içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Çuf Çuf'a Dikkat!

Günlerden bir gün İman adlı bir genç hastalanır ve kimse hastalığına çare bulamaz. Şehrin ileri gelenlerinden Kâmil beye gidilir ve yardımcı olması istenir. Kâmil bey, genci dikkatlice dinledikten sonra derdinin dermanını ancak pazar yerine arada bir uğrayan İhtiyar Abalı bilir der. İman, pazara gider, bakar herkes abalı, bu işten bir şey anlamaz ve Kâmil beyi tekrar ziyaret eder. "Pazarda herkes abalı, onca abalı içinden ben nereden bileyim aradığım hangisi? Siz bana bu İhtiyar Abalının yerini söyleyin, ben onun yanına gideyim" diyerek ricada bulunur. Kâmil bey, İman'a "O İhtiyar Abalı, Hâkikat dağının tepesinde yaşar, oraya ayak adımıyla gidilmez sen oraya çıkamazsın. Sen pazaryerine gitmeye devam et ancak İhtiyar Abalı dağdan aşağı inip pazara geldiğinde onu görebilirsin" diye cevap verir.
İman, tavsiyeye uyar ve haftalarca, aylarca pazarda dolaşır. Yaşlı gördüğü her abalıyı, aradığı abalı zanneder ve derdini anlatıp yardım ister. Fakat onların yardımları İman'ı değil iyileştirmek, olduğundan çok daha kötü bir hâle getirir, iyice hastalanır. İman, Kâmil beye tekrar gider ve durumunu açıklar. Kâmil bey gence, gördüğü her abalıyı İhtiyar Abalı sanmaması gerektiğini, abalıların önce bir abasını kaldırıp altından ne kokular çıktığına bakması gerektiğini eğer abayı kaldırdığında; pis kokular geliyorsa  hemen kaçıp gitmesini yoksa  o abalıyı dinleyen diğerleri gibi cehenneme sürükleneceğini, hiçbir koku gelmiyorsa onların ışığının ancak abaları ateşe atılıp kül olana kadar  ışık vereceğinden,  yol aydınlatıp, derde derman olamayacağını, mis kokular geliyorsa o abanın hakikat ilmeğiyle örüldüğünü, İhtiyar Abalıya ait olduğunu söyler. "Eğer onu görürsen saygıyla sus ve dinle, tavsiyelerinden alabildiğince faydalan, uyarılarına dikkat et ki O'nun Nuru yolunu aydınlatsın.  Unutma onların abaları ayna gibidir, her bakan kendini görür, kendinle de yüzleşirsin" diye de ekler.
İman, daha bilinçli olarak pazaryerine gider ve uzaklardan bir ışık görür gibi olur. Acaba aradığım Abalı bu mu diyerek yanına yaklaştığında mis kokusu alır ve aradığını bulduğunu anlar, müsade isteyerek durumunu anlatır. İhtiyar Abalı genci dikkatlice dinledikten sonra "Evet Senin derdinin dermanı biliyorum, Hakikat dağında, dermanın da orda 'gizli' der. İman bu dağ nerede nasıl gidebilirim, bana yardımcı olabilirmisiniz diye sorduğunda zamanı geldiğinde söyleyeceğim diye cevap verir. Dağa gayretin,çalışman ve emeğin nispetinde tırmanabilir, nasibinde varsa aradığını bulabilirsin. Gayret yine senin gayretin, İlim ve irfanını artır, çalış, uyanık ve âgah ol, ibadetlerini aksatma, güzel ahlaklı ol, uyarılarıma dikkat et, nasihatlerimi de dinle"der ve ayrılır . 
Genç, İhtiyar Abalının tavsiyelerine uyar, ilim ve irfanını artırdıkça ve kendini geliştirdikçe pazaryerini daha bir farklı görür. Zaman geçtikçe bakış açısı değişir daha da netlik kazanır. Pazaryerinde çoğu abalının, abasının altındakileri anlamak için artık abalarını kaldırmaya gerek duymadan mis kokuları da pis kokuları da ayırt etmeye başlamıştır. Daha bir sağlıklı daha bir mutludur. Artık İhtiyar Abalının kokusunu uzaklardan alıp, abasının ışıltısını hayranlıkla izlemektedir.
İman, bir gün İhtiyar Abalıya Hakikat dağına artık beni götürecekmisin diye sorar. İhtiyar Abalı "Oğlum sen zaten bu dağda ilerliyorsun, Hakikat dağı sende. Burada yolda sensin yolcu da, aradığında kendinde. Bu dağda  imanına, ilmine,  irfanına, adamlığına, yardımseverliğine ve bu ilim ve irfanını hayata geçirme başarına göre yol alırsın. Burada kimse kimsenin elinden tutarak bu dağı  çıkaramaz. Bu yolculukta ben ancak sana nasıl çıkabileceğini, nelere uyup nelere dikkat etmen gerektiğini, yanlışı doğruyu, iyiyi kötüyü söyleyerek yardımcı olmaya çalıştım. Her müslüman kendi gayreti ve çabası nipetinde kendi yolculuğunda tekamülünü yapıp iyileşebilir  ve "Adam" olabilir."  Gayret senden hidayet Allah'tandır. Bu nedenle Peygamber efendimiz(sav) kızını namaza kaldırmaya gittiğinde 'Kalk Fatma, peygamaber kızı olmak seni kurtarmaz. ' demiştir" diyerek sözünü bitirir.
İhtiyar Abalı, gence bir daha bu pazara gelmiyeceğini söyleyerek "Oğlum Ramazan biter ama nefsin orucu bitmez, ömrün boyunca orucunu bozma. Namaz bitince secdeden kalkarsın ama huzurdan değil, ömrün boyunca huzurda olduğunu unutma. Hac Kabe'de sonlanır ama hacı olmak bir ömür sürer, son nefesine kadar İslama lâyık yaşayam sür"  diyerek ortadan kaybolur. 
 Bir toplum Âlimi ile zalimi arasındaki farkı bilmiyorsa oldukça hastalıklı bir yapıdadır ve çürümeye mahkumdur. Geçenlerde you tube da rastladım. İçeriğini  tam olarak bilmiyorum ama tarikat şeyhi oturduğu tahttan mikrofona "çuf çuf " dediğinde tüm müritler ağlıyor, bağırıyor ve çeşitli sesler çıkarıyorlar. Nasıl bir "çuf çuf" demekse bu kendilerinden geçiyorlar. Adı "çuf çuf" tarikatıymış. Aklıma Elazığda tımarhaneden kaçan deliler geldi. 1960 yılında Elazığ akıl hastahanesinde, personelin bir ihmali sonucu 423 deli kaçar. Elazığın cadde ve sokaklarına dağılırlar. Bu durumu duyan mülki amirler büyük bir panik yaşar ve hastahanenin başhekimine bu durumu ivedilikle çözmesi için baskı uygularlar. 
Hastahane başhekimi Mutemet bey, doktorlara ve personeline bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin diyerek şehre iner. Şehir merkezinde başta başhekim ağzında düdük çalıp, personelde arkasına yapışıp"çuf çuf "diyerek trencilik oynanıp, şehirde dolaşmaya başlarlar. Bunu gören gören  bütün deliler çuf çuf diyerek trene yapışıp vagon oluşturarak şehri dolaşırlar. Bu şekilde bütün  delilerle birlikte hastaneye gidilir. Sorun çözüldüğü için bütün mülki amirler, tahmini tutan başhekim ve trencilik oynayarak hastaneye gelen deliler mutludurlar. Asıl sorun akşam yemekte anlaşılır, trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 423 değil 612dir. 
Bu dünya bir pazar yeri kimine tımarhanene kimine meyhane kimine savaş yeri. İçinde hem akıllı hem deli.  "Tek dünya devleti" yazan tabelalı  trene binenleri görünce ordan gelen pis kokular midemi bulandırdı. Bunların tarikatı "çuf çuf tarikatı" gerisini siz düşünün. Her güzel söz söyleyerek düdük çalan makinistin lokomatifine vagon olunmaz, güzel vaatlerle bezenmiş her tabelada, sizi düşündüğünüz adrese götürmez. Çuf çufa dikkat!

"Allâhın izni olmadıkça hiç bir nefs için iyman edebilmek yoktur ve akıllarını kullanmayanları o pislik içinde bırakır."   Yunus suresi 100. ayet
"Dinsiz, imansız, kâfir ve hain, inananın nasıl inanacağına, nasıl ibadet edeceğine, neyi nasıl okuyacağına, nasıl ve nerede yaşayacağına ve çocuğunu nasıl yetiştireceğine karar vermek için yırtınıyor!" İsmail Hakkı AYDIN
Dinde zorlama yoktur, insan hürdür elbette!
İsteyen bu dünyada pişer, isteyen ahirette.   Necip Fazıl KISAKÜREK

YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum