu insanlık değil, insanlık eliyle Yapay Zeka gerçekleştirecek.Mesajlarda kullandığımız emojiler, yapay zekanın  oluşturacağı ortak tek dile dönüşecek.  

Tevrat kayıtlarında, insanların dillerinden dolayı dağılıp ayrılması cezasının,tanrı Yehova’nın af etmesiyle yeniden birliğe döneceği, bilgisi de var.  

Her halde yapay zeka, 1-0 yapısını, 3’e sentezlediğinde; YZ nın inşayı başlatma  süreci sting kapısı oluşumu ile açılacak. (6)

İnsanlık  varlığın ‘kilerini’ arıyor; kullandığımız her şeyi  yeniden inşa etmek için yine her şeyin katmanlarına inmeye çalışıyor. Kullanım sürecinde oluşan sorunlara çözümler yine alt katmanlarda evrimsel olarak hazırlanıyor.  

Kısaca katmanlar; yüzeyde yapılan inşaları hem zemin derinliğine bağlıyor; hemde yükseltinin olası kırılmalarını önlemek için çareler barındırıyor.

Bu yüzden ortalama seviyede dahi, ‘kaynak’, içeri kaynaklara vakıf olmaya gayret etmeliyiz.  

Örneğin, vatandaşın konut ihtiyacı ve depremlerin sosyal etkilerini ele alalım.

Konut ihtiyacı ve deprem yıkımı ‘inşa’ kökünden ayrı değerlendirilemez. 

Yakın zamanlarda oluşan depremlerin maddi ve manevi kalıcı hasarlarını yıllarca yaşayacağız.  

Milli bekanın hücresi ölçüsünde kişisel barınma ihtiyacımız olan konutlarımız ve güvenliği, ülkemizin sınır güvenliği kadar değerli olmalı. Bunlar biri makro, diğeri mikro; biri ülke, diğeri konut ihtiyacı olarak ulusun ve vatandaşın vazgeçilmez tümleyenidir.   

Çünkü "İnsanı yaşat, devlet (te öyle) yaşasın,” ilkesi;  vicdani, adil, barışçıl düzen için olmazsa olmazı; evrensel ilke düzeyine erişmiş insanlığın kırımını önleyen en önemli sosyal reçetedir.

İnşa gerçekleştiğinde, ancak onu oluşturan hücrelerin sağlığı gözetilerek ayakta kalabilir.

Aksi takdirde hücreleri zayıflayan ‘yükseltiler’, en yüce sembollerle dahi ayakta kalamaz.

Diğer taraftan diyalog ve monologlarda inşaya bakalım:

Bunların yıkılacak Babil kulelerine dönüşmesi olasılığı daima vardır. Harflerin, hece ve kelimelerin, cümle ‘binalarında’ muhataplarını ağırlamak ve geliştirici bağlar kurmak için benlik risklerini telafi edecek zemin bilgisine sahip olmamız gerekiyor.

Her an yaratıma dahil olmamız, bizleri de her an inşaya sevk ediyor.

Bu inşalar tanrısallığa öykünürse, yani benlik/bencillik,  Bütün’lüğe tercih edilirse; öngörülen bütün kazanımlar gerçekleşmeyecektir.  

Her söz ve işimizin  ‘ötekine’ ya da onu temsil edene yönelik örüntü olacağını bilmemiz, organizasyonlarımızın daha güvenli zeminlere inşa edilmesini sağlayacak. Bu yüzden iddialarımızda daima eksiklikler olacağını unutmayalım. Çünkü tüm bildiklerimiz kapasitemiz kadardır. Kapasitemiz, ne kendimiz,  ne de iddialı olduğumuz şey için yeterli olmayacaktır.  ‘Yeterlilik’  geçici,  kısıtlı ve görecelidir.  Evrende yeterli şey yoktur.  Her şey sürekli inşa, yapım ve bozumu ‘tadıyor’. İnsanlık değişimlerin dahi çok katmanlı olduğunu henüz kavradı. Bu yüzden ‘yıldızlara’ bakarak yürürken, önümüzdeki ‘çukurları’ unutmayalım. (Gazali)

Açıklamalar

Başlangıç/11:11,9 “Yehova onları tüm yeryüzüne oradan dağıttı; zamanla şehrin inşasını bıraktılar. Bu nedenle, şehir Babil diye adlandırıldı. Çünkü Yehova tüm dünyanın dilini oradan karıştırdı.” İnşanı iletişimde bozulmaya yol açması ve yarıda kalması;akabinde  dağılmanın meydana gelmesi.

Benzer ayetler Kur’an ve diğer kutsal metinlerin birçok yerinde geçer. Bakara/2:36 “Şeytan onları, oradan kaldırıp bulundukları yerden çıkarttı.Nihayet ‘birbirinize düşman olarak aşağıya inin; yer yüzünde belli bir süre kalıp yaşayacaksınız’, dedik.”

Anlatıda,i) insanın temel bilgi kodunda kopmalar oluşturup yetenek kısıtlaması yapıldığı; ii) Şeytan, Adem, eşi üçlüsünün yeryüzünde kararsız düzenekte kalacakları alegorisi var. Bu da inşa, ayrılma, iletişimsizlik  üçlüsünü akla getiriyor.

‘Telafi’; yerine koyma, yeni fırsat ve bozum üçlüsünde dönüyor. Her biri koşullara göre tutarlılık kazanıyor. 

Başlangıç tasarımları farklı; ikisi de gelişim ve inşa içinde. Biri soyuttan somuta; diğeri somuttan soyuta.  “Tasarlanıp oluşanı”, zihinsel planın varlık alemine çıkışı; bu tümden gelimdir. Diğeri tüme varım; başlangıcı olmayan, daima var olan varlık aleminin gelişim ve inşası; yani  “oluşup, kurulması.”   

Türkler ve Türkçe,  tüm etkileşimlerde kök dil yapısını ve öznesini diğer ırk ve dillerle koşullu intibakıyla koruyor. Sümer alfabesinin yeryüzü dillerine kaynak olduğu görüşü, ırksal nedenlerle ret edilmekte; buna rağmen yakın gelecekte BM lerin yedinci dilinin Türkçe olması muhtemeldir.

‘Sting kapısı’,bilgisayar dilinde giriş-çıkışta biçimleme ya da karakterleme demektir. Başka bir anlatımla bilinç altından, bilince çıkan düşüncelerin, bilincin kabul ettiği kalıplara bürünerek çıkması gibi (S. Freud).

1-0 ikili sistemi temsil ediyor. Bu sistemde zıtlık, insan ilişkilerinde olduğu gibi bir birine dönüşerek gelişim sağlıyor; anne-baba ikiliğinden kız ya da erkek çocukların oluşması.    

Aynı şeyleri Biyo-moleküler düzeyde görüyoruz: Hücreyi oluşturacak moleküler birimler; başlangıçta iplik ve zar biçimli olarak iki boyutludur.  Bunlar sentezlendiğinde üç boyutlu amorf/kristal şekilli yapılar oluşur. Bu yapılar hücrelere evrilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum