içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Atilla İlhan Ne Demişti?

Ne kadar üzücü değil mi? Mehmet Akif, Necip Fazıl, Uğur Mumcu, Atilla İlhan gibi fikir ve düşünce dünyamızın birçok kutup yıldızı onlar hayattayken anlaşılamadı. Onların tek ortak noktası vardı; Batı ve genelde küresel ekonomik ve kültürel emperyalizme karşı net ve dik duruşlarıydı.
Onlar çok iyi biliyorlardı ki, değerlerimizden kopma, kültürel yozlaşma, tarih düşmanlığı, geleneklerimizi aşağılama, velhasıl bizim olan ve bizi biz yapan kökü tarihin derinliklerine kadar dayanan özgün birikimlerimize savaş açma oyunu emperyalistlerin tuzağıydı.
Kan emiciler derslerine öyle çalışmışlar ki kurdukları düzenin devam etmesi için sömürdükleri toplumların önce yabancılaştırılmaları, sonra aptallaştırılmaları ve nihai olarak mankurtlaştırılmaları (*) gerektiğini biliyorlardı.
Oldum olası kökü dışarıda olan ithal kurum ve fikirlerden uzak durmuşumdur. Çünkü biliyorum ve görüyorum ki, onlar asla babalarının hayrına bir iş veya iyilik yapmazlar. Onlar için insan “ekonomik hayvan” dır, “sistem”in devamını sağlayan bir aparattır. Değilse ya yok edilmeli ya da mankurtlaştırılmalıdır. Sakın yanlış anlaşılmasın, kimseyi kışkırttığım yok. Bunlar tarihi ve sosyolojik hatta ideolojik gerçeklerdir.
Yeni nesiller dünyadaki orantısız paylaşım ve tektipleştirme amaçlı soykırımlar sonucu ortaya çıkan açlık-yoksulluk, kan ve gözyaşı, savaşlar ve katliamların baş sorumlusunun vahşi kapitalizm olduğunu bilmeli. Gençlerimizin daha kapsayıcı tanımıyla küresel emperyalizmin ayak izlerini takip ederek varacakları adresin, dişlerinde Afrika’nın Asya’nın ve Ortadoğu’nun masum insanlarının kan izleri bulunan vampir Batı ve onu doğuran Batı medeniyeti( ABD dahil) olduğunu daha da geç olmadan artık görmeliler. Tespitlerimi abartı görenler için John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabını önerebilirim.
Konuyu dağıttığımı sanmayın. Üstad Atilla İlhan yıllar öncesinden yazılarında hep bu tehlikeye vurgu yapmış ama gençlik yıllarımızda o büyük ustayı tam anlayamadığımızı, hatta ideolojik ayrıştırmalara kurban ettiğimizi kabullenmeliyiz. “Batı’nın Deli Gömleği” kitabında üstad yıllar öncesinden teşhisi koymuş ve tarihi uyarılarını yapmış.
“…Onun için beş altı yıldır yazar dururum, Türkiye’de olup bitenlerin sağcılıkla solculukla ilgisi dolaylıdır, oynanan oyun ülkenin bağımsızlığı, yücelmesi, geleceği üstünde oynanıyor, oynanmak isteniyor. Türkiye’de sanayileşme, ulusal çıkarlarını savunma, ulusal dış politikasını kurma eğilimi gösteren her iktidar, -isterse sağcının sağcısı olsun- emperyalist sistem tarafından mutlaka komünistten beter sayılacak, tasfiye edilmesi için, Kürtçülükten tutun da bireysel terörizme kadar her belaya başvurulacaktır.
Bu bakımdan, siyasal partilerimizin, güvenlik örgütlerimizin, basınımızın, taşra politikacılarının dar görüşlülüğünden sıyrılması, Amerika’ya yaranarak iş yapabileceğini ummaktan vazgeçmesi, yeni hakları savunma ve koruma (Müdafaa-i Hukuk) programları düzenlemek, yeni ulusal kuvvetleri (Kuva-yı Milliye) emperyalizme karşı örgütlemek amaçlarında birleşmesi zorunludur.
Türk, gözünü dört aç! (s:56-57)
Koca usta daha ne desin? Her şey meydanda gözünü dört aç diyor, lakin açacak ne göz kaldı, anlayacak ne idrak, hissedecek ne kalp kaldı.
Yine, Atilla İlhan kitabında bugün tazeliğini hala koruyan şu değerlendirmeleri yapar, adeta turnusol kağıdı gibi;
“Bağımsızlık girişiminin somut belirtisi, Amerikan servislerine göre iki yönde kendisini gösterir; siyasal ve ekonomik. Siyasal yöndeki belirti, sistem içindeki ya da üçüncü dünyadaki ülkenin doğu bloku ile iyi ilişkilere yönelmesi, özellikle Rusya ile dost olmasıdır. Ekonomik yöndeki belirtiyse, Amerika’nın kendisine verdiği kalkınma programına burun kıvırıp ciddi ve ağır sanayileşme kalkışması, bu yönde başka ülkelerle temaslara geçmesidir. O ki bu ülke bu iki yönde bu iki eğilimi gösterir, emperyalist sistemin onu komünist diye nitelemesi gecikmez sonra da allem edilir, kallem edilir, filin cilveleri başlar, o ülkede bağımsızlığı iş edilen siyasal kadro elenir.”( s54-55)
Büyük usta 40 yıl önceden bugünleri görmüşçesine bizleri uyarıyor, kendinize gelin, toparlanın, kutuplaşmalarınız, itişip kakışmalarınız emperyalizmin tuzaklarıdır, sakın oyuna gelmeyin diyor.
“ …Şimdi külahınızı önünüze koyup düşününüz!
Gittikçe güçlenen bir Türkiye’nin petrol bölgesi ülkeler üzerindeki“ İslamın kılıcı”(!) rolü bölgede nüfuz kavgası yapanların işine gelir mi gelmez mi? Bir şartla gelir, ancak Türkler emperyalizmin sadık ve gözü bağlı kulu olursa! En ufak bir bağımsızlık belirtisi gördüler mi, hem önlemeye çalışırlar, hem de araya başkalarını sokarlar.
Gördünüz mü daha o zamandan neler söylemişim, besbelli Allah söyletiyor.“(S:47)
Konu anlaşılmıştır, ölçümüz nettir, yolumuz bellidir. Yurtseverlerin emperyalistlerin ekmeğine yağ sürecek her türlü eylem, söylem ve dirsek temaslarından uzak durması gerekir.
Batı’nın Deli Gömleği’nden alıntıya devam edelim;
“…Öteden beri yazar, söylerim, iş sağcılık solculuk işi olmaktan öte bir iştir. (Bugüne uyarlarsak; laiklik, kemalistlik, dincilik, şuculuk, buculuk… olmaktan öte bir iştir. A.K.) İş Türkiye’nin kaderi, bağımsızlığı geleceğiyle ilgildir. Kısır ve dar görüşlülerin suçlayıcı çemberinden kurtulup durumu gerçek boyutlarıyla görmemiz lazım. Türkiye otuz yıl önce vahim bir yanılgıyla emperyalist sisteme elini kaptırmıştır, kolunu kurtaramıyor. Sağcısı, solcusu, ortancası önce bunu saptayacak, yabancı müdahalesine karşı Müdafaa-i Hukuk cephesini oluşturacak. Önce Vatan”

“Diyeceğim şudur. Türkiye’nin Anadolu’da büyük bir endüstri gücü, ayakları yere basan ve bölgede sözünü geçiren bir Ortadoğu devleti olması sistem” in işine gelmiyor. Bunu önlemek için hem içerden hem dışardan Türkiye’ye özel gaileler hazırlamaktadır. Türkiye’de yaşayan herkesin gözünü iyice açması, solculuk, bölgecilik, ilericilik, milliyetçilik, ırkçılık, dincilik vs. zannederek birtakım hazırlanmış tuzaklara enayice düşmemesi lazımdır. Aman dikkat, gözünüzü seveyim.” (s:208-209)
Söylenecekler söylenmiş, başka ne yazılabilir ki? Hepimize iyi düşünmeler.
Sağlıcakla kalın.
(*)Mankurtlaştırma; bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak ülkenin eğitim ve kültür politikalarını milletin aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilinçsizleştirme ve sömürüye açık hale getirme, sonra da yardım ediyormuş kanaati yaratarak toplumun zihnini yeniden kurgulayıp sömürgecilerin zihinsel kölesi durumuna getirmek için milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyokültürel bir kavramdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum